Fransa’nın başkenti Paris’e ilk gittiğimde 90’lı yılların başı idi.
Bu güzel ülkeye mal satmak ne güzel olur diye düşünmüştüm.
Şükürler olsun birkaç yıl sonra bu niyetimi gerçekleştirmiştim.
Aradan geçen uzun yıllardan sonra müşteri ziyaretleri ve fuarlar başta olmak üzere çeşitli vesilelerle sık sık ziyaret etme fırsatım oldu ve kesintisiz olarak da 15 yıldır çalışıyoruz.
Ayrıca iddia ediyorum kesintisiz 3 ay kalsam, orta öğretimde yabancı dilim Fransızca olduğu için bu dili rahatlıkla sökeceğime inanıyorum.
5 yıl aradan sonra geçen hafta yine ziyaret ettiğim Paris’i bir başka gördüm.
Eski şehrin merkezindeki eski ve tarihi binalarda, müthiş bir restorasyona girildiğini net bir şekilde görebiliyorsunuz.
Bende eskiden beri gördüklerimi aktarmak gibi vazgeçemediğim bir tutkum var.
Bakarken de öyle bakıyorum, belki insanlara bir faydası olur diye.
Her köşe başının kafe olduğu, mahalle fırınından şarküterisine oradan manavına ve kasabına kadar her türlü küçük esnafın yaşadığı ve yaşatıldığı bir şehir Paris.
Restorasyona gelince, işlem yapılan binaların üzerinde şöyle yazıyor:
“Bu binada yeni teknolojiye göre restorasyon yapılıyor, orijinal sıva, kaplama veya taşlar kimyasallarla temizlenerek orijinal hale getiriliyor ve yine kimyasal bir kaplama ile çok uzun ömürlü bir buhar kaplama ile koruma altına alınıyor ve artık binaların temizliği yağacak yağmur veya su ile gerçekleşecektir” diyor.
Ben bu Fransızca yazılı tabelayı nasıl mı anlıyorum? Bu da teknolojinin geldiği nokta. Telefonumu tutuyorum ve Fransızca yazı anında Türkçeye çevriliyor. Artık kendi kendinin rehberisin.
Bu sayede yıllardır önünden geçtiğim La Opéra de Paris yani meşhur tarihi Paris opera binasının ziyaret tarihi ve saatlerini öğrenerek gezme fırsatını yakaladım.
Şunu ısrarla tavsiye ediyorum, ticaret sanayi odaları ile esnaf ve sanatkârlar birlikleri üyelerine Avrupa’da Paris, Londra, Roma ve Barselona olmak üzere bu 4 şehri gezdirsinler. Ayrıca kafe, butik mağaza, yiyecek ve içecek türü işyeri özelliklide yemek ile ilgili lokanta, restoran vb. işyerleri açmak isteyen girişimciler bu 4 dört şehri mutlaka ziyaret etsinler.
Üyeler bu şehirlerde yapılan yemekleri, temizliği, hizmeti, müşteri memnuniyetini ve uygulanan tekniği mutlaka yerinde gözlemlesinler.
Eski, tarihi Paris’in tepelerinde Paris’e özgü çatı katları yeni teknoloji ve malzeme ile yapılan restorasyonlar göz kamaştırıyor. Yenilik olarak da binaların teraslarına kafe alanları ilave ediliyor. Kafanızı kaldırdığınızda binaların tepesinde korkuluklara dayanmış, ellerinde kadehlerle Paris’i seyreden insan manzaraları ile karşılaşıyorsunuz.
Anlatmak ile bitmez elbette son olarak Charles de Gaulle havaalanındaki inovasyondan bahsetmek istiyorum.
Bütün havaalanlarında önce check-in sonra free shoplar, arkasından polis kontrolü ve en nihayetinde de uçuş için bekleme.
Hep düşünmüşümdür, uçaklara binilecek bekleme salonları en çok beklenilen ve en sıkıcı yerlerdir. Bir meşrubat otomatı ve wc mevcuttur ve çoğu zaman da uçağınıza belirtilen zamanda binemez orada öylece beklersiniz.
Fransızlar müthiş bir yenilik yapmışlar, önce check-in sonra güvenlik taraması ardından polis kontrolü veeee asıl insanların saatlerce beklediği alanlara free shop ve mağazaları yaparak yıllardır aklımdan geçen fikri gerçekleştirmişler. Bütün insanlar alışveriş yapıyor çünkü kalkacak uçak gözünün önünde, uçağı kaçırma riski yok ve psikolojik olarak yolcu rahat. En önemlisi bekleme salonları inanılmaz derecede lüks, konforlu koltuklar, rahat ortam, yaşlıya ayrı yer, hamileye ayrı yer ayırmışlar. Değişiklikten dolayı her yer rahatlamış, çünkü yolcular bekleme salonunun karşısındaki mağazalarda alışverişte. Havaalanında dağıtılan dergiler sayesinde satışların %100 arttığını ve bütün yolucuların memnuniyetini dergi sayesinde öğrendim.
Hep düşündüm niçin böyle değil diye demek ki oluyormuş.
Saygılarımla…