Şirketler, tekel olmak isterler. Faaliyette bulunduğu pazara yeni oyuncuların girmesini engellemek ister, kâr marjı yüksek fiyatlamayı rakipleri düşünmeden yerleştirebilmek ister. Tekel olan, tekel olmadığını iddia eder ki rekabet kurumlarının radarına girmesin. Tekel olmayan, tekel olduğunu iddia eder ki piyasada prestij elde etsin. Bu çok da doğaldır. Fakat piyasa bozucu seviyelere geldiğinde, rekabet hukuku tarafından menfaatler dengelenir. Sözleşmeler de düzenlenir, örneğin dikey bir dağıtım sözleşmesi yaparken bazı maddeleri yazmanız rekabet hukukunca yasaklanmıştır. Bugün ise rekabet hukuku ekseninde değil de, ithal ettiğiniz bir ürün özelinde nasıl tekellik elde edebilirsiniz, ederken nasıl yollar kullanabilirsiniz; bunlar hakkında kafa yoralım.
Bir ürün buldunuz. Bangladeş’te bir tesis ucuza ve kaliteli mal ediyor. Çevrenizde de olmayan bir ürün. Ancak bunu yanı başınızdaki rakipleriniz öğrensin istemiyorsunuz. Adına münhasırlık da diyebilirsiniz. Aslında bir nevi o ürün bazında tekellik istiyorsunuz. Ürünü üreten şirket ile bir sözleşme yaparsınız.
Bir ticari sözleşmenin en önemli unsuru, güç dengesidir. “Sözleşmeye bunu yazabilir miyiz” diye sorulan soruya, “bu ticarette hangi taraf daha güçlü, hangi taraf imzalamasa da olur” diye cevap verilmelidir (elbette hukuken yasak maddeler hariç). Sonra en önemlisi, fikrimce, sözleşmedeki “şeker maddelerdir”. Bundan kastım; aslında diğer tarafın haklarını koruduğu görünümü yaratan, ancak hukuk ve fiiliyat düşünülünce pek de etkisi olmayacak maddeler. Akabinde de ceza-i şart gibi “yaptırımlar” olmalı; zira ihlali halinde ne olacağı net olmayan bir ihlal, ne işe yarar?
Bu ürün için örneğin, Türkiye’de sadece size tedarik edileceği yazılmalıdır. Ancak başka ülkeler veya tacirler aracılığıyla bu maddenin ihlal edilmesi ihtimalinin de aynı ihlal sonucunu doğuracağı, detaylıca tanımlanıp yazılmalıdır. Şirketin bu ürünü Türkiye’de herhangi bir fikri mülkiyet unsuru olarak tescil ettirmeyeceği kararlaştırılmalıdır. Gizlilik de burada önemli, gümrük verileri evet farklı şirketlerce elde edilip satılıyor; ancak üründe ve paketlemede yer alan kodların tarafınızdan belirlenmesi ve kodların tedarikçi tarafından ifşa edilmemesi lazım. Aksi halde başka biri yine ürünü tespit edip bir şekilde ihlale kalkışabilir. Tedarikçinin sözleşmeyi feshetmesine karşı da koruma olmalı, çünkü sözleşme bittiği sabah yan tesisteki alıcıya ürünleri tedarik ederse ne olacak? Sözleşme bittikten sonra bir süre daha yükümlülüklerin devam etmesi gibi engeller getirilebilir. Türk Ticaret Kanunu’nda yer alan denkleştirme tazminatı, sizi yeterince korumayabilir. Dava beş sene sürer, pazar hakimiyetinin değişimi belki birkaç hafta. Bu süreçte, ürünü belirgin derecede yakınlık göstermeyecek şekilde tasarım unsurları değiştirerek yurtiçinde tescil ettirmek de düşünülmesi gereken ilave bir tedbirdir.
Elbette bu hükümleri getirirken “şeker maddeleri” ve bazen de şeker olmayan, gerçekten karşı tarafın hakkını koruyan hükümleri de yerleştirmek gerekecektir.