Tam da TGRT Haber’in sanal hava durumu sunucusu Ebru Çelik ile ilgili bir şeyler yazmaya hazırlanıyordum ki, meslektaşımız Sibel Bağcı Uzun’un servis ettiği, içerik açısından biz dünyalılar için aslında çok önemli bir habere denk geldim…
TGRT HABER'DE HAVA DURUMUNU YAPAY ZEKA EBRU ÇELİK SUNUYOR!
Söze sanal sunucu ile girmişken ona da biraz değineyim… Güzel sarışın bir kadın sunuyor hava durumunu…
Ancak yapay zeka olduğunu ruhsuzluk ve mimiksizlik ele veriyor. Mahalle esnafından birkaç kişiden izlemelerini rica ettim. Birisi izlemiş ; “Abla sunucu bayan çok güzel, ama buzdolabı gibi bir şey!” dedi. Yapay zeka olduğunu söyleyince hem şaşırdı hem de “Vay canına… Anlamıştım bir tuhaflık olduğunu… Desene yapay zeka sizin mesleğe de göz dikti” dedi.
Yapay zekanın göz dikmediği meslek yok ki!..
Yazıyı yazarken de TV'de Zeka Ebru Çelik hava durumunu sunuyor. Bu defa elbisesi değişmiş, ama saçı bire bir dünkü gibi!
Bir süredir sosyal medyada Esra Ceyhan, Fatih Altaylı, İsmail Küçükkaya gibi toplum nezdinde güvenilir kişilerin birkaç bin liralık yatırım karşılığında on binlerce lira kazanılacağı vaadiyle sesli yatırım yönlendirmesi yaptığı videolara denk geliyordum... (10, 15 gündür yok, muhtemelen dijital devriyeye yakalanmışlardır.)
Yapay zeka kullanarak dolandırıcılığının ta kendisi! Videodaki kişilerin sesi aslından farksız… Dolandırıcıları ele veren yüz ifadelerinde insani olmayan donukluk, mekaniklik, ruhsuzluk; sıfırlanmış beden dili…
Konumuza dönecek olursak...
Katılım Emeklilik Digizoo katkılarıyla, DB Positive ve Sosyalink Podcast Agency iş birliğiyle hazırlanan “Gelecek Benim” podcast serisinin ilk bölümünün konuğu Veri Bilimci ve Yapay Zekâ Araştırmacısı, Akademisyen Doç. Dr. Şebnem Özdemir çok çarpıcı açıklamalarda bulunuyor…
Moderatörlüğünü Cenk Doğar’ın üstlendiği programda Doç. Dr. Şebnem Özdemir, yapay zekâ çağında çocuklarını geleceğe hazırlamaya çalışan ebeveynlerin sorularını yanıtlıyor…
(İnsanlık / Dünya sanayi devriminden sonraki durağanlık akabinde her şeyi kökten değiştiren / daha da değiştirecek olan dijital devrimin tam da içinde…
Pandemi dijital devrimi hızlandırdı; uzaktan eğitim, uzaktan çalışma gibi pek çok uygulama denendi.
İşçilerin yerini alan robotlara ne yapacağını söyleyen yapay zeka, üretim ilişkilerinde işçilerin yanı sıra beyaz yakalıları da sistem dışına iteceği bir sürecin ayak sesleri artık duyulur oldu…
Dijital devrim / yapay zeka döneminde işsiz yığınlar için kapitalizmin sürdürebilirliği adına Avrupa sosyal ideologları herkese vatandaşlık maaşı öngörüyor. Zira sistemin dönebilmesi için insanların para harcaması gerekiyor.
Pandemide vatandaşlık maaşıyla yaşamını sürdüren yığınların evde bilgisayar başında yalıtılmış bir yaşamı nasıl sürdüreceği de denenmiş olmadı mı?
Sistemin döngüsünü yarıp ön alabilenler ise yazan, çizen, okuyan, sanatla, çatışmasız iletişim kurabilen, nitelikli eğitim alan, ekip çalışması yapabilen çok yönlü kendini yetiştiren bireyler olacak…)
"50 YILDIR KENDİMİZİ TEKRARLIYORUZ"
Bugün bilgisayarları bilgiye ve çeşitli içeriklere ulaşmak için araç olarak kullandığımızı ifade eden Doç. Dr. Özdemir şunları söylüyor:
“Çok uzun zamandır aynı konfor alanındayız ve son 50 yıldır kendimizi tekrar ediyoruz.
Kendimizi heba etmeye başladık. Kendimizi değiştirmekle ilgili sıkıntımız var.
Bir GPT (Generative Pre-trained Transformer) devrimiyle karşı karşıyayız. Bu teknoloji istesek de
istemesek de geldi ve bu GPT, evde köşe minderi olmaya karar veren bir insan için ciddi bir rakip!”
'İNSANOĞLU KENDİNİ TEKRAR EDEMEYECEK!'
Özdemir uyarıyor:
“İçine girdiğimiz dönem insanoğlunun kendini tekrar etmesine müsaade etmeyecek!
“Beyin daha sırları çözülememiş muazzam bir makine. Makine çünkü bilgi verilmediğinde, kullanılmadığında çalışmayan bir yapı.
Bu kadar muazzam bir makineye sahip olup kullanmamakla yok edilmeyi hak ediyoruz gibi…
Artık toplumda sıradanlığın şansı yok. Biz meraklı, içinde bulunduğu ortamı, toplumu gözlemleyen bir çocuk yetiştirmek zorundayız.
Bu konuda her zaman olduğu gibi görev annede. Annenin temel görevi bebekteki sinir hücre sayısını arttırmak.
Çocuklardaki beyin hücreleri arasındaki bağlantıları arttırmaya ihtiyacımız var.
Nöron tabanlı bir eğitim sistemi gelmeli. Onlara farklı bakmayı öğretmeliyiz.
Farklı bakmayı öğrendiğiniz an sinir hücreleri arasında yeni bağlar oluşur.”
ANNE BABALARA ÖNERİLER: ÇOCUĞA ANA DİLİNİ İYİ ÖĞRETMEK EN BÜYÜK İYİLİK
Doç. Dr. Özdemir’in anne ve babalara önerileri şöyle:
“Çocuklara ana dilini doğru kullanmayı öğretmelisiniz.
Bu bir çocuğa yapılabilecek en büyük iyilik.
Çünkü bu, beyin hücreleri arasında yeni bağlantılar demektir. Dili öğretmeyi öğretmenlere bırakamazsınız.
Öte yandan okuttuğumuz kitap da çok önemli. Tasvirleri bol ve uzun, kelime kalitesi iyi olan kitaplar okunmalı.
Çünkü bu bir beyin jimnastiğidir.
Bugün çocukların matematikle ilgili sorunlarının tek bir sebebi var; anadillerinde iyi okuyup, anlayıp, düşünememeleri.
Matematik kendi içinde bir dil. Ana dilini iyi öğrenememiş bir çocuğun başka bir dili öğrenmesini beklemek acımasızca olur.
Üçüncü tavsiyem, çocukların sorularına asla direkt cevap vermeyin. Sorular aslında bir bilmecedir.
Çocuklarınızı lise hazırlık sınavları için kursa göndermeyin. Test çocuğu yapmayın.
Oraya vereceğiniz parayı ya da zamanı çocuğun beyinsel aktivitelerini geliştirmek için kullanın.
Yine bir çocuğa farklı dil ailelerinden diller öğretin.
Çocuklar iki elini kullanabileceği bir enstrüman çalsın. Son tavsiyem de arkasında iyi bir matematik olan müzikleri dinleyin.
Beyin hücreleri ritmi dinlerken o ritmin akışına kendini uydurur.
Bu nedenle çocuklarınıza pop kültürüne yenilmemiş müzikler dinletin. Tüm bunlarla doğal nöronlara yatırım yapmalıyız. Bu nedenle nöron temelli bir eğitimden bahsediyoruz.”
“GPT devrimi olduğunda nöronlarına çok da yatırım yapmamış olan insanların çok üst bir seviye makine ile karşı karşıya olduğunu göreceğiz, görmeye de devam edeceğiz” diyen Doç. Dr. Özdemir şunları söylüyor:
“Bu durumda bu rakiple baş edebilmek, onunla eşit seviyede bir takım arkadaşı olabilmek için kendi doğal nöronlarımızı geliştirmeliyiz.
Bu sadece çocuklar için değil, anne babalar için de geçerli.
Kaç yaşımıza gelirsek gelelim yeni nöronlar üretemeyiz ama mevcut nöronlarımız arasındaki bağlantı yollarını çeşitlendirebiliriz.
Farklı düşünmeyi keşfedebiliriz.
Bu makine ile baş edebilmek için çocuklarımıza miras bırakabileceksek eğer değişime önce yetişkinler olarak kendimizden başlamalıyız.”
“3 YIL İÇİNDE BÜYÜK BİR DEĞİŞİM BEKLİYORUZ”
Özdemir, özellikle GPT devrimi olduktan sonra Avrupa ve Amerika’daki üniversitelerin ve K12 düzeyindeki okulların kendi içinde parçalandığını gördüklerini, bir kısmının bu teknolojiyi yasaklamaya karar verdiğini anımsattı.
Bunun büyük bir fiyasko olduğunu anlatan Doç. Dr. Özdemir, böyle bir eğitim sisteminin sonuna gelindiğini, bu şekilde devam edilirse insanlığın kendi sonunu hazırladığını dile getirdi.
Türkiye’deki eğitim sisteminin öğrencileri ortaokul ve lisede sınavlara zorladığını, özellikle ortaokulda öğrenciyi bir test düzenine oturtmanın çocuğa yapılacak en büyük kötülük olduğunu vurgulayan Özdemir, şöyle devam etti:
“Biz 3 yıl içinde büyük bir değişim bekliyoruz. Bu değişim geldiğinde standart mesleklerden konuşmuyor olacağız.
Siz hâlâ konfor alanında kabul ettiğiniz mesleklere çocukları hazırlayıp, onlara büyük bir kötülük yapıyorsunuz.
Büyüyünce ne olacaksın sorusunun cevabı, ‘Merak eden, şüpheci olan, sistemler kuran, insanları gözlemleyen biri olacağım.’ şeklinde olmalı.
2019 yılında yayınladığım Geleceğin Meslekleri kitabının çalışmasına İŞKUR’un talebiyle başlatmıştım.
Sonra çalışmayı sadece onlara değil herkese açmaya karar verdim. Her yıl en az iki defa bu listeyi güncelliyorum ve açıklıyorum.
Liste büyük ölçüde tuttu. Bu kadar büyük ölçüde tutmasının bir tek nedeni var; veriye dayalı öngörüleri içeriyor olması.
Şu saatten sonra bir çocuğa yapılacak en büyük kötülük büyüyünce doktor, avukat olacaksın, sayısalı ya da sözeli seçeceksin diye ilerletmek.
Hayır, böyle bir dünya kalmadı. Bir çocuk üniversiteye başladığı zaman 5 yıla kadar dünya değişecek ve mesleği istediği istihdam oranına sahip olmayacak.
Şimdi artık 5 yıldan değil 3 yıldan bahsediyoruz.
Geçen yıllarda yazılımcılar, teknoloji firmalarında işten çıkarıldı. Neden?
GPT devrimine kadar yaptığımız hamlelerimize bakalım. İnsanlar çeşitli ortamlarda kodlarını paylaştılar.
Her şey yapay zekâ için bir veridir.
Siz iyi bir web sitesinin yapmanın yollarını 1 milyon kere paylaşırsanız, makine bundan öğrenir ve daha iyisini yapar…
Şirketler artık salt kod yazan değil, yaratıcı bir bakışla bu koda bir incelik katan insanlar istiyor…”
“İNSAN GİBİ DÜŞÜNEBİLEN MAKİNE 3 YIL İÇİNDE GELECEK”
Doç. Dr. Şebnem Özdemir’in bilim kurgu kehaneti gibi tespiti ise şöyle:
“İnsan gibi düşünebilen ve karar veren bir makinenin 3 yıl içinde geldiğini göreceğiz.
Bir şeyin mükemmelinin yakalamak için ilk prototipin üzerinden altı ay geçmesi gerekiyor.
3 yıl 6 ay sonra en zeki insandan daha zeki bir makine gelecek. Bu bulunduğumuz dünyadaki en zeki insan.
İnsan eğer nöronlarına yatırım yaparsa ister istemez aşacak kendini. Elimizde sahip olduğumuz şey veriyi toplamak.
2030-2040 yılında dünya farklı bir yer olacak.
Bizler dünya evinin şımarık çocuklarıyız. 2024 yılına geldiğimizde hâlâ içinde çocukların bulunduğu hastaneleri bombalamaya çekinmediğimiz bir dünyada bizden daha zeki bir şey çıkar da bizi yargılarsa diye çok korkuyoruz.
Arkasında hep yaptıklarımızın hesabını verememe korkusu yatıyor. 2030 yılına kadar insanlık ortak bir ahlak ve etik değerler geliştirirse, dünyayı evi olarak görüp bu evi kendisinin değil gelecek nesillere ait bir miras olarak kabul edip, düzelirse ne ala; farklı bir insan ırkının makine ile muazzam bir iş birliğine yol açacağına inanıyorum.
Kötü senaryoda ne gelecek? Tabii ki makine yok etmeyi seçmeyecektir. Zeki hiçbir varlık psikopati özelliği taşımıyorsa yok etmeyi seçmez.
Uyum içinde yaşamayı seçer. Uyumu bozanı cezalandırır. Dolayısıyla biz de bir ceza alacağız.
Davranışlarımızı değiştirmek zorundayız. İnsanlık mevcut doğal sistemi içerisinde çok da üstte bir yerde değil.
İnsanlık yok olduğunda hiçbir canlı türü yok olmuyor sadece sivrisinekler biraz etkileniyor.
Ekosistemde kendi yerimizi doğru okumak zorundayız. Her şeyin hükmedicisi, her şeyin tek sahibi, her şeyin en zekisi olarak bu kadar bencilce hareket etmemek gerekiyor.
Değişirsek ne ala ama değişmezsek zaten makineye de kalmayacak biz kendi kendimizi yok edeceğiz.
Ama makine Aborjinlerdeki bir kabileyi ya da Amazonlardaki bir kabileyi, ‘Bak bu da bir insan ırkı’ diye saklayacak ve koruyacaktır. Bizi bizden koruyacaktır yani.”
NASIL DİNLEYEBİLİRSİNİZ?
Gelecek Benim Podcast serisini Spotify, Apple Podcasts, Deezer, Amazon Music, Youtube Music gibi podcast platformları üzerinden ve Youtube’ta videocast olarak dinleyebilir ve izleyebilirsiniz. Her hafta perşembe günü yayınlanacak bölümleri kaçırmamak için abone olabilir ve bildirimleri açarak takip edebilirsiniz.