TBMM
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nde (AKPM) Gezi davası hükümlüsü Osman Kavala'ya "2023 Vaclav Havel İnsan Hakları Ödülü"nün verilmesine ilişkin, "Şiddetle ilgili bir davada, Türk yargısının kesin hüküm verdiği bir noktada siz 'insan hakları mücadelesi' yaptı diye ödül töreni düzenlerseniz bunun ne Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle uzaktan yakından ilgisi vardır, ne de hakla, hukukla bir ilgisi vardır. Bizce hiç değeri olmayan bir ödüldür." dedi.
Tunç, AK Parti TBMM Grup Toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtladı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Irak ve Suriye'ye asker gönderme izninin süresinin 2 yıl uzatılmasına ilişkin tezkereyle ilgili açıklamalarının hatırlatılması üzerine Tunç, CHP'nin geçmiş dönemlerde tezkerelere destek vermediğine dikkati çekti.
Türkiye'nin ana muhalefetinin terörle mücadele noktasında birlik ve beraberlik olunması gerekirken tezkerelere "hayır" oyu vereceğini açıklamasının talihsiz olduğunu ifade eden Tunç, "Eğer yurt dışına asker gönderme tezkereleri Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde onaylanmamış olsaydı ve askerimiz bu operasyonları yapamamış olsaydı güneyimizde bir terör devleti kurulmuş olurdu. Milletin temsilcileri olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde de bu tezkereler isteriz ki oy birliğiyle geçsin. Terörle mücadeledeki kararlığımızı, birlik ve beraberlik görüntüsünü hep beraber gösterelim. İnşallah o yanlıştan dönerler ve olumlu oy kullanırlar." diye konuştu.
Kira uyuşmazlıklarındaki arabuluculuk uygulamasına ilişkin soru üzerine Tunç, 30 binin üzerinde başvuru yapıldığını, görüşmeleri tamamlanan 7 bin başvurudan 4 binden fazlasının anlaşmayla sonuçlandığını bildirdi. Yılmaz Tunç, arabuluculuğu önemsediklerini, uygulamanın iyi gittiğini söyledi.
"Şiddeti teşvik, hiçbir uluslararası belgede hak olarak görülemez"
AKPM'de Gezi davası hükümlüsü Kavala'ya "2023 Vaclav Havel İnsan Hakları Ödülü"nün verildiğinin anımsatılması üzerine Tunç, şunları ifade etti:
"Türk delegasyonunun gerekli tepkiyi göstererek toplantıyı terk ettiğini biliyoruz. Gezi davası özellikle anayasal düzene karşı bir dava, şiddet hareketleri. Şiddet yaşam hakkının düşmanı. En önemli hak, insan hakkı, yaşam hakkıdır. Şiddeti teşvik, hiçbir uluslararası belgede, anayasamızda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde bir hak olarak görülemez. Şiddetle ilgili bir davada, Türk yargısının kesin hüküm verdiği bir noktada siz 'insan hakları mücadelesi' yaptı diye ödül töreni düzenlerseniz bunun ne Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle uzaktan yakından ilgisi vardır, ne de hakla, hukukla bir ilgisi vardır. Tamamen orada bizce hiç değeri olmayan bir ödüldür."