Hatay merkezli 20,04’te 6,4 büyüklüğündeki depremde ağır hasarlı binalardan eşya taşımakta olan hamallar, nakliyeciler enkaz altında kaldı…
Kahramanmaraş depremlerinden sonra bölgede yeni depremlerin olacağı yönünde yer bilimi uzmanları uyarıyordu.
Aslında pek çok jeoloji ve jeofizik uzmanı bilim insanı depremin büyüklüğünü ya 7,8 ya da 7,9 olarak telaffuz ediyor…
Yer bilimcileri 7,7 büyüklükteki bir depremin Hatay, Adana ve Bingöl Palu hattında ve Palu hattında, sismik boşluklar olduğunu, enerji biriktirdiğini, itekleme ya da tetikleme neticesi yeni depremlerin olabileceği yönünde uyarmıştı…
6,4 büyüklüğünde Hatay depremi gerçekleşti…
Uzmanların büyük çoğunluğu Antakya fayının kırıldığı kanaatinde…
Bu da büyük bir deprem… Habertürk TV’yi izliyordum…
Mehmet Akif Ersoy, Faruk Aksoy ve Fevzi Çakır ile iki kişinin katıldığı canlı yayında, Ersoy ve Aksoy program yaptıkları yerin birkaç gün önce arama kurtarma ekipleri, araçlar, enkazdaki yakınlarının kurtarılmasını bekleyen vatandaşlarla dolu olduğunu anlatıyorlardı…
“Şimdi burada hiç kimse yok. Araç bile geçmiyor. Elektrik var, cep telefonu iletişimi var. Arama kurtarma çalışmaları bitti. Enkaz kaldırma çalışmaları başlıyor. Artık gündemde konteynır kentlerin kurulması gündemde. Çadır kentlerde, konteynırlarda kalan vatandaşlar için şehre düzenli gıda ve ihtiyaç malzemesi yardımı gönderilmesi gerekiyor…”
Hatay’ın deprem sonrası normaline döndüğünü anlattıkları hatta ‘unutmayalım’ diye yaptıkları yayında şunları diyorlardı:
“Depremi unutturmamak adına, ayda, üç ayda bir gelelim, buradan yayın yapalım…”
Yani deprem sonrasının yapılacakları gündeme getiriyorlardı…
En beklemedikleri şey ise Hatay’da 7 kilometre derinlikte 6,4 büyüklüğünde ve akabinde 5,8 büyüklüğünde bir depremin olacağı idi…
Deprem kendisini acı bir şekilde hatırlattı…
Canlı yayında Habertürk ekibi evlerden asansörlü cihazlarla evlerden eşya alındığını gündeme getirerek artçılara, ağır hasarlı binalardaki yıkım riskine dikkat çekmişlerdi ve bu eşya taşımalarının “İzinli” olup olmadığını sorgulamışlardı…
Can malın yongasıydı. İnsanlar bir daha asla alamayacaklarını düşündükleri eşyaları taşıyorlardı. Üst katlara asansörlü vinçlerle ulaşılarak eşya taşınıyordu.
Hatta gün içinde, TV ekranlarından bir apartmanın dördüncü katından çamaşır makinesi ile ona sarılan bir vatandaşın vincin asansöründe iniş yaptığını izledik…
Her kademeden yetkili, AFAD, uzmanlar sürekli uyarıyordu:
“Hasarlı binalara girmeyin!” diye… Ve…
TV Kanalları şu anda yeniden Hatay’da enkaz kaldırma çalışmalarını gösteriyor… Şu anda Habertürk izliyorum. Muhabir Ceylan Sever Samandağı’nda elinde el feneri ile karanlık sokakları dolaşıyor…
An itibariyle Samandağ’da dolaşırken hasar gören binadan kopan parça düşme riskini anlatıyor… Aslında an itibariyle sadece kendi sesini duyabildiği ıssızlıkta haber yapmak adına kendi hayatını da riske atıyor…
Zira saat 23.14… Gelen haberlerde 30’un üzerinde artçı olduğu bilgisi yer alıyor…
Şu anda Gazi Mahallesi’nde ortadan ikiye yarılan apartmanda canlı kurtarma çalışmaları sürüyor… Bir kişi kurtarıldı, 3 kişi enkaz altında!
Enkaz altında kalanlar, eşya taşımak için tutulan kişiler…
Anlaşılan insanlar gecenin karanlığında bile eşya taşıma derdine düşmüşler…
Oysa yetkililer sürekli uyarıyordu; ağır hasarlı binalara girmeyin diye… Şu anda canlı yayında geçen sene Bursa Büyükşehir Belediyesi Basın bürosunda çalışan gazeteci Huzeyfe Özdemir Show TV muhabiri olarak canlı yayında…
Gazi Mahallesi’ndeki enkazdaki arama kurtarma çalışmaları hakkında bilgi veriyor. Huzeyfe şehirde elektrik kesintisi olduğunu, göçük altında kalan kişilerin ise binaya eşya taşımak için giren taşıyıcılar olduğunu anlatıyor…
Habertürk TV’den Fevzi Çakır canlı yayında şunları anlatıyor:
“Bugün kente girdik. Daha önceki 10 günde çok yoğun bir insan sirkülasyonu vardı. Enkaz başında umutlu bekleyiş vardı. Bugün kente girdik, adeta ıssız bir şehir olmuştu, belirli noktalarda enkaz kaldırma çalışmaları vardı, sokakta ambulans sesleri yoktu.
Bir şey vardı sadece. İnsanlar bugün insanlar neredeyse Hatay’ın her mahallesinde, ayakta kalan 3 apartmandan birinde asansörlerle nakliye araçlarıyla eşya taşıma derdindeydi. Nakliye araçları nedeniyle araç trafiği vardı. Birçok uyarı yapıldı, evlere girmeyin denildi.
Tam da o sırada Huzeyfe’nin yayın yaptığı yerde, bizim de canlı yayın yaptığımız yerde depreme yakalandı… Evet insanımız dertli, geride aklanı Toplamak derdinde. Bir yaşam kurmak zorunda. Eşyanın maliyeti çok arttı.
Enkazdan ne kurtarırsak kardır, diyorlar. Hatay’da ayakta kalan binaların tamamı ağır hasarlı, biz araba ile yanından korkarak geçiyoruz.
Hatay’ın merkezi Antakya ve Defne, bu iki ilçede ayakta bina yok. Böyle bir risk varken, artçı sarsıntılar devam ederken… Biz canlı yayında denk geldik, öylesine şiddetli bir sarsıntı oldu ki, birbirimize tutunduk. Önümüzdeki arkamızdaki bina yıkıldı, ortalığı toz bulutu kapladı.
İnsanlarımız eşyaları kurtarma derdinde. Bir şekilde bu yaralar sarılır. Lütfen, rica ediyorum, bugün birçok kentte gördük. Eşya kurtarmaya ara verelim, can daha kıymetli. Lütfen enkazlardan uzak duralım… Hatay’daki yıkımın büyüklüğünü ne anlatırsak, anlatayım, neyi gösterirsek gösterelim çok daha fazla… 6,4 büyüklüğündeki depremde 3 vatandaş yaşamını yitirdi, 200’den fazla vatandaş yaralandı. Enkaz aramaları sürüyor…”
Şimdi… Son günlerde ağır hasarlı pek çok binaya giren ev sahiplerinin çektikleri videoları izledik sosyal medyada…
Peki insanlar neden ağır hasarlı binalara giriyor? Eşyalarını kurtarmaya çalışıyor? Yardımları. her bir şeyi hizaya sokan, talimatsız, izinsiz kuş uçurtmayan yetkililer, insanların asansörlü vinçlerle, hamallarla hasarlı binalara girişini niye engellemedi?
Bilim insanları Hatay’ı yeni bir deprem olacağı yönünde, idari yetkililer de hasarlı binalara girilmemesi konusunda uyarmıştı… Ama insanlar yine de eşyalarını kurtarmak adına ağır hasarlı evlerine girdi… Depremin üzerinden geçen 15 günde yeniden hayata başlamak üzere harekete geçtiler. Muhtemelen hayat çok pahalı; ağır hasarlı evlerindeki eşyaları bir daha alamayacaklarını düşündüler… Depremde yoksullaşan insanlar da ağır hasarlı binalardan eşya taşıyarak birkaç yüz lira kazanmaya baktılar. Yoksulluk, bilime inanmama ve yetkililerin sözlerine umarsızlıkla pekişince, “Artık büyük bir deprem olmaz” dediler ve yine insanlar enkaz altında kaldı…