Bundan 20 yıl önce uyuşturucu kullanım yaşının düştüğü konusunda yazıp çizdiğinizde dönemin kolluk yöneticilerince linç yerdiniz… O yıllarda sokak çocukları gibi ciddi bir asayiş sorunu vardı. Şehrin sokaklarında, metruk mahallerde gruplar halinde dolaşırlardı… En çok kümelendikleri yerlerde eski Santral Garaj bölgesiydi.
11 yıl önce İncirli’ye taşındığımda Bonzai kullanımı küçük yaşta çocuklar arasında çok yaygındı. Kapımın önünde bir çocuğun ölüm tribine (krize) girdiğine, 12, 13 yaşındaki kafası gidik bir çocuğun annesine tekme tokat saldırdığına hem tanık, hem de müdahil olmuştum.
Mahallede uyuşturucu kullanım yaşının düştüğünü o yıllarda çalıştığım gazetede yazdığımda yine yetkililerden çocukların uyuşturucu kullanmadığına dair açıklamalar gelmişti…
Bir sorun “Yok” ise, o sorunun çözümüne yönelik bir şeyler yapmaya da gerek yoktu…
Asayiş sorunlarında, hele de uyuşturucuda kuraldır; uyuşturucu geçtiği ülkeden, ya da satışının yapıldığı bölgede kendini silkeler… Diyelim ki A, B, C, D mahallelerine torbacılık ya da torbacılara dağıtıcılık yapan beş on ya da onlarca kişi taşındı…
Uyuşturucu satışı yapılan mahallelerde, orada yaşayan, daha önce suça uyuşturucuya bulaşmamış ailelerin çocukları, gençler hatta yetişkinler arasında illa kullanıcılar oluşur.
On yıl öncesinin kullanıcısı olan çocuklar, artık torbacı konumunda ve bir kısmı da cezaevinde…
Son birkaç yıldır uyuşturucunun sosyal afete dönüşünü aile içi kavgaların yansıdığı ya da kayıpların arandığı, cinayetlerin işlendiği programlarda net bir şekilde görüyoruz…
En acı yanı da gencecik annelerin, sokakta görseniz hanım hanımcı diyebileceğiniz ev kadınlarının uyuşturucuyla anılması…
Çocuk yaşta evlerini terk eden, kaçan çocukların kız erkek fark etmiyor, neredeyse tamamının uyuşturucu ile ilgili problemi var…
Eski ya da mevcut eşine, nişanlısına, kız arkadaşına ya da hiçbir şeyi olmayan kadınları döven, yaralayan, öldüren erkeklerin büyük çoğunluğu da uyuşturucu müptelası…
Uyuşturucu bağımlısı gençler suça sürükleniyor… Hırsızlık, torbacılık en hafifleri… Uyuşturucu parası vermeyen aile bireyleri anne, baba, kardeşler, amcalar, dede ve nineler saldırıya uğruyor, kimi zaman öldürülüyor…
Geçen sene İstanbul Bağcılar’da uyuşturucu müptelası Ali S. annesini bıçakla öldürüp, kestiği kafasını balkondan atmış, ardından da evi ateşe vermişti…
Temmuz ayında bir başka bağımlı annesini dövüp, gözünü oyup yoğun bakımlık etmişti…
Ankara'da, annesini bıçaklayarak öldüren ve ardından inşaat halindeki binadan atlayarak yaşamına son veren 25 yaşındaki genç kızın da uyuşturucu kullandığına dair iddialar basında yer aldı…
Eskiden bağımlılar kullandıkları uyuşturucu nedeniyle ölürlerdi, şimdi başkalarının öldürür oldular!
Eskiden sokaklarda sarhoşlara denk gelirdik. Artık alkol nedeniyle sarhoş olanların yerini uyuşturucu bağımlıları aldı…
Ne yazık ki tedavisi tamamen kişinin isteğine bağlı. Uyuşturucuyla mücadelede yasanın değiştirilip bağımlılar için rehabilitasyonun zorunlu kılınması şart. Tedavi olup arınıncaya kadar bağımlılar rehabilitasyon merkezlerinde kalmalı…
Alışması çok hızlı ve kolay, arınması çok ama çok zor…
Yeşilay’ın çok güzel bir sayfası var; Yeşilay Danışmanlık Merkezi YEDAM’ın linki şöyle:
“https://www.yedam.org.tr/tehlikeli-kristal-metamfetamin-ve-etkileri”
“Benim başıma gelmez” demeyin… En olmadık ailelerin çocuklarında yaşanan bir sorun… O nedenle siteyi tıklayın, bağımlılıklar konusunda bilgi sahibi olun…
Yeşilay, uyuşturucuyla mücadelede en ciddi çabayı gösteren sivil toplum kuruluşları arasında yer alıyor…
Öte yandan… Son günlerde güvenlik kuvvetlerinin başta terör, uyuşturucu, kaçak göçmen organizatörleri ve mafya örgütlenmeleri olmak üzere mücadelesindeki ve operasyonlardaki yükseliş dikkat çekici boyutlarda…
Tüm ülke genelinde olduğu gibi Bursa’da da uyuşturucu tacirlerine yönelik operasyonlarda artış var…
Ancak uyuşturucu sorununu tek başına kolluk güçlerine yüklemek de yanlış.
Uyuşturucunun arzını, kolay erişebilir olmasını engellemek elbette Güvenlik güçlerinin görevi…
Ama kullanıcıların artmasını önlemek, çocukları, gençleri uyuşturucudan uzak tutmak, farkındalığı, bilinci artırmak için çok paydaşlık bir mücadele gerekiyor. Yerel ve idari yönetimler, eğitimden diyanete, sivil toplum kuruluşlarından belediyelere, muhtarlıklara, meslek örgütlerine, sağlık kuruluşlarına, hatta okul aile birliklerine dek herkesi kapsayan bir sorundur bu…