Anne İzmir’de 1 ile 5 yaş arasındaki bebelerinin üstüne kapı kolunu çıkararak kapıyı kapatıp hurda toplamaya ya da hurda parasını tahsile gidiyor...
Baba ise acık cezaevinde. Ara sıra izinli çıkıp çocuklarını görüyor...
Sonuç: Beş bebe cayır cayır yanan evde yaşamlarını yitiriyor...
Aslında yaşamışlar mı?
Fotoğraflarını gördüm...
Tüm çocuklar gibi çok güzeller...
Tüm yoksunluklarına, yoksulluklarına rağmen fotoğraflarını çeken kişiye gülerek bakıyorlar...
Muhtemelen anneleri çekmiş...
Yaşları 1 ile 5 arasında değişen 5 bebe...
Her yıla bir çocuk...
Bakılabildiği, ihtiyaçlarının karşılanabildiği sürece mesele yok...
Maddi sorunları olmayan bir ailedeki bir genç kadının bile 5 küçük çocuğa birinci derece yakın akrabalarının ya da bakıcıların desteği olmadan gereği gibi bakabilmesi zor...
Beş bebenin canını alan yoksulluk...
Evine, beş çocuğuna, belki de cezaevindeki eşine de para götürüp bakmaya çalışan bir annenin çaresizliği...
Mahalleli çocukların kimi zaman camdan çıkmayı başarıp komşulara geldiğini anlatıyor... Komşular zaman zaman yemek yapıp verdiklerini söylüyor...
Defalarca çocukların sefilliğini yetkililere bildirdiklerini de...
Anne çocuklarını vermek istememiş... Yetkililer kararlarında niye diretmemiş?
Tabii bunlar iddia... Ama her halükarda devletin o çocukları koruma altına alması gerekirdi...
Annenin Ailesi şimdi yollara dökülüp İzmir’e gelmiş memleketlerinden...
Zamanında sahip çıksalarmış diyeceğim...
Muhtemelen onlar da yoksuldu... Yine de lokmalarını paylaşsalardı böyle olur muydu?
Aylardır yazıp duruyorum... Eksiden kırsaldaki, köy ve kasabalardaki aile büyükleri, evlatları dara düştüğünde destekler, kışlık erzakını gönderirdi... Ekonomik krizler böylece evlatlar çok sefilleşmeden atlatılabilir, dara düşenler düze çıkabilirdi.
Şimdi aile büyükleri, dedeler, nineler ve diğerleri de çok yoksul. Köylünün ürünü para etmiyor. Aile büyükleri evlat eline bakar oldu...
Emekliler evlatlarına destek olurdu. Şimdi emekli maaşı kirayı karşılamıyor.
Bu yaşıma kadar bir sürü ekonomik kriz gördüm, yaşadım... IMF dayatmalarıyla şekillenen, yoksulların tepelendiği dönemleri de...
Hiçbir dönemde yoksulluk bu kadar derinleşmemişti. Eskiden yoksullar bütçelerine göre şehrin varoşlarında ev bulabilirdi.
Şimdi oturulabilecek konutların kiraları bir emekli maaşından yüksek...
Yoksulluğun açlıkla eşitlendiği, bebelerin yanarak yaşamını yitirdiği zamanlardayız...
Çok acı bir şey...
ESKİDEN İNSANLAR AKRABALARINI, KOMŞULARINI DÜZE ÇIKINCAYA KADAR DESTEKLERDİ
Eskiden çok dayanışırdık.
Yoksul bir akraba varsa, olanın olmayana borcu misali herkes onu düze çıkıncaya kadar desteklerdi...
Hatırlıyorum... Kirişçikızı Çıkmazı yetişkinleri sokağın ihtiyaç sahiplerine aralarında anlaşıp sırayla yemek yaparak sahip çıkarlardı...
Çok örnek var da, aklıma gelen ikisini yazayım...
Sokağa taşınan iki çocuklu bir çiftin üçüncü çocukları sezeryanla olunca, hastanedeyken çocuklara, eve çıkınca da kadın iyileşinceye kadar hepsine bakmışlardı...
Sokağın yerlisi olan Hatice Hanım yaşlanıp da yatalak olduğunda annem dahil olmak üzere komşular bakmıştı. Üstelik de İstanbul’da 2, Eskişehir’de 1 oğlu olmasına rağmen...