Kaç gündür TV ekranlarında izliyoruz, haberlerde okuyoruz... Minik Narin'in kaybedildi... 19 gün sonra cesedi bulundu... Bir çöpmüş gibi çuvala konulmuş... Derenin içine gömülmüş... Üstüne taşlar dizilmiş...
Narin Güran'ın kaybının ilk gününde "Eyvah, çocuğun başını yediler" demiştim. Sağ çıkacağına dair tahminim sıfırdı... Zira yaşadığı yer akraba evliliklerinin yapıldığı herkesin birbiriyle akraba olduğu bir köydü...
Etrafta orman filan da yok... Dere ve sulama kanalları vardı... Devlet ilk gününden itibaren çok yoğun bir arama çalışması gerçekleştirdi...
Sonunda minik Narin'i gömen alçak, kamera görüntülerinin yeniden üstünden geçilmesi safhasında fark edildi. faaliyeti delillendirilerek sorgulandı ve itiraf geldi... Gömen itirafçı Amca Muhtar Güran'ın öldürdüğünü söylüyor. O amcanın kullandığı araçta Narin'in DNA'sı çıkmıştı, zaten şüpheliydi, tutuklanmıştı, ama inkar etmeyi sürdürüyor...
Annesi sustu, babası sustu, amcalar, yengeler, köyde kim varsa herkes sustu... Kişiler devletten korkmuyor, ama ya birilerinden/ bir oluşumdan korkuyorlar.
Şu da ihtimal dahilindedir:
Çocuğu katleden cani mesela kolu ısırıklı abisi kadar yakın bir isimse aile onu koruma derdine de düşmüş olabilir...Son olasılık epeyce güçlü gibi...
Narin günlerdir ülke gündeminde... Vatandaşlar, tüm siyasi parti temsilcileri, sanatçılar herkes üzgün ve tepkisini dile getiriyor.
Birkaç kendini bilmez ırkçı, Nazi bozuntusu tip sosyal medya üzerinden provokatif paylaşımlar yapıyor. Tersi yönde paylaşımlar yapanlar da var.
Devletin olayı kapatacağı yönünde paylaşım yapanlar da var. Be vicdansızlar... Bu olayda devlet tüm fiziki, teknolojik her türlü imkanı sonuna kadar kullandı. Şimdi çocuğun hiç olmazsa bir mezarı var...
TV kanallarından birinde bir kadın yorumcu olaya yönelik şöyle bir değerlendirme yaptı:
"Kara kuru 12 yaşında bir erkek çocuğu olsaydı kimsenin umurunda olmazdı. Narin sevimli, güzel bir çocuk... "
Kara, kuru 12 yaşındaki erkek çocuğu sözlerine takıldım kaldım... Narin'in fotoğraflarına tekrar tekrar baktım... Gözlerinin içi gülüyor, belli kıpır kıpır, cin gibi, akıllı bir çocuk... Gözlerinde, gülüşünde alabildiğine bir çocuk masumiyeti...
Narin o kadar çocuk ki... Çocuk işte... Onun o çocukluğu herkesin yüreğine dokundu... .
Sözcü TV'yi izliyorum. 'Nokta Atışı'nda bir yorumcu 2007-2016 yılları arasında 100 bin çocuğun kaybolduğunu, 2014'te 17 bin çocuğun kaybolduğu verilerinin açıklandığını, TÜİK'in o yıldan beri kaybolan çocukları açıklamadığını söyledi... Öte yandan Bursa'dan tanıdığımız Gamze Pamuk, Sözcü TV'de haftada iki gün canlı yayına yorumcu olarak katılıyor. Artık İstanbul'da yaşayan Gamze PamukTV programında oldukça başarılı bir yorumcu profili çiziyor.
100 bin çocuk!... 2015'ten itibaren bir 9 yıl daha geçmiş...
Türkiye'de bu ilk değil, sonuncu da olmayacak... Leyla, İkranur, ve Müslime... Son günlerde medyanın hatırlattığı çocuklar... Yıllar önce Müge Anlı'nın programında çocuğun annesinin bile savunduğu "O yapmaz" dediği yaşlı pedofili komşunun tecavüz edip boğazladığı bebeyi hatırladım.
Dün Ordu'da üvey babaanne, iki yaşındaki üvey torununu balkondan aşağı itiveriyor. Komşuları gördüğü ve civarda da kamera kaydı olduğundan olay fark ediliyor. Kadın tutuklu. Nasıl bir insan iki yaşındaki bebeği balkondan atar ya!
Aklım almıyor! Yazıklar olsun. Vicdansız kadın...
Daha kötüsü, Tekirdağ'da yine 2 yaşındaki Sıla bebeye yapılanlar cinsel taciz mi, fiziki şiddet mi bilinmiyor ama üvey babası ile annesi gözaltında...
Çocuk ısırıklar ve morluklarla dolu. Haberlere yoğun bakımda olduğu yansıdı. İhbarı yapan da çocuğun bedenindeki morlukları görüp şüphelenen ve avukatlara bildiren bir hemşire...
Çok fazla sayıda çocuk yetişkinlerin fiziksel ve cinsel istismarına uğruyor, işkence görüyor. Minicik bebeler bedenlerinde sigara yanıklarıyla hastaneye ya da aile hekimine geliyor. Hekimler çocuğu gözle değil de elle, sırtını dinleyerek filan muayene ederse istismarı fark edip kolluk kuvvetlerine ihbar ediyor.
Hekimlerin hasta çocukları baştan savma muayene etmemeleri çok önemli. Çocuk istismarlarını şiddeti fark edecek kişiler arasında komşular da önemli.
Çocukların şiddet gördüklerindek ve şımardıklarında bir şey tutturduklarındaki ağlamaları farklıdır. Mutlaka ya sosyal hizmetlere ya da 112'ye ihbar etmeleri gerekiyor. Belki de bir çocuğun hayatını kurtaracaksınız...
Sonuç... Çocuklar korunamıyor... Cezasızlık, olası failleri fiziksel ve cinsel istismara hatta öldürmeye cesaretlendiriyor...
Narin Güran okulların açıldığı gün, sınıfına değil mezarına girdi... Üstelik de sanki yetişkinmiş gibi tabutuna gelinlik örtülerek...
Bu da bir başka saçmalığın daniskası...
2 yaşındaki torununu balkondan atan babaanne vicdansız...
2 yaşındaki bebeğe şiddet uygulayan üvey baba ve öz anne; vicdansız...
Narin'in tüm köyü, kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla, yaşlısıyla, topyekün alayı vicdansız...
Vicdansızlık, ahlaksızlık, canilik, hainlik, insanlık tarihinde hep vardı, şimdi de var. Aslolan cezalar, cezaların caydırıcı olması... Çocuklar için ihtisas mahkemelerinin olması...
Elbette her çocuğun başına kolluk kuvveti konulmaz... Ama çocukları koruyan yasalara uyulmaması halinde ciddi caydırıcı cezaların olması şart...
Almanya'daki bir Türk kızını çocuk yaşta evlendirmeye cezaret edemiyor; oğlunu ya da kızını sopayla, kemerle, hortumla ya da tekme, tokat yumrukla dövemiyor. Anında devlet çocuğunu alıyor ve bir daha geri vermiyor. Şiddeti uygulayana da ciddi yaptırım uyguluyor...
ABD'de cezasını tamamlayan pedofilinin taşındığı mahalledeki tüm komşuları uyarılıyor. Bizde böyle bir uygulama olsa, bütün mahalleli toplanır, o pedofiliyi linç etmeye kalkar...
Bireylerin yasalara uyması toplumun gelişmişlik düzeyi ile doğru orantılı.