Hukuk ve adaletin olmadığı yerde huzur ve refah aramak, boşa harcanmış emek ve zamandır.
Tarih farklı rejimleri denemiştir. Günümüzde en mutlu yaşayan insanlar Laik Demokrasiyi benimsemiş toplumların insanlarıdır. Çünkü bireysel hırsların ve suistimallerin en az meydan bulabildiği, yanlışların mutlaka ve ayrımsız cezalandırıldığı rejimler, Hukuk ve Adaletin güçlü olduğu bu rejimlerdir. Yaşam adına tercih edilmeleri de sağlam bir kanıttır.
Komünizmin bakış açısında toplumun her ferdinin, bütün imkanlardan eşit faydalanması ilkesi ön planda idi. Ancak bu ideal yetmemiş, daha doğrusu yönetim erkinin suistimalleri ve güven kaybı ile kendi kendisini yok etmiş ya da yumuşamış ve Sosyalizme devşirilmiştir.
Sosyalizm bazı ülkelerde güven ilkesini ön planda tutmuş, şeffaflık ile denetimi güçlü kriterlere bağlamış, kısmen başarı elde etmişken bazı ülkelerde diktaya devşirilmiş ve toplumun baskı altında tutulduğu, büyük kesimlerin ezildiği rejimler haline gelmiş. Karşıt olarak kapitalizm ise eşitlik yerine üretim araçlarının mülkiyetini esas almış, bunların kâr amacıyla çalıştırılmasını ve bireyin zenginleşmesini böylece toplumun zenginleşeceği düşüncesini hedeflemiştir. Serbest piyasa rejimin gereğidir. Ancak hedefleri yakalayamayan bireylerin ezilmesini görmezden gelmiştir. Hukuk ve adaletin suistimaller yaşattığı ezilen toplumlarda ise azalan güven sendromu, ekonomik sorunları beslemiş, huzur ve refahtan uzaklaşmayı, suça, ahlak erozyonuna yönelimi, sınıflaşmayı getirmiştir.
Açıkça görünmektedir ki hangi rejim olursa olsun, hukuk ve adalet bağımsız olduğu, geç kalmadığı ve güven verdiği sürece toplumun huzur ve refah içinde yaşama şansı olabilir. Hukuk ve adaletin bağımsız olma, eşitlik, hak, huzur dağıtma, güven verme imkanının en yüksek olduğu rejim ise tartışmasız Cumhuriyet ve demokrasidir. Bu nedenle Cumhuriyet rejimi ve demokrasi dünyadaki en doğru ve mükemmel rejim sayılmıştır. Cumhuriyet ve demokrasiyi ayakta tutan olmazsa olmaz şart ise güçler ayrılığı ilkesidir. Yasama, yürütme ve yargı erkleri ayrı ve bağımsız olmak zorundadır. Bunun olmadığı yönetim şekline demokrasi demek mümkün değildir. Çünkü ancak kuvvetler ayrılığı prensibi ile karşılıklı denetim ve düzenleme sağlanabilmektedir. Aksi halde yönetimlerin ya da bireylerin niyetleri toplumun yaşamını etkileyecek güçte tezahür edebilir. Halkın seçtiği vekiller yasalar yapacak, yürütme bu yasalar kapsamında yönetecek, sapmalar olduğunda hukuk adaleti sağlayacak. Ancak sistemin içindeki zaaflar, bireyin niyeti, hırsları, eğitimi, ahlakı gibi insani duygularla, toplumun eğitim düzeyi, inançları gibi eksilerini kullanarak suistimal edebilmesine açık olabilir. Eğer hukuk üstüne düşeni yapmaz ve adaleti tesis etmez ise ya da sistem onu pasif kılacak yöntemlerle kırılmış ise güven sendromunun yaşanması toplumda farklı düşünenlerin yoğunlaşması ve ayrışmalar mümkündür. Bu tip uygulamalar huzur ve refahı, yaşam kalitesini ziyadesi ile etkileyebilir. Dünyada bunun yaşandığı örnekler vardır. Bu nedenle pek çok kişi önce ekonomi dese de işin doğrusu önce hukuk ve adalettir.
Cumhuriyet ve demokrasi ile yönetilen ülkeler için en kritik konu kuvvetler ayrılığı prensibinin sarsılmaz şekilde güven vermesidir. Bugün Başkanlık sistemi ile yönetildiğini bildiğimiz Amerika’da Başkanın yargılandığını, bağımsız medya sayesinde skandalların saklanamadığını, kararlarının senato denetiminde olduğunu görmekteyiz.
Özetle hukuk ve adaletin bağımsız olmadığı, güven vermediği rejimlerde, toplumun huzur ve refahından söz etmek mümkün olmaz. Böyle bir durumda ekonomik başarıdan, yatırım yapmaktan söz etmekte mümkün olmaz. Çünkü haksızlığa uğradığınızda adaletin sağlanacağına güvenmiyorsanız paranızı orada barındırmak risklidir.
Hukuk ve Adaletin olmadığı yerde, çalışanın da iş verenin de huzuru kısıtlıdır. Para güven arar. Yatırımın, üretimin olmadığı yerde işsizlik yükselir. Ve toplum barışı olmaz.
Bundan 100 yıl önce bu ülkeyi kuran, Türk halkını en iyisine layık olduğu CUMHURİYET rejimi ile taçlandıran Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, katkısı olan tüm atalarımızı, bu vatan için savaşmış, can vermiş, tüm şehit ve gazilerimizi, saygıyla minnetle anıyoruz.