Bugün Dünya Gıda Günü’ydü… Tam da Ortadoğu’da patlayan İsrail Filistin Savaşı’nda gıda stokları tükenen Gazze’deki insanlık faciası yaşanırken… İnsanlar katlediliyor… 2,5 milyon insan susuzlukla, açlıkla karşı karşıya…
Dün TV’deki haber kanallarında Filistin’deki fırınlarda sadece o günlük un olduğunu anlatan Filistinli fırıncı “Yarın ekmek yapacak unumuz yok” diyordu…
Zaten iklim krizi ve küresel ısınma nedeniyle gıda üretiminde sorunlar yaşanmaya başladı… Savaş da bunu tetikliyor.
Dünyanın tahıl deposu olan Ukrayna ve Rusya’nın savaş halinde olması, ambargolar, dünyada tarım fiyatlarını yukarı çekiyor.
Gıdaya erişemeyen yoksullar hepten açlıkla terbiye ediliyor… Bugün dünyamızda 900 milyonun üstünde insan aç…
(İlgili akademik odaların basın açıklamalarında dünya genelindeki açların sayısı 800 milyonu aşkın diye geçiyor… Benim 900 milyonu nasıl bulduğuma gelince…
13 Ekim 2017’de İHA’nın servis ettiği haberde şu ifadeler yer alıyor:
“Alman Açlıkla Mücadele Örgütü (WHH) ve merkezi Washington’da bulunan Uluslararası Gıda Araştırma Enstitüsü (IFPRI) tarafından Berlin’de açıklanan rapora göre, 2016’da açlık çeken insan sayısının 2015’e oranla 38 milyon artarak 815 milyona ulaştığı belirtildi.”
Yılda 38 milyon artışı sabit tutup 5 yıl üzerinden hesapladığınızda 190 milyon kişi yapıyor… 815’e eklediğinizde 905 milyon kişi yapıyor! Aslında daha fazladır, zira pandemi yaşandı, tahıl krizi var…
Şimdi de bu sayıya her türlü ablukaya maruz kalan 2,5 milyonluk Gazze de eklendi… Dün TV’deki haber kanallarında Filistin’deki fırınlarda sadece o günlük un olduğunu anlatan Filistinli fırıncı “Yarın ekmek yapacak unumuz yok” diyordu… Ayrıca erişilebilen gıdalarda da insan sağlığına zararlı kimyasallar var… Toprakta, suda ve havadaki kirlilik de gıda toksinlerin birikimine neden oluyor.
Tarım ürünlerindeki gübre, antibiyotik, tarım ilaçları, hazır gıdalardaki katkı maddeleri gibi kimyasallar da başlı başına büyük bir risk…
BUSİAD’TAN DÜNYA GIDA GÜNÜ AÇIKLAMASI
Bursa Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (BUSİAD) Gıda ve Tarım Uzmanlık Grubu, “Dünya Gıda Günü” nedeniyle bir basın bildirisi yayınladı.
Bildiride şunlar ifade edildi:
“2021 yılında 828 milyon aç insan varken, bu sayı pandemi ile katlanarak artmıştır. Kıtlığın beraberinde getirdiği yetersiz beslenme sorununun, 2030 yılında yaklaşık 670 milyon insanı hala etkileyeceği öngörülmektedir.
Bu anlamda gündemden düşmeyen tarıma dayalı devlet politikalarının daha hassas bir yaklaşımla yeniden gözden geçirilmesi, önemli sonuçlar doğuracak küçük adımlara öncelik verilmesi, bu konuda önde giden coğrafya modellerinin incelenmesi ve uygulanabilir modellerin ülke yapısına adapte edilme çalışmalarının başlatılması ve en önemlisi tüm bu uygulamaların kararlılıkla sürdürülmesi şart olmuştur.
Gıda kıtlığının, özellikle pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşı sonrası küresel ölçekte ortalama yüzde 56 düzeyinde gerçekleşen rekor gıda fiyat artışı ile çok yakın ilişkide olduğu aşikardır. 2022 yılında ortaya konan bu tablo, Ağustos 2023 itibariyle Türkiye’deki gıda enflasyonunun yüzde 72.9 seviyesine ulaşmasıyla daha korkunç bir hal almış ve erişilebilirliği daha da zorlaştırmıştır.
Özellikle Covid-19 pandemisi, dünyaya gıdanın stratejik önemini ispatlamıştır. Tedarik kanallarında yaşanan aksamalar, “Kendi Kendini Besleyen Ülke” olmanın hayati önemini gözler önüne sermiştir.”
BUSİAD’ın küresel ve ülkesel bağlamdaki önerileri ise şöyle:
“Dünya’da su ve hava siyasal sınırları aşan herkese ulaşan ve herkesin eşit hakkının olduğu kaynaklardır. Dolayısıyla tarımsal üretim ve çevre koruma adımlarında globalden bireysele doğru hızlı bir etkileşimde olarak; su kaynakları koruma altına alınmalı bunun için modern sulama yöntemleri kullanılmalı.
Sıcağa, kurağa, tuzluluğa dayanıklı, bölgeye adapte olmuş, verim ve kalite yönünden başarılı daha az suya ihtiyaç duyan çeşitler bitki ıslahçıları tarafından geliştirilerek bölgede planlı şekilde kullanılmalı, ıslah çalışmaları ve gelecek için ülkeler kendi genetik kaynaklarını koruma altına almalıdır. Bitkisel ve Hayvansal üretim modeli konvansiyonel tarımdan uzaklaşarak; İyi Tarım uygulamaları ve mümkün olan her yerde Organik Tarıma döndürülmelidir.”