Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün Konya'ya giderek toplu açılış törenlerine katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, valiliği ziyaret etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplu açılış töreninde konuşma yaptı.
Gündemine FETÖ operasyonlarını, Irak ve Suriye'deki Türk varlığını alan Cumhurbaşkanı, "Darbecilere karşı yapılanlar yapılabileceklerin en asgarisidir" dedi. Türkiye'nin Irak ve Suriye'de koalisyon güçleriyle birlikte olmakta kararlı olduklarını ifade eden Erdoğan, "Türkiye'yi kabul etmezlerse B planımız hazır" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şöyle; Konya 15 Temmuz'da ahde vefasını, sağlam duruşunu bir kez daha gösterdi. Toplu açılış ziyaretiyle birlikte sizlerle beraberiz. Değerli kardeşlerim toplu açılış törenleri bizim hizmet anlayışımızın adeta bir alamet-i farikası haline geldi. Bugün de bu geleneği bozmuyor, Konya'da 42 alanda temel atmalarla beraber 2 milyarlık bir eser oluşturuyoruz. Bu yürek işidir bu icraat ister.
15 Temmuz niye oldu? 15 Temmuz bu yatırımı hazmedemeyenlerin operasyonudur. 15 Temmuz Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmak istemeyenlerin bir operasyonudur. Kiminle vurdular benim kardeşlerimi: bizim uçaklarımızla bizim helikopterlerimizle, bizim tanklarımızla bizim toplarımızla bizim silahlarımızla. 241 şehidimiz var, 2 bin 194 gazimiz var. Görüyorsunuz şehitler başımızın üstünde.
O akşam o bombaları yağdıranlar zannetmişlerdi ki biz güçlüyüz. F-16 güçlü, helikopterlerden yağdırılan o bombalar güçlü. Bilmiyorlar ki yeryüzünde güç Allah'ın halifesi olan insandadır. Biz milletimizle iftihar ediyoruz gurur duyuyoruz. Sizler uçakları susturdunuz, tankları susturdunuz. 15 Temmuz'un galibi bu aziz millet, Türk milleti oldu.
Efendim şimdi konuşuyorlar birinci darbe öyle ya da böyle atlatılmış, ikinci darbe atlatılmış şimdi neymiş üçüncü darbe gelecekmiş. Biri köşesinden yazmış. Ne diyor şair yürüyeceksin millet yürüyecek arkandan. 15 Temmuz bunun en güzel örneği oldu. Ne dediler Almanya'ya İtalya'ya iltica etti. Ama bilmiyorlar ki biz bu yoldaki terbiyemizi şurdan aldık eğer lider taşın ardına saklanırsa, millet dağın ardına saklanır. Biz Konya'nın yüreğini biliyoruz. Selçuklu'nın başkentinden başka bir şey çıkmaz.
Herkes meydana dendiğinde yine meydana koşarsınız. Hatırlarsanız cumhurbaşkanlığı seçiminden bir gün önce, 2014 yılı 9 Ağustos'unda Konya'ya geldiğimde sizlerin huzurunda şöyle dua etmiştim; Bizin Rasul'ünün izinden ayırma ya Rab, bize Kılıçarslan cesareti ver ya Rab, Allah'ım bizi kıyamet gününde onlara mahçup etme. Bizi sen sırat-ı mustakimden ayırma. Kardeşliğimizi, birliğimizi, dirliğimizi bozma. Bozanlara izin verme ya Rab. Aradan geçen iki yılda bu dualara ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu gördük.
Darbe tehditleri hiç yakamızı bırakmadı. Nice karanlık olaylar arka arkaya geldi. Davos'u hatırlarsınız değil mi "one minute" olayı. Mavi Marmara baskını, daha sonra TSK, CHP ve MHP'yi yeniden dizayn etme operasyonları yaşadık. Açıkçası bir mücadele yürütüyorduk. 2013 yılına geldiğimizde Gezi olaylarıyla, MİT tırları hadisesiyle aynı şeyler yapılmaya başlanmıştı. Karşımızdaki güçleri tam olarak tanımlamakta güçlük çekiyorduk. 2015 yılında yapılan 7 Haziran seçimlerinde, kimlerin nasıl tavır aldığını hatırlıyorsunuz değil mi?
Bölücü örgütün çukur hendek ülkemize nasıl saldırdıklarını gördük değil mi? Ülkemizde kanlı eylemlere başlayan DEAŞ da bu kervana katıldı. 14 yaşındaki bir çocuğa Arjantinli Messi'yi çok seviyor diye, Messi forması giydirdiler sonra o kına gecesinde patlattılar. O güne kadar sabrettik ama o gün dedik bu son. Sonra ılımlı güçlerle birlikte Cerablus'a girdik. Cerablus halkı oraya yerleşmeye başladı.
Bu milletin güvenlik güçlerini herkes bilecek. Kimdir bilecek Koalisyon güçleri şu anda bizimle beraber hareket ediyor, eyvallah. Koalisyon güçleri neden PYD ile neden YPG ile hareket ediyor, işte bunu anlamakta zorlanıyoruz. Bu koalisyon güçlerinin hemen hemen tamamına yakını bizimle dost. 63 ülke var koalisyon güçlerinin içinde, hele hele NATO ülkeleri var ki bunların stratejik ortağı biziz. Bunların bir terör örgütüyle beraber olmasını anlayamıyoruz. Şu anda teröristleri eğitenleri anlamakta zorlanıyoruz.
Bakınız ne diyorlar, biz PYD ve YPG'ye silah desteğini vermeye devam edeceğiz diyorlar. Nerede diyorlar bunu Amerika'daki seçim kampanyasında diyorlar. Yazıklar olsun senin NATO'daki ortağın, PYD mi, senin NATO'daki ortağın YPG'mi senin NATO'daki ortağın Türkiye'mi? Biz bu işi bitiririz ve nitekim bu mücadeleyi yürütüyoruz. Biz terör örgütünden her türlü kahpeliği bekliyoruz ona göre de önlemlerimizi alıyoruz. 15 Temmuz darbe girişimi anca iradesini bir şarlatana teslim etmişlerin yapabileceği bir ihanettir.
Bu yapının içinde olanlardan 15 Temmuz'dan sonra gerçek anlamda pişmanlık duyan pek az kişi olduğunu görüyoruz. Ne diyordum ben meydanlarda, 'Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet.' Aynen böyle oldu mu Oldu. Ama bir şey daha diyordum, neydi o 'İnlerine gireceğiz.' Girdik mi Ama daha bitmedi, daha devam ediyoruz. Kaçacak delik arayacaklar. Şimdi yeni uygulamalar geliyor. Bu yeni uygulamaların adımlarını da atacağız, fazla sürmez. Şöyle birkaç hafta içerisinde bunları da göreceksiniz. Eğer bu milletin evladı olduklarını kabul ediyorlarsa, gereğini yapacaklar. Eğer bu milletin evladı değillerse gereğini biz yapacağız. Hala bir kısmı bu 15 Temmuz'u FETO'nun gerçekleştirdiğine inanmıyor, inanmak istemiyor. Hakikat güneş gibi ortada. Kardeşlerim artık biz bunları yutmuyoruz. Millet ve devlet olarak bizim artık bu örgüte bakışımız MGK'da aldığımız kararla diğer terör örgütlerinden geri değildir. PKK'ya bakışımız neyse DAEŞ'e bakışımız neyse bunlara da aynıdır.
Gelsinler bildiklerini anlatsınlar, pişmanlıklarını anlatsınlar hukuk onlara bir adalet getirir. Marmaris'te bu kardeşinizi, kızını oğlunu damadını torununu öldürmeye gelenleri güvenlik güçleri yakaladığında öldürdü mü? Yok biz adalete teslim ettik. Şimdi idam diyorlar kardeşlerim bu haklı bir taleptir. Batı ne derse desin, beni milletim ilgilendiriyor. Dünyanın birçok yerinde idam var mı var. Bunun kararını kim verir parlamento verir.
Milletim parlamentoya teklif yapıyor ne diyor: idam. Parlamento gereğini yapmalıdır, bana gelirse ben onaylarım. Ben 241 şehidimizi, Yasin Börü'lerin katilini unutamam. Onlar bunun bedelini ödemelidir. Onların af yetkisi bize ait değildir. Onların af yetkisi onların annelerine babalarına aittir. Bu konuda biz konuşamayız, bu konuda batı konuşamaz.
Bazıları diyor ki '15 Temmuz'un ardından yapılan operasyonlarda ölçü çok geniş tutuluyor. Çok fazla insan mağdur ediliyor.' Kusura bakmasınlar, kimse mağdur edebiyatı yapmasın. Asıl mağdurlar 241 şehidimizin yakınları. Asıl mağdurlar, 2 bin 194 gazimizin yakınları. Katillerin yakınları mı mağdur Bu ülkeyi bu hale sokanların yakınları mı mağdur Bu ne mantık, böyle şey olabilir mi Şu anda yapılan işlemler 15 Temmuz gibi bir ihanet karşısında yapılabileceklerin asgarisidir.
Demin söyledim ya bu kardeşinizi öldürmeye gelenler yakalanıyor ama onu öldürmüyorlar yargıya teslim ediyorlar. Milletimiz onlara ateş açanları sabah teslim aldıklarında birkaç küçük taşkınlık dışında götürmüş güvenlik güçlerine teslim etmiştir. Cezaevlerindeki işkence iddiaları fiilen yalandır.
Diğer mahkumlar hangi şartlarda kalıyorsa onlar da aynı şartlarda kalıyor. Milletimizin yüzünü kızartacak hiçbir hadiseye yer vermeden bu süreci yürüttük, yürütüyoruz. Elbette eksikler olabilir onlar için de gerekenler yapılıyor. 15 Temmuz'dan sonra darbecilere yapılanlar, yapılabileceklerin en asgarisidir. Biz darbe başarılı olsaydı neler olacağını çok iyi biliyoruz.
Eğer darbe başarılı olsaydı Türkiye şu an iç savaş ateşiyle yanan bir ülke haline gelecekti. Hiç kimse şu gerçeği aklından çıkarmasın: Bugün Türkiye böyle güven içindeyse, bugün Suriye'de Irak'ta bekamıza yönelik tehditlere karşı koyabiliyorsak, işte bu FETO denilen alçaklardan temizlendiğimiz içindir. Terör örgütlerine bugün dünyayı dar ediyorsak bunu milletimizin gösterdiği kahramanca duruşa mecburuz. Bu darbenin hesabını hakkıyla sormamak, milletimize haksızlık olur. Daha temizlik şart, görevden almalar şart, bnlar olmadan sırtımızı nereye dayayacağız.
Terör örgütlerini maşa olarak kullanarak üzerimize gelenler bilsinler ki bu maşalar eninde sonunda kendilerini de yakacak. Bu bir tehdit değil, sadece bir ikazdır. Terör örgütleri üzerinden bölgemizi yeniden yapılandırmaya çalışanları ikaz ediyoruz. Her kim FETÖ'yü kucağında taşıyorsa, bu örgütün eninde sonunda zehrini oraya da akıtacağını bilmelidir. Her kim PKK'yı kucağında taşıyorsa bu örgütün bir gün orada da patlayacağını bilmelidir. Her kim DEAŞ'ı el altından destekliyorsa, bu örgütün mutlaka kendi başlarına da musallat olacağını bilmelidir. Bizim terör örgütlerinin tamamını da ilkeli bir duruşla reddetmemizin gerisinde işte bu 35 yıllık tecrübe yatmaktadır. Türkiye'nin kimsenin toprağında, kimsenin egemenliğinde gözü yoktur.
Biz işte bu tecrübeyle yapmamız gerekenleri yapıyoruz. Bugün Irak'ta Suriye'de terör örgütlerinin karşısına geçmezsek yarın ne olacağını biliyoruz. Bazıları diyor ki; Başika'dan çıkın. Kardeşim biz Başika'ya elimizi kolumuzu sallaya sallaya gitmedik ki. Başika'ya bizi davet eden sizsiniz. Bizi Başika'ya davet ettiniz şimdi de 'buradan çıkın' diyorsun. Kusura bakma, orada benim soydaşlarım var. Orada Türkmen kardeşlerim var, oralarda benim Arap, Kürt kardeşlerim var, bize 'gelin diyorlar, bize yardımcı olun' diyorlar ve Sayın İbadi, işte bizi ziyaret geldiğinde bizzat kendisi bu talebini yaptı. Onun üzerine biz de oraya gittik. Şimdi oradan çekilmek... Kusura bakma.
Biz Irak'ta, Irak'ın birliği ve beraberliği için koalisyon güçleri içinde yerimizi almakta kararlıyız. Talebimizi bugün yarın ileteceğiz. Eğer bu olmazsa B planımız devreye girer. Olmazsa C planımız devreye girer. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir kabile devleti değildir.
Şöyle geriye doğru bir asırlık sürece baktığımızda, hatta o kadar uzağa gitmeye gerek yok Körfez Savaşı'ndan sonrasına baktığımızda görüyoruz. Onun için diyoruz ki kimse bizi içişlerine müdahale etmekle suçlamasın. Şu bir gerçektir Türkiye güvendeyse bölgedeki herkes için bir umut vardır. Kardeşlerim yaşadıklarımızdan ders alarak, daha güçlü daha büyük bir Türkiye için çalışmak ülkeyi yönetmekle mükellef herkesin boynunun borcudur. Türkiye'nin son 14 yılı, demokrasiden ekonomiye zenginlikten adalete kadar her şeyin çok güzel olduğu bir dönem olmuştur.
Fiili bir durumla karşı karşıyayız. Bu durumun zemini 2007 yılında cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesini öngören anayasa değişikliği ile oluşturulmuştur. Şimdi milletim ne diyor Yapılan kamuoyu araştırmalarına baktığımızda milletim 'başkanlık sistemi' diyor. Milletim diyor. Ben de diyorum ki parlamentodaki siyasi partilerimize, 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletin değil mi ' Milletin. Gelin millete götürelim. Eğer milletim bu işe 'evet' diyorsa 'hayırlı olsun' diyelim ve başkanlık sistemine adımı atalım.
Türkiye'nin yeni bir anayasayı hakkettiğini söylüyoruz. Bu konuda sözü milletimiz söyleyecektir. Millet hazırsa problem yok. Siyaset kurumunun başkanlık sistemi konusunda inisiyatif alması partilerimizi zayıflatmaz aksine güç kazandırır.