Günümüzde sadece para veya teknolojiye sahip olmak gelişmek için yeterli gelmemektedir. İnsan kaynağınız belirli bir seviyeye gelmediği takdirde sürdürülebilir bir büyümeyi yakalamanız söz konusu değildir.
Bunu bilen Atatürk ve arkadaşları Cumhuriyetin ihtiyaç duyduğu insanı yetiştirebilmek için “Milli Eğitim” anlayışını ortaya koymuştur. Toplumumuzun sadece üniversite mezunu, mühendis, doktor, avukat v.b. mesleklere ihtiyacı olmayacağı için tüm mesleklerde gençlerin yetişebilmesi için bir eğitim seferberliğine girişilmiştir. Bu sayede okuma-yazma bilmeyen bir toplum hızla meslek sahibi olmaya başlamıştı.
Bugüne gelindiğinde kısa geçmişte yaşanan büyük erozyona rağmen eğitim sistemimiz insan üretmeye devam etmektedir. Şüphesiz bunun başlıca nedeni “Milli Eğitim” in köklerinin çok güçlü olmasıdır.
Birçok alanda meslek lisesi mezunu büyük iş insanlarının olduğunu görmekteyiz. Dünyaya makine tasarlayarak satmayı başaran insanı yetiştirmek kolay değildir.
Bugüne geldiğimizde son yıllarda insanımızın dünyanın dört bir tarafına yeni hayat kurmak için göçtüğüne şahit olmaktayız. Almanya, Kanada, Hollanda, İngiltere, ABD ve Avustralya başta olmak üzere devletler hekim, mühendis, sağlıkçı, teknisyen v.b. mesleklerden insanımıza kucak açmış vaziyettedir.
Buna bağlı olarak ekonomimiz insan kaynağı açığını her geçen gün hisseder hale gelmiştir. Afgan, Suriye vb. göçmenler içeri girerken, altın bileziği olan vatandaşımız kaybedilmektedir. Sadece toplumun ortalama insan kalitesi düşmemekte, yakın gelecekte üretim kabiliyetimizi ortadan kaldırabilecek bir risk oluşturmaktadır.
Kamu yönetiminin sözü edilen devletlerin duyurularını dikkatle takip etmesi gerekmektedir.
Bugün özel sektörü ayakta tutan insan kaynağımız sınırsız değildir.