?>

Bursa'da binaların alt katında kolon kesilip kesilmediği kontrol edilmeli

H. Gül KOLAYLI

2 yıl önce

Deprem bölgesinde binlerce yakınını yitiren, çadırlarda, konteynerlerde ya da başka illerde sığındıkları öğrenci yurtlarında, konuk evlerinde, kiralık evlerde, akrabalarının yanında yaşayan milyonlarca insan var… Hepsi de ağır bir travma yaşıyor.

Artı yer bilimcileri art arda deprem riski taşıyan illeri sayıp duruyor… Beş on il hariç Türkiye’nin neredeyse tüm illeri yüksek deprem riski altında…

Hatay fayında 6,4 büyüklüğündeki deprem tetiklenmesi yaşandı.

 Hiç kimse bu kadar erken bir tetiklenen büyük deprem beklemiyordu.

Bursa, İstanbul, İzmir, Adana, Erzincan, Elazığ, Kırklareli… Bursa’nın da aralarında olduğu onlarca milyon insanın yaşadığı bir coğrafya…

BURSA’NIN İÇİNDEN BİR SÜRÜ FAY GEÇİYOR

Bursa, merkez ve diğer ilçeleriyle yerleşim alanlarından bir sürü fayın geçtiği şehir. Bu yönüyle ve tarımsal arazi, ova yerleşimiyle yapı stoğu olarak Hatay’a benziyor…

Artık biliyoruz ki, hepimiz birer depremzede adayıyız. Çocuklarımızı, torunlarımızı, kardeşlerimizi, anılarımızı kaybetmekten korkarak yaşıyoruz.

Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinin yarattığı toplumsal travma tüm ülkeye, hepimize yayılıyor…

Bursa’nın imarlı gelişen eski yerleşim yerlerinde çok sayıda bitişik nizam apartman var. Bunların hiçbiri kaçak yapı değil. Ruhsatlı, imarlı bitişik nizam apartmanlar.

Bakıyorsunuz, her birinin kat yüksekliği farklı; depremde çekiç etkisine maruz kalacak.

Şehrin her bölgesinde, ara sokaklarda bile apartmanların giriş katlarında büyük mağazalar, zincir marketler var…

Acilen alt katlarında büyük AVM’lerin, mağazaların, kafeteryaların olduğu binalarda kolon kesimi olup olmadığının kontrol edilmesi şart.

Eskiden Bursa’da bodrum katlarında düğün salonları vardı; artık pek kullanılmıyor, Fomara’da, Çarşamba’da böyle düğün salonları olduğunu hatırlıyorum.

Yine alt katında fırın olan binaların depremde yıkıldıklarını Marmara Depremi’nden biliyoruz. Tüm bunların kontrolünün deprem olmasını beklemeden hızlı bir şekilde yapılması gerekiyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş deprem bölgesine ilk gidenlerdendi.

Felaketin her yönünü yaşadı, tanık oldu.

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin yetki alanına giriyor mu, ya da yasal olarak mümkün mü bilemiyorum…

Bursa Uludağ Üniversitesi ve Bursa Teknik Üniversitesi’nin inşaat mühendisliği bölümleri var. Bina performans değerlendirme hizmeti veriliyor. Yine İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi var.

Teknik ve yasal olarak mümkün ise, akademik kurumlardan uzman personel desteği alınarak hızlı bir şekilde binaların alt katındaki mağaza, kafeterya, zincir market, düğün salonu gibi geniş alan kullanan işletmelerde kolon kesilip kesilmediği denetlenip tespit edilebilir.

Ayrıca bilim insanları kolonu kesilen binaların depremi beklemeden kendi kendine yıkılma riski taşıdığını da söylüyor. 

(Hürriyet Gazetesi’nde kolon kesimi ile ilgili uzman görüşünün yer aldığı haber var. Merak ediyorsanız bu linkten okuyabilirsiniz: https://www.hurriyet.com.tr/gundem/kolonu-kesilmis-binayi-depremde-neler-bekler-kolonu-kesik-bina-depremsiz-de-cokebilir-42221974)

Şunu da iyi biliyorum, kesik kolon tespiti o binada oturan daire sahiplerine bırakılırsa sonuç alınmayabilir. Binadaki mülk sahipleri, daire ya da dükkanlarının değersizleşeceği, binanın boşaltılacağı korkusuyla harekete geçmeyebilir.

YEREL, ULUSAL, KÜRESEL DAYANIŞMA

Kahramanmaraş ve Hatay depremleri tüm toplumu derinden sarstı… Sadece Türkiye’de değil dünyanın çeşitli ülkelerindeki insanlar da depremzedelerle dayanışmak üzere harekete geçti… Dünyaya baktığımızda, diplomatlar, ülke yöneticileri, tanınmış sanatçılar ve sporcuların destek için yaptıklarından haberdar oluyoruz…

Dünyanın çeşitli ülkelerinde her yaştan insanlar, ilkokul çocukları bile depremzedelere destek olmak adına bir şeyler yapıyor…

Türkiye’de ise münferitleri saymazsak herkes elinden geleni yapıyor. Bütün kurslarda, kadın kooperatiflerinde, meslek liselerinde depremzedelerin ihtiyaçları doğrultusunda üretim yapılıyor. Kimi uyku tulumu dikiyor, kimi soba imal ediyor. Çocuklar harçlıklarını, oyuncaklarını bağışlıyor; dağ köyündeki yaşlı nine, kefen parasını getiriyor…

Depremzedelere sürdürülebilir destek şart… Tüm yerel yönetimler, SİAD’lar, sanayi kuruluşları deprem bölgesine çadır kent kuruyor…

Herkes bir ucundan tutuyor…

DEPREM İNSANLARI EŞİTLEDİ, BÖLGEDEKİ HERKES ZARAR GÖRDÜ

Tepede siyasetin kavgası sürüyor… Ancak deprem insanları siyaseten eşitledi, Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinde tüm siyasi partilerin oy verenlerinden, üyelerinden, yöneticilerinden yaşamını yitirenler oldu…

Tüm Türkiye’de farklı siyasi partilerin oy vereni, üyesi olan insanlar yardım için seferber oldu.

Tabanda hal böyleyken, insanlar felaket karşısında ortak dayanışma, yardım refleksi gösterirken, siyasetin tepesinde ise kıyamet kopuyor…

Bir de sağlı sollu, her görüşten azgın bir trol ordusu var. Bilmem neli kuyu gibi, o kuyuya düşürdüklerini boğmak, yok etmek için iftira, küfür, hakaret, aşağılama, bela okuma, aklınıza ne gelirse, kötülük adına hepsini yapıyorlar… Sürüler halinde saldırıyorlar…

DEZENFORMASYON HAD SAFHADA

Dezenformasyon had safhada! İnsanların vicdanlarını kanatan, yaralayan ve dolayısıyla da tepkilerini tetikleyen, gerçek dışı paylaşımlar yapılıyor… Akıl süzgecinden süzerek anlayabiliyorsunuz çoğunu…

Mesela… Depremin ilk iki ya da üçüncü günü battaniyelere sarılı hayatını yitirmiş depremzedelerin olduğu görüntülerin sanki bugünkü durummuş gibi yayınlanarak “Kefen bezi, ceset torbası bile yok” şeklinde kışkırtıcı bir başlıkla yayınlanması…

Keza, başka illerden gelip depremzedeymiş gibi yardımlardan yararlanmak adına çadırkentlere yerleşen kişiler olduğuna yönelik paylaşımlar gibi!

Halkın depremzedelerle dayanışmasının önünü kesmek isteyen birileri sürekli yardımların ihtiyacı olmayanlara gittiğine yönelik dezenformatik bilgileri paylaşıyor sosyal medyada… Amaçları deprem bölgesinde yardıma ihtiyacı olanların çağrıları da karşılıksız kalması ve yardımsever vatandaşların ‘Haa, demek ki benim yaptığım yardım yerine gitmiyormuş!” demesi…

Bazen de medyada öyle haberler yer alıyor ki; “Bu kadarı da olmaz, doğru değildir” dedirtiyor insana… Sonrasında bir bakıyorsunuz ki, doğruymuş…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI