Stalin liderliğindeki Sovyetler Birliği, 14 Kasım 1944’te Gürcistan’ın Ahıska bölgesinde yaşayan on binlerce Ahıskalı Türkü, "sınır güvenliğini tehdit ettikleri" gerekçesiyle sürgün etti. 2016 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla Ukrayna’nın savaş bölgesinden Türkiye’ye getirilip Ahlat’a yerleştirilen 72 Ahıskalı aile, huzur ve güven içerisinde hayatlarını sürdürürken, sürgün edildikleri günü, yaşadıkları acıları ve zorlukları unutamıyor.
Sürgün yıllarında çok acılar çektiklerini anlatan Ahlat’taki Ahıska Türkleri, kendilerine kucak açan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve Ahlat halkına teşekkür etti.
Daha 4 yaşındayken ailesiyle sürgüne gönderilen 81 yaşındaki 10 çocuk annesi Simizar Mehmetoğlu, yaşadıkları zorlukları gözyaşları içinde anlattı. Sürgün yıllarında aç ve susuz kaldıklarını söyleyen Mehmetoğlu, “Bizi 1944 yılında kış ayında çocuk, yaşlı, hasta demeden öz vatanımızdan sürgün ettiler. Babalarımıza, dedelerimize ‘Sizi savaştan kurtarıyoruz. Tekrardan sizi geri getireceğiz’ yalanıyla vatanımızdan uzaklaştırdılar. Ben o zamanlar 4 yaşındaydım, ama bazı şeyleri hatırlıyorum. Babamı askere götürüyoruz diye alıp götürdüler, daha getirmediler. Bilmiyorum babam ne renkte bir adam idi. Hiç kimse kalmadı herkesi topladılar. Bir vagona kadın-erkek, çocuk-yaşlı demeden onlarca insanı doldurup Orta Asya’ya Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan’a sürgün ettiler. Bizler sahipsiz kaldık. 3 çocuktuk 2 oğlan, 1 kız. Hiçbir şey yok, sahipsiz. Öyle bir urba ile çıktık. Bizleri trenlere doldurdular. 1 ay boyunca trende aç kaldık, susuz kaldık sahipsiz kaldık. Üçümüz de körpe. Annem ağlayıp duruyor ki, ‘Çocuklarıma ben ne yapayım’ diye. Çok zorluklar çektik. Yolculuk sırasında çok kişi öldü. Ölenleri trenden sulara attılar. Ağlayarak, sızlayarak yolculuk ettik. Bir büyük su olan yere geldik. Dediler ki bunları suya dökün. Özbekistan’ın başkanı sağ olsun bize sahip çıktı ‘Bunları döküp ne edeceksiniz, bize verin’ dedi. Özbekistan’ın çöllerini abat etti bizim millet. Ben anneme yardım edip ot biçiyorduk. Çamurlu sulardan içtim hep, toprak yuttum böbreklerimde taş oldu. Hala onun acısını yaşıyorum. Her zaman doktora gidiyorum” dedi.
“Türkiye’de yaşamaktan çok razıyız, burası bir cennet”
Yaşadığı acıları ve zorlukların aklına geldikçe burnunun ucunun sızladığını belirten Simizar Mehmetoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Özbekistan’da unun kepeğini tenekenin üzerinde ekmek yapıp karnımızı doyururduk. Çok acılar ve zorluklar çektik. Yalın ayak, üzerimizde bir şey yok, sahipsizdik. Çok zulüm çektik. Annem 50 yaşına girmeden soğuktan, sahipsizlikten bağırsak hastalığı çekti öldü. Babamı görmedim nasıl biriydi. Uzun boylu muydu, kısa boylu muydu, bilmiyorum. Duvarları olmayan, toprak, penceresiz evlerde kaldık. Diz boyu karlarda açıkta kaldık. Soğuktan korunmak için büyük Özbek yumru kazanlarının içinde uyuduk. Sonradan yorgan verdiler ona sarılıp uyuduk ölmedik. 40 yıl Özbekistan toprağında yaşadık. Biz Türkiye’de yaşamaktan razıyız, çok razıyız. Özbekistan’da 40 yıl toprak yutup gezdik. Allah razı olsun hepinizden. Cennet kapıları açılsın, düşman gözünden Allah saklasın sizleri. Burası cennet, güzel bir cennet.”
“Burayı vatan saydık”
Dünya Ahıskalı Türkleri Birliği’nin (DATÜB) Ahlat Temsilcisi Hamza Kehvan ise, “Biz 2016 yılında Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Ahlat ilçesine gelip yerleştik. 6 senedir burada yaşıyoruz, çalışıyoruz. Bir düzen kurduk burayı vatan saydık. Yerli halkla iç içe geçtik. Kız verdik, oğul evlendirdik. Şimdiye kadar 9 vatandaşımız öldü mezarları burada. Allah razı olsun Cumhurbaşkanımızdan. Allah’a şükürler ediyoruz ki vatanımıza geldik” diye konuştu.