Her şey bugün var yarın yok. Hep tüketiyoruz. Bu deyimi de ağzımızda kolayca yuvarlayıveriyoruz vedalaşırken. Halbuki ne kadar ağır bir anlamı var, hayat tecrübeyle öğretiyor.
Sevdiğimizden geriye kalan boş koltuğa bakıp duruyoruz. İçimizdeki boşluk daha da büyüyor. Fotoğraflar çektiğimiz ana hapsolmuş, ulaşılmazlığı hatırlatıyor.
Hasret, kavuşma, hasret, kavuşma.... Derken bir gün hasrette takılıyoruz çaresiz. O dönülmez akşamın ufku, o vaktin çok geç olduğu son fasıl geliveriyor.
Ebedi ayrılık bir gün ebedi kavuşmaya dönüşecek mi, bilmiyoruz. Ama tutunuyoruz bu inanca işte.
Hiç olmazsa bu dünyadayken hiç ayrılmasak? Öyle ya, bulmak için kaybetmek şart mı? Hep köyünde, mahallesinde kalsa insanlar? Beraber vursa sabah güneşi yüzlerine. Gecenin ıssızlığında birbirlerinden güç alsalar.
Ne güzelmiş her şey o sofranın etrafında.. Ya da odanın birer köşesinde beraber olmak sessizce. Nefeslerimizle hissetmek birbirimizi.
Meğer ne çok zaman harcamışız hayallerimizi gerçekleştirmeye çalışırken. Ne çok uzaklarda aramışız yanı başımızda olan şeyi. Derken hayallerimiz kayıp olmuş, gerçeklerimiz hayal.
Ah bir görebilsem seni yine pencere kenarında. Aynı manzaraya baksak beraber, arada bir bakışsak... Bir kelam etsek..
Bugün bayram. Elini öpsem bayramlık. Sarılsam...
Toprak kokusu bu kadar mı acıtır insanın canını!
...
Sevgiyle kalın.