Deprem konusu ülkemiz gündeminde bir aydan fazla süredir ilk madde olarak yer alıyor. Elli bine yaklaşan ve tüm atıkların taşımaları tamamlandığında 100 bin kişiyi bile bulabileceği düşünülen ölü sayısıyla, ülkemizin karşılaştığı en büyük afeti yaşadık.
Öncelikle şunu belirtmeliyim. Koordinasyon eksikliği çok ciddi bir sorun yarattı. Önceki yazılarımda bu konuyu irdeledim. Ama işi orada bırakmayıp kendimce bazı hususları özetle vurgulamak istiyorum.
Depremlerin nerelerde ve hangi şiddetlerde olacağı bilim insanları ve kuruluşlar tarafından yaklaşık olarak belirlendi. Bunlar ağırlıklı olarak Kuzey Anadolu Fay Hattı, Güney Anadolu Fay Hattı, Ege Bölgesi Fay Hattı. Bu bölgeler için öncelikli olarak birtakım hazırlıklara şimdiden başlamalıyız.
Neler yapılmalı? Bu bölgelerdeki kritik sanayi kuruluşlarının durumu incelenerek, ülkemizi çok zora düşürmeyecek hazırlıklar planlanmalı. Çünkü yan sanayilerin bir kısmının durması ana sanayinin de üretiminin bir süre kesilmesi demek. Hatırlıyorum, geçmiş yıllarda Bursa’da üretilip Fransa’daki ana fabrikaya bir ekipman gönderiliyordu. Buradaki üretim bir etkenden ötürü durdu. Dolayısıyla Fransa’daki üretim de stok yetersizliğinden durmak zorunda kaldı. Sorun, ilgililerin gayretleri ile bir süre sonra çözüldü. Üretim ve sevkiyat tekrar başladı. Kentlerin yerleşimi yine çok önemli bir konu. Çeşitli mülahazalarla kentleşme ve kent yapılaşması maalesef tüm ülkemizde düzensiz yürüyor. Bir kere uygulama imar planlarının hazırlamasında ve ruhsatlandırılmasında devletin birkaç kurumu yetkili. Bu da siyasi ve benzeri mülahazalarla, olması gerekenin dışında uygulamalara neden oluyor. Böylece kentlerin içinde veya varoşlarında ucube yapılar, ucube mahalleler meydana geliyor. Burada belediyelerimize büyük görev düşüyor. Son depremden en çok etkilenen Hatay ilimizin bir ilçesinde hiç bina yıkılmamış. Nedeni araştırıldığında; Belediye Başkanı’nın taviz vermeden planlara göre ruhsat verip, izlediği anlaşıldı.
Çok katlı yapılaşmanın uygun olmadığı görüldü. Çökme sonunda belirli bir alandaki yıkıntı yoğunluğu ulaşım yönünden büyük bir sıkıntı oluşturdu.
Yapı malzemelerinin üretimi, miktar ve kalite yönünden ülkemiz için bir sorun değil. Hemen tüm malzemeler AB normlarında üretiliyor. Bunlardan; çimento ve beton işinde uzun yıllar çalıştığımdan kesin ifadeler kullanabilirim.
Çok önemli bir diğer husus da zemin konusu. Yakın zamana kadar bu konu yeterince önemsenmiyordu. Ama bu son deprem gösterdi ki, zemin en önemli konulardan biri. Bunun için ilgili tüm kamu yönetim birimleri ortaklaşa yeni yerleşim yerleri planlamalı ve ulaşım konusunu öncelikle çözümlemelidir. Ben bir etkinlik vesilesiyle 2002’de Gaziantep’e gitmiştim. Bundan uzun süre evvel, 1971 yılında bu şehirde iki buçuk ay kalmıştım. Yeni gördüğüm durum beni çok etkiledi. Şehir çok büyümüştü ama gecekondulaşma yok denecek kadar azdı. Nedenini bir sohbet sırasında Belediye Başkanı’na sordum. Cevabı şu oldu: Belediye olarak şehrin gelişme planını hazırlıyoruz. Oraya yol yapıyor, hatta asfaltlıyoruz. Ev yapmak isteyenlere de bunu gösteriyoruz. Böylece kişi veya yatırımcı müteahhit daha ucuza konut yapmış oluyor.
Diğer bir konu lojistik. Buna önceki yazılarımda değindim ama yine vurgulamak istiyorum. Tedarik, ulaşım, depolama ve dağıtım çok önemli. Üstelik bunların ilk 72 saati insan kurtarma yönünden birincil önceliğe sahip.
Deprem bölgelerinin, sanayi ve tarım yönünden iyi bir envanterinin çıkarılması, alternatif çözüm senaryoları için Kamu ve STK’ların bir araya gelerek hazırlık yapmaları ve bunun kesinlikle uygulanması için şimdiden çalışmalara başlanılması gerekmektedir.
Atıkların taşınıp stoklanması için de ciddi bir çalışma gerekmektedir. İçme suyu havzaları mutlaka korunmalıdır. Asbest gibi kanserojen malzemeler mutlaka dikkate alınmalıdır. Şimdilik bu konuyu tamamlamak istiyorum. Genelde bizim toplumsal davranışımız, ciddi sorunları ilk anda yoğun şekilde ele almak ama sonra ilgimizin azalmasıdır. Ama bu defa böyle olmamalı. İlgili tüm kesimler dikkatini azaltmamalı, baskı grubu olarak etkisini sürdürmelidir.
Sağlıklı günler diliyorum.