Avrupa Birliği Sivil Korunma Mekanizması ve Türkiye’nin ortaklığıyla desteklenen Türkiye’de kültürel miras alanlarında iklim değişikliği nedeniyle oluşan afetlerde risk azaltma rehberi hazırlanması ve örnek bir uygulama projesi çerçevesinde, iklim değişikliğine bağlı afetlerden etkilenen kültürel miras alanlarında risk azaltma stratejileri çalıştayı Nevşehir’de başladı.
Ülkemizdeki kültürel miras alanlarının iklim değişikliğine bağlı afetlerden korunmasına yönelik olarak ilgili kurumlar arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi, çerçeve mevzuatın incelenmesi, atılması gereken adım ve eylemlerin belirlenmesi amacıyla düzenlenen çalıştaya, alanında uzman akademisyenler, ilgili kurum ve kuruluşların temsilcileriyle beraber yaklaşık 55 kişilik bir katılım sağlandı.
Çalıştayın açılışında konuşan AFAD Risk Belirleme ve Önlem Dairesi Başkanı Gökhan Yılmaz yaptığı açıklamada “ Ülkemiz doğal güzelliklerin yanında aynı zamanda da dünya kültürel miras açısından da çok değerli alanlara sahip. Ülkemizde hali hazırda 100 bin’in üzerinde tescilli kültür varlığı bulunmaktadır. Ayrıca ülkemizde 25bine yakın sit alanı bulunmaktadır. Bu sit alanlarına baktığımızda 2022 yılı sonu itibari ile arkeolojik sit alanı 22bin. Tarihi ve kentsel sit alanı 33, karma sit alanı sayısı 121 dir. Toplam 23bin 632 sit alanımız bulunmaktadır. Üzerinde bulunduğumuz coğrafya ülkemizin ne kadar zengin kültürel mirasa ve tarihi değerlere sahip olduğunu açık ve net bir şekilde göstermektedir. Tüm bu doğal güzelliklerin yanında ülkemiz afetlerle karşılaşan bir coğrafyada bunların başında elbette depremler geliyor. Son yaşadığımız depremde yaklaşık 50 bin insanımızı kaybettik. Bir daha bu depremlerin yaşanmaması için alınması gereken tedbirleri hep beraber almamız gerekiyor” dedi.
AFAD Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürü Prof.Dr. Orhan Tatar’da Kapadokya bölgesinde doğal yolla oluşan tahribatların yanı sıra insan eliyle oluşan tahribatlarında olduğunu söyledi. Tatar “Geçmiş kuşaklardan günümüze kadar ulaşan doğal veya insan eliyle oluşturulan ve belli bir evrensel değere sahip olduğuna inandığımız yapılar diye tanımlıyoruz. Baktığımız da dünya kültürel miras sözleşmesinde üç farklı ayağın olduğunu görüyoruz. Biri Anıtlar, biri yapılar ve biride sit alanları diye adlandırdığımız alanlar var. Sit alanları insan veya doğal yollarla oluşturulmuş kültürel yapıları ifade ediyor. Aslında şuan da içinde bulunduğumuz alan tam da bu projenin asıl uygulanması gereken alanlardan bir tanesi. Dünyanın en önemli doğal sit alanlarından jeolojik miras alanlarının içerisinde bulunuyoruz. Genel olarak baktığımızda çok güzel bir alan çok turist çeken bir alan ve her gün yüzlerce veya binlerce insan buraya geliyor. Her sabah 160 balonun havada olması Dünyanın başka hiç bir yerinde görebileceğiniz bir görsel şölen değil. Ama burayı korumak zorundayız. Bu projenin bana göre en temel ve en önemli şıklarından birisi olması gerekir. Kültürel miras dediğimizde bunun içine doğal mirasında eklememiz lazım. Sadece iklim eliyle oluşan tahribatlar yok. Buraya baktığımızda ne yazık ki insan eliyle oluşan tahribatlarda var. Bu nedenle bu tür projelerin vatandaşlara dokunması ve vatandaşın doğrudan bu projeleri sahiplenmesi ve değerlerini bilmesi bizzat kendini koruyacak reflekse dönüşmesi son derece önemlidir” şeklinde konuştu.
Çalıştayda konuşan Nevşehir Vali Yardımcısı Hüseyin Çam’da konuşmasında “Özellikle bulunduğumuz bölge, bulunduğumuz coğrafya hem tarihin hem de kültürel mirasın Türkiye ve dünyadaki en nadide örnekte örneğinin olduğu yerdeyiz. Kapadokya bölgesi gerçekten geçmişten günümüze aktarılan en önemli kültürel miras alanlarından bir tanesi tabi burada önemli olan husus doğa ve çevreyle ilgili özellikler. Doğa ve çevre bu noktada ki tarihimiz bizim dedelerimizin mirası. Ancak şunu da unutmamak lazım, çocuklarımızın da torunlarımızın da bize olan emaneti bu yaklaşımla hareket edebilmek ve koruyup kollayabilmek gerekiyor. Bu anlamda da bunun farkındalığını varabilmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.