Gaziantep’te 4 Şubat 2016 tarihinde saat 23.30 sıralarında Düztepe Mahallesi 18 Nolu Sokak 4 numaralı evde Yusuf Taş’ın eşi Tuğba Taş, eşinin teyzesi Şenel Çakmak, teyzesinin çocuğu Ahmet Can Çakmak ile amcasının oğlu Turan Taş’ın cesedi bulunmuş, 5 Şubat sabahı saat 08.45 sıralarında da Sam Mahallesi 49 Nolu Sokak’taki 3 nolu evde Yusuf Taş’ın amcası Mustafa Taş, yengesi Gülay Taş ile çocukları Türkan, Furkan ve Rukiye Taş ölü bulunmuştu.
Olayın ardından 9 kişinin katil zanlısı olarak aranan Yusuf Taş, 55 gün sonra İzmir’e gitmek isterken polisin operasyonu ile Gaziantep Otogarı’nda yakalanmıştı. Yusuf Taş, sorgusunun ardından sevk edildiği adli makamlarca tutuklanarak, cezaevine gönderilmişti.
Ayrı yaşadığı eşi Tuba Taş ve 8 akrabasını öldürüp 2 akrabasını da yaraladığı gerekçesiyle tutuklanan Yusuf Taş, Kırıkkale Cezaevinde tutulması nedeniyle ikinci duruşmaya Sesli ve Görüntülü Bilişim sistemi (SEGBİS) ile katılmış, avukatının mazeret bildirmesi üzerine ise savunması alınamamıştı.
İLK KEZ SAVUNMA VERDİ
Yusuf Taş, Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya SEGBİS’le katılarak savunmasını yaptı. 9 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan Yusuf Taş, olay anını hatırlamadığını söyledi. Olay öncesini anlatan Yusuf Taş, "Ben 16 yıl gurbette çalıştım. Düğnümü de kendi imkanımla yaptım. Ailem eşim ile Üniversite Hastanesinde tanışmışlardı, bana gösterdiler. Biz de tanıştık evlendik. Eşim Tuğba’nın ailesi Tuğba’nın psikolojik rahatsızlığının olduğunu söylememesi bizim sonumuzu hazırlamıştı. Tuğba evde ya yatardı ya da internette tanıdığı ve benim tanımadığım kişilerle konuşurdu. Ben masrafların altından kalkamadım. Çift mesaiye başladım. Daha sonra internet ve telefonla konuştuğu kişilerle tartışmaya, bu olayların içerisine beni de çekmeye çalıştı. Tuğba’ya ben ev almak için biriktirmiş olduğum 70 bin lirayı verdim. Bununla iş yeri açtı. Beni gece yatarken boğmaya ve bıçak ile öldürmeye çalıştı. Daha sonra annesi İstanbul’a geldi, Tuğba’nın içine cin girdiğini söyledi. Ben doktora götürelim dedim. Ama kayınvalidem Tugba’yı alarak Antep’e geldiler. Tugba’yı Üniversite Hastanesi Akıl ve Ruh Hastalıkları Servisine yatırdıklarını söylediler. Benden çok para istediler sonra ben Gaziantep’e geldim. Eşimin annesi sorumluluğu üzerine alarak hastaneden çıkarmış. Bu arada Tuğba’nın annesi, dayısı İstanbul’daki evimi taşıyıp, Gaziantep’e getirmişler. Eşyalarımın içinde Tuğba’nın dayısından almış olduğum silah, bilgisayar, 2 adet 5 bin 500 lira senedim vardı. Daha sonra Tuğba beni konuşma için halasının evine getirdi. Orada dayısı ve yakınları beni silahla öldürme konusunda tehdit etti" savunmasını yaptı.
OLAY GÜNÜ
Yusuf taş, savunmasında olay günü ile ilgili şöyle konuştu:
"Olay günü ailem köydeydi. Kardeşim Şerif Taş İstanbul’da çalışıyordu. Ben Antep merkezde muhasebe gibi kurslara gittiğimden, hafta içi Antep’te oluyordum, hafta sonları ise köye gidiyordum. Akşam kız kardeşim evine yemeğe gittik. Yemek yedikten sonra küçük kardeşim Arif ile evime döndüm. Bu ev kardeşim Şerif’in de kullandığı bir evdi anahtarı vardı. Arif ile filme bakmaya başladığımız sırada eşim Tuğba telefonu ile mesaj çekti. Ben cevap vermeyince bu kez telefon ile aradı. Bana hakaret ve küfür ederek yanına çağırdı. Ben telefonu kapattım. Bir daha bu sefer Ali amcamın oğlu Turan Taş beni aradı. Turan da Tuğba’nın yanındaymiş. Telefonda bana küfür ve hakaret ediyordu. Ben de karşılık vermeden telefonu kapattım. Turan’ın babası olan amcam Ali’yi aradım. Amcam bekle, ’ben turan ile görüşüp sana döneceğim’ dedi. Amcam dönmeyince ben 5-6 dakika sonra aradım. Amcam bana ’Turan, Tuğba’nın yanında yokmuş. Eğer onun Tuğba’nın yanında olduğunu ispat edemezsen, köye gelince seni öldürürüm’ dedi. Ben olaylar büyümesin diye amcama karşılık vermedim. Telefonu kapattım. Bu sefer tekrar eşim beni aradı. Tekrar teyzesinin evine çağırdı. Eşimle görüşürken kayınvalidemin sesi de geliyordu. Tamam deyip telefonu kapattım. Ben taksiyle Tuğba’nın bulundu teyzesinin evine gittim. Ancak beni devamlı tehdit ettiklerinden korktuğumdan, eve varmadan sokağı aydınlık yerinde beklemeye başladım."
Yusuf Taş olay anını ise şu şekilde anlattı:
"Bu sırada Tuğba’nın teyzesinin oğlu Mehmet, evden çıkarak, bakkala gitti. Bakkaldan tekrar eve döndü. Kapıyı kayınvalidem açtı. Bu sırada sokakta beni görünce beni eve yanına çağırdı, yanına gittim. Beni içeri çağırdı. Ben içeri girdim, beni oturma odasına geçirdi. Sobanın arkasına geçip oturacağım sırada kayınvalidem bu sırada silah çekti. ’Vur o pis domuzu’ deyip, silahı eşimin eline verdi. Silahı verirken de kayınvalidem yüzüme tükürmüştü. Eşim de elinde silah olduğu halde, ’seni öldüreceğim’ dedi. Ben de savunmamın başında anlattığım gibi daha önce de bir çok kez beni öldürmeye kalktığından, silahı da bana doğrultunca beni öldüreceğini anladım. Panik ve telaşla eşimin üzerindeki silah üzerine atladım. Bu sırada silah patladı. ’evdeki herkes vuruldu vuruldu diyerek üzerime geldi. Ben vurulduğumu sandım şoka girdim. Daha sonra evin içinde neler neler oldu, hatırlamıyorum kendime geldiğimde sokakta idim. Sokakta olduğumu bir aracın korna sesiyle kendime gelince öğrendim."
55 GÜN NASIL SAKLANDIĞINI ANLATTI
Olay sonrasında 55 gün nasıl saklandığını da anlatan Yusuf Taş, "Ben düşünmeye başladım. Ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordum, oradan geçen bir taksiyi durdurdum. Araca binerek, bizim köyün üstünde bulunan Hacı köyüne gittim, oradan da taksiye bindim. 1,5 km mesafedeki köyümüze gittim. Köyde bizim ahıra girdim. Motoru aldım, çalıştırmadan yola indim. Kamandere köyüne gittim. Bu köyde bizim Osman abi diye bir aile dostumuz vardı, onun evine gittim durumu anlattım. Ama bir şey hatırlamadığımı söyledim Osman abiye, korktuğumdan evine geldiğimi söyleyince, o da ’polisi arayalım teslim ol’ dedi. Ben, ’ne olduğunu bilmiyorum, öğrenelim. Ondan sonra ne yapacağımızı düşünelim’ dedim. O da, bana ’bekle sakin ol’ dedi. Bir müddet sonra Osman abi, bana ’amcanın oğlu Turan da, teyzenin evindeymiş. O da ölmüş’ deyince ben de korktum. Osman abinin, Turan’ın babası Ali amcam ile çok iyi arkadaş olduklarını bilmem nedeniyle bana olumsuz bir şey yapacağını düşünüp, korktum. Motor atlayıp oradan ayrıldım" ifadelerini kullandı.
JANDARMAYA ADRES SORMUŞ
Kamandere köyünden çıkarak motosikleti ile Musabeyli tarafında doğru gittiğini belirten Yusuf Taş, yol üstünde ise jandarma karakoluna adres sorduğunu söyledi. Taş, "Musabeyli yolundan gitmeye başladım. Yol üzerinde bir jandarma karakoluna rastladım. Onlara Kilis yolunu sordum. Onlar da bana yolu gösterdiler. Bunun üzerine Kilis’e doğru gitmeye başladım. Kilis’e varmadan bir arazi yoluna saptım ve bir köye doğru gitmeye başladım. Bunu rastgele yapıyordum. Köyde tanıdık yoktu. Yol nereye çıkacaktı bilmiyordum. Köye vardığımda artık gündüz olmuştu" diye konuştu.
PKK VE YPG NEDENİYLE SURİYE’YE KAÇMAKTAN VAZGEÇMİŞ
Yusuf Taş, Suriye topraklarına geçmek istediğini ve bunun için köyde gördüğü birine nasıl gidebileceğini sorduğunu kaydetti. Sınırı geçme fırsatı olduğu halde PKK ve YPG nedeniyle Türkiye topraklarından çıkmadığını anlatan Taş, "Köy meydanına birisine rastladım. Ben Suriye’de amcamın oğlunun olduğunu, oraya gitmek istediğimi söyleyince, Suriye’nin karışık olduğunu, şu anda geçmemem gerektiğini söyledi. Zaten Suriye tarafından bomba ve silah sesleri geliyordu. Ancak istersem geçebileceğimi söylemişti. Suriye’ye geçmem halinde orada PKK ve YPG’nin eline düşeceğimi, beni orada istedikleri gibi kullanacaklarını söyleyince, ’onların istedikleri şekilde Türk askeri ile savaşacağıma kendi vatanda kalırım’ diyerek, gitmekten vazgeçtim. Yakalandığım güne kadar Kilis’in dağlarında kaldım. Orada vakit geçirdim Antep’e yakalanmadan dört gün önce gelmiştim" dedi.
POLİSLERE YAKALANDIĞI GÜNÜ DE ANLATTI
Yakalanmadan 4 gün önce evde bulunan parayı almak için Gaziantep’e geri döndüğünü anlatan Yusuf Taş, "Evde bulunan 8 bin TL’mi almak için gelmiştim. Onu alıp tekrar İstanbul’a dönecektim. Akşam eve geldim, evin ışıkları yanmıyordu. Bende zaten anahtar vardı. İçeri girdim, olduğu yerden paramı aldım. Üzerimi değiştirdim olay sırasında eşimin elinden aldığım ve üzerinde bulunan silahı da eve bırakıp, evden çıktım. Yakındaki Yeşilcami’ye gittim ve sabah olmasını bekledim. Gündüz berbere gittim tıraş oldum. Yolda yürürken kardeşimin kayınpederi olan sanık Mehmet Eraslan ile karşılaştım. Yanında da kolu çolak olan Mustafa isimli birisi vardı. Mehmet abiye ’bana İstanbul için bilet alır mısın’ deyince kabul etmedi. Ancak yanındaki Mustafa, ’yanında para varsa, ben sana yardımcı olurum. Ancak İstanbul değil İzmir’e git’ dedi. Mustafa, Mehmet abiyi ’niye yardım etmiyorsun’ diye sıkıştırmaya başladı. Bunun üzerine Mehmet abi biraz fenalaşır gibi oldu. Bunun üzerine biz de, her iki tarafından koluna girip Mehmet abiyi evine götürdük. Gece Mehmet abinin evinde geçirdim. Mustafa da geceyi orada geçirdi. Ertesi gün bana bilet aldılar. Bildiğim kadarısıyla bileti Mustafa almıştı. Mustafa’yla birlikte kim almış bilmiyorum. Yine kaç tane bilet aldıklarını bilmiyorum. Mustafa biletleri bana getirdi. ’Yusuf biletleri aldım. Sen İzmir’e varınca, seni orada karşılayacağım’ dedi. O uçakla gideceğini söylemişti. Ben akşam saat 20.00 sıralarında otobüse bindiğimde yanımda kimse yoktu. Polisler beni yakaladı. Benim yanımda kesinlikle sanıklar Mehmet Eraslan, Halil Taş, Arif Toz yoktu. Terminaldeki güvenlik kameraları da incelendiğinde yanında kimse olmadığı anlaşılacaktır" ifadelerini kullandı.
ÖLDÜRÜLENLERİ DE ÖLDÜRENLERİ DE BİLMİYORMUŞ
Yusuf Taş, eşi Tuğba’nın teyzesinin evinde öldürülenleri ve Mustafa amcası ve evindekileri kimin öldürdüğünü bilmediğini söyledi. Taş, "Ben Tuğba’nın teyzesinde öldürülenleri Mustafa amcamın ailesinin kimin öldürdüğünü bilmiyorum. Ancak bunu yapmışsa Tuğba’nın dayısı Emre Taş yapmıştır. Çünkü devamlı benim akrabalarımı tehdit ediyordu ve aralarında sorunlar vardı. Ben şu anda anladım. Beni teyzesinin evine yani Tuğba’nın teyzesinin evine çağırıp, işlenen suçları üzerime atmak istediklerini düşünüyorum. Ben Mustafa amcam ile 16 yıldır görüşmedim. Hiç karşılaşmadık, bu nedenle aramızda hiç bir düşmanlık, husumet yoktu" ifadelerine yer verdi.
Olay gecesi motosikletle dolaştığı ve olay yerine psikolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan bir ilaç içip geldiği iddialarını da kabul etmeyen Yusuf Taş, motosikletin köyde olduğunu savundu. Taş, psikiyatri tedavisi için ilaç kullanmadığını söyledi. Taş, ayrıca önceki ifadelerinde sokakta eşi Tuğba Taş’a silah çektiği yönündeki söylemini polis baskıyla verdiğini iddia ederek, eşi Tuğba’nın silahı sobanın bulunduğu odada çektiğini kaydetti.
Tuğba Taş’ın annesi Kudret Taş ise Yusuf Taş’ın cinayetleri, babası ve ailesi ile birlikte işlediğini iddia ederek, kardeşinin olayla hiç bir ilgisi olmadığını öne sürdü.
Sanıklardan Mehmet Eraslan, Şerif Taş ve Halil Taş da suçlamaları kabul etmedi.
Sanıkların telefon görüşmelerine ilişkin kayıtlarının 700 sayfa olması nedeniyle mahkemece görüşülüp incelenmesi ve delillerin henüz toplanamaması nedeniyle duruşma 9 Mayıs tarihine ertelendi.
(Mehmet Bulut / İHA)