Mısır'a ilk kez 10 yıl önce Kahire'deki bir sektör toplantısı için gitmiştim. Sınırlı bir sürede yapılan toplantının müsait bir zamanında Piramitler ve Sfenks bölgesini gezmiş, kısa bir bilgi edinmiştim. Ancak hep içimden Mısır'ı tümüyle anlayıp tanıyacak bir seyahat düşünüyordum. Bizi yılda birkaç kez yurt dışı seyahatlere götüren aile dostumuz Ruhi Özeke bir haftalık bir Mısır gezisine katılabileceğimizi söyleyince memnuniyetle kabul ettim. Çünkü Mısır milattan önceki 3.000 yılı kapsayan çok önemli bir uygarlığa sahipti. Bunu yerinde görmek çok önemliydi.
Seyahatimiz 27 Kasım - 6 Aralık tarihleri arasında toplam 9 gün sürdü. 4 gece otel ve 3 gece gemi konaklama şeklinde organize edilmişti. Günümüzde Mısır 105 milyon nüfusuyla Afrika'nın en kalabalık ülkelerinden biri. Stratejik önemi olan ve 90 milyon Müslüman ve 15 milyon Hristiyan nüfusun yaşadığı bir ülke. Yüzölçümü 1 milyon kilometrekare. Bunun %96'sı çöllerle kaplı, yani 105 milyon insan 40 bin kilometrekarelik bir alanda yaşıyor.
Bir haftalık süre içerisinde bu gizemli ülkeyi Akdeniz kıyılarından Nil'in aşağılarına dek kara taşıtları, uçak ve gemi yolculuklarıyla gözlemeye, tanımaya çalıştık. Bu gezideki anılarımla ilgili kanaatimi öncelikle belirtmek istiyorum. Mısır'ı bir defa görmeniz yararlıdır ama bir daha gezmek isteyeceğinizi pek sanmıyorum.
Şimdi gelelim seyahatin detaylarına.
27 Kasım Pazartesi akşamı 22.35 uçağı ile Mısır'ın önemli turistik kentlerinden ve Kahire’nin epey güneyindeki Hurgada kentine İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan hareket ettik ve 28 Kasım saat 00.35'te Hurgada’ya vardık.
1. Gün: 28 Kasım. HURGADA - KAHİRE - MISIR ULUSAL MÜZESİ - ESKİ KAHİRE - KHAN EL-KHALİLİ ÇARŞISI.
Hurgada’dan Kahire'ye yaklaşık 5 saatlik otobüs yolculuğu yaptık. Çölde seyahat ilginç geldi. Her taraf kum yığınları, kum dağları ile çevrili. Bu arada Mısır'daki çöl kumları cam yapımında olumlu kalitesiyle kullanılabiliyor. Biz de cam sanayimizde kullanmak için bu kumlardan ithal ediyoruz. Mısır'ın 2022 yılı toplam ihracatı 48,1 milyar dolar ve toplam ithalatı ise 79,7 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. İhracat açığı 31,6 milyar dolar ve dünyada en çok ticaret açığı veren ülkeler arasında.
Kahire'de ilk gezimiz Kahire Ulusal Müzesi’ne oldu. Müzede; Eski, Orta ve Yeni Krallık Dönemi eserlerini ve Tutankhamun’un göz kamaştırıcı hazinelerini, zengin Mısır tarihinin Firavunlar Dönemi ağırlıklı eserlerini gördük. Sonra Mısır'ın eski Kahire bölgesindeki Orta Çağ'dan kalma eski Kahire Surları (Babilion), ilk kiliseler, havra ve milattan önceki Kahire zeminini açılmış bir kuyudan gördük.
Nil nehri devamlı alüvyon getirerek taştığı süreç içerisinde Kahire'nin şimdiki zeminini yaklaşık 4-6 metre daha yukarıya çıkarmış.
Daha sonra Osmanlılardan kalma otantik Khan El-Khalili'yi gördük. Birbirine bağlı labirentlerden oluşan bu çarşı, her türlü turistik eşyanın satıldığı dükkanları, otantik kahvehaneleri ve yüzyıllardır süregelen çok renkli pazarı ile ünlenmiş.
İlk gün gezimizde tarihi birikim dışında beni en çok etkileyen iki şeye dikkat çekmek istiyorum.
Bunlardan biri çok yapışkan seyyar satıcılar sizi hiç bırakmıyorlar. Rahatsız edecek ölçüde ısrarlı davranıyorlar. Almayacağım demek yeterli değil. Bu agresif satıcı yaklaşımı tüm seyahatimiz boyunca devam etti.
Diğer husus ise düzensizlik, yıkıntılar arasında hatta mezarlıkta yaşam ve genel kirlilik. Böyle bir ortamda insanlar nasıl sağlıklı yaşayabiliyorlar anlamak zor.
2. Gün: 29 Kasım. Kahire – İskenderiye.
Kahire'den 220 kilometre uzaklıktaki Greko-Romen Akdeniz kenti İskenderiye’ye otobüsle seyahat ettik. Büyük İskender'in adıyla anılan bu şehirde, Mısır'da kurulan Ptolemaios hanedanının Helenistik kültür izleri var. Firavunlar dönemi kültürü ile Helenistik kültürün bir arada yaşadığı bu kent Doğu ile Batı’nın bir sentezi gibi. İskenderiye'deki katakomblar, Firavun dönemi Mısır inancı ile Greko-Romen dönemi kültürünün bir sentezi olan yeraltı mezarlarıdır. Bir tesadüf sonucu keşfedilmiş olan bu eserlerde Mısır Anubis’i ile Roma Medusa'sını aynı lahitin üzerinde görmek mümkün. Kalıntıları üzerinde şu an Kayıtbay Kalesi’nin olduğu İskenderiye Feneri, antik dünyanın bir harikası olarak kabul edilmiştir.
Kleopatra'nın hüküm sürdüğü bu kentin ünlü kütüphanesinin yerine yapılan modern kütüphane, Orta Doğu'nun en zengin kütüphanesidir. Kütüphanenin yapımı için o dönemin Mısır yöneticisi olan Hüsnü Mübarek’in eşi önderlik etmiştir. 8 milyon adet kitap varlığı ile dünyada ikinci durumdadır. 1995-2002 yılları arasında inşa edilmiş, Ağa Han Mimarlık ödülleri programında 2000-2004 dönemi ödülünü kazanan yapının mimarisi Snohetta Hamza Consortium şirketine aittir.
İlk kütüphane M.Ö. 4 yüzyılda inşa edilmişti. İnsanlık tarihinde meydana getirilmiş en önemli eserlerden biri sayılıyor.
İskenderiye de maalesef Kahire gibi çok kirli, bakımsız ve seyyar satıcıları çok agresif.
Mısır izlenimlerime devam edeceğim.