AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İsrail’in Lübnan ve Gazze saldırılarını kınayarak, “İsrail’in kendisini savunma hakkı vardır cümlesinin arkasında çocuk ve bebek ölümleri vardır. Net bir şekilde İsrail, Amerika ve İngiltere başta olmak üzere diğer ülkeleri kendi yanında bir bölgesel savaşa sokmak istemektedir. Maalesef Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bu siyonist zihniyeti aşamamaktadır” dedi.
Çelik, TEKNOFEST’te gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Dünyanın tek gündeminin İsrail’in saldırıları olduğuna dikkat çeken Çelik, “Şu anda bulunduğumuz yerin çok yakınında gerçekleşen olayları dikkatle takip ediyoruz. Dünyanın tek gündemi Gazze’de gerçekleşen soykırım. Şimdi buna İsrail’in Lübnan’a yaptığı saldırılar ve Netanyahu hükümetinin bu soykırım siyasetini Lübnan’a doğru genişletmesi eklendi. Bu soykırım hükümetinin yaptığı açıklamalarda İsrail, Lübnan, Irak ve Suriye’yi lanetli bölge olarak ilan etmesi, bütün bu bölgede daha büyük istikrarsızlıklara imza atmak için bir takım hazırlıklar içerisinde olduğunu göstermektedir. Tüm bu tabloya baktığımızda görmemiz gereken şey şudur. Bu soykırım hükümetine karşı insanlık cephesinin söz söylemenin ötesine geçerek gerçek anlamda bu soykırımı durduracak bir eylem kuramaması halinde bölgesel savaşın çok ötesine yayılan, asimetrik bir takım istikrarsızlıkları da beraberinde getirebilecek, çok daha geniş bir coğrafyaya yayılacak bir istikrarsızlık alanı oluşturacaktır” ifadelerini kullandı. “Akdeniz’de savaş gemisi sayıları artıyor”
Gazze’de yaşanan saldırıların insanlığa dönük bir saldırı olduğunu aktaran Çelik, Akdeniz’deki savaş gemileri sayısının da arttığını belirterek şunları söyledi:
“Baştan beri söylediğimiz Gazze’de olan şey insanlığa dönük bir saldırıdır. Bütün uluslararası sistemin ve düzenin tehdit edilmesidir. Gelinen noktada soykırım hükümetinin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ni dahi istenmeyen adam ilan etmesi aslında bu soykırım siyasetinin ve Netanyahu çetesinin doğrudan bütün medeniyetin sonuçlarına, uluslararası düzene açtığı savaşın neticesidir. Açıkça, ‘Biz istediğimiz yere saldırırız ve kimsenin bir şey demeye hakkı yoktur’ demek istemektedirler. Burada bunları destekleyenler asıl problemdir. Neredeyse Akdeniz’de balıkçı kayığı girecek yer kalmamıştır, her taraf savaş gemileriyle dolmuştur. Bütün bu tablo içerisinde insanlık cephesinin mücadeleyi insani değerler açısından vermesi oldukça değerlidir. İsrail’in saldırılarını kınamakla yetinenler İsrail’in saldırdığı ülkeler bir tepki verdiği zaman hemen İsrail’in yanında savaşa gireriz ve o ülkeyi cezalandırırız gibisinden bir yaklaşım ortaya koymaktadırlar. Akdeniz’e gelen Amerikan savaş gemilerinin sayısı artmaktadır. Bunun amacı İsrail’i korumak için. Kuşkusuz her egemen devletin bir terör ve ulusal tehdit karşısında cevap verme hakkı vardır ancak ‘İsrail’in kendisini savunma hakkı vardır’ cümlesini her kuran İsrail’in daha çok kadın ve çocuk öldürmesine imkan sağlamaktadır. Bütün uluslararası düzene karşı koyan İsrail hükümetinin geldiği nokta İsrail’deki ve bütün dünyadaki Yahudilerin güvenliği tehdit edenin Netanyahu hükümetinin kendisi olduğunu göstermektedir.” “İsrail, Amerika ve İngiltere’yi bölgesel savaşa sokmak istiyor”
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin İsrail’in siyonist zihniyetini aşamadığını vurgulayan Çelik, “Net bir şekilde İsrail, Amerika ve İngiltere başta olmak üzere diğer ülkeleri kendi yanında bir bölgesel savaşa sokmak istemektedir. Maalesef Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bu Siyonist zihniyeti aşamamaktadır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Birleşmiş Milletler şartı ve değerleri olması lazım. Eğer Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yazılımı Siyonizm olursa, o zaman hiç kimsenin Birleşmiş Milletlere bir atıf yapmasına, Birleşmiş Milletler’in değerlerini savunmasına bir gerek kalmayacaktır. Rusya-Ukrayna Savaşında çıkan bazı tabloları en güçlü şekilde eleştirenler, bugün burada çıkan tablonun bin katı, mukayese edilemeyecek kadar milyonlarca katı bir katliam siyasi İsrail tarafından gerçekleştirildiğinde sadece susmakla yetiniyorlar, İsrail’e destek vermekle yetiniyorlar. İsrail’in saldırdığı ülkelere daha çok saldırmaktan bahsetmekle yetiniyorlar. Suikast düzenleyen bir devlet, insanları öldüren bir devlet, tek tek herkesi hedef alan bir devlet. Daha 7 Ekim saldırıları olduktan sonra yapılan ilk açıklama Netanyahu tarafından, “bölgedeki sınırları değiştireceğiz” olmuştu. Daha sonra ‘David Koridoru’nu kuracağız’ olmuştu. Birtakım kendi kafasına göre dini referanslara destek vererek bölgedeki ülkelerin toprak bütünlüğüne ve bölgedeki sınırlara saldıran bir siyaseti bu vesileyle yürütmektedir” dedi. “Yapay zeka ile binlerce insan öldürüyorlar”
Netanyahu’nun yapay zeka ile binlerce insanı öldürdüğüne de vurgu yapan Çelik, TEKNOFEST’in bu anlamda çok önemli olduğunu aktararak, “Burada binlerce çocuğun, kadının ölümü, bu kanın ortaya çıkmasıysa hiç kimse tarafından durdurulacak bir eylem olarak düşünülmemektir. Bu saatten sonra İsrail’in güvenliği ya da İsrail’in kendini savunma hakkı var çerçevesinde ortaya çıkan her cümlenin İsrail’i daha çok katliam yapmaya, Netanyahu hükümetini daha çok katliam yapmaya teşvik etmekten başka bir amaca hizmet etmeyeceği açıktır. Gerek siber sistemlerin kullanılışı, gerek teknolojinin kullanılışı iki yönlü işlemektedir. Bir taraftan mesela yapay zekayı sağlıkta kullandığınız zaman insanlık için büyük bir değer ifade ederken, aynı zamanda Netanyahu hükümetinin yaptığı gibi yapay zekayı masum kadınları, çocukları öldürmek için kullanmak gibisinden de insanlık dışı sonuçları üretecek bir kullanım da söz konusudur. Onun için bugün gelinen noktada siber güvenlik meselesinde ve teknoloji meselesinde insanlık yararına kullanımla, insanlık düşmanı şeklinde kullanım birbiriyle mücadele etmektedir. İşte bugün Adana’da gerçekleşen TEKNOFEST vesilesiyle aslında birden çok şeyi birden ilan etmiş oluyoruz” ifadelerini kullandı. “Öncülük edeceğiz”
Türkiye’nin İHA ve SİHA’larının çok önemli olduğunu, savunma sanayiinde yapılan atılımların çok değerli olduğuna atıfta bulunan Çelik, ardından şunları kaydetti:
“Bu vesileyle gözükmektedir ki, dünyada bu konuda gelişmeleri takip eden değil, gelişmeler konusunda öncülük eden, söz söyleyen bir iradeye burada sahibiz. Savunma alanında ortaya çıkan savunma sanayi alınanda ortaya çıkan İHA’larımızla, SİHA’larımızla ortaya koyduğumuz ve tüm dünyada güvenlik konseptini, savunma konseptini, insan hayatını koruma odaklı olarak değiştiren irade burada daha da yükseğe çıkmaktadır. Burada her yaştan insanımızın, burada torunlarını getirenler, çocuklarını getirenler, bütün bir çeşitli kesimlerden, farklı ideolojilerden, farklı meşreplerden, farklı kökenlerden insanlarımızın adlarımız farklı olsa da, soyadımız Türkiye Cumhuriyetidir iradesiyle Teknofest gençliğinin Türkiye’nin geleceğine imza atma iradesini desteklemesi bu bakımdan önemlidir. Teknofest vasıtasıyla ortaya koyulan irade teknolojiyi insan hayatını korumak ve insani değerleri yüceltmek için geliştirme şeklindeki iradenin mücadelesi sürmektedir. Türkiye burada safını net bir şekilde insan hayatını korumaktan, bölge barışını ve dünya barışını sağlamaktan ve insani değerleri korumaktan yana koymuştur. İşte bunun gençlerde tecelli ettiği yer işte bu Teknofest’te ortaya koyulan çalışmalardır. Bu da tarımdan sağlığa, sağlıktan savunma sanayine, oradan eğitime, oradan finansal teknolojilere kadar çok geniş bir alanda ortaya koyulan çalışmalar işte genç arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin Türkiye’nin geleceğine imza atma iradesini bir kere daha göstermektedir. Birileri dünyanın önüne yapay zekayla insan öldürmeyi, Akdeniz’i savaş gemileriyle doldurmayı koysalar da, diplomasiden yana, barıştan yana, barış iradesinden yana, insan hayatından yana olan irademizi aynı zamanda insanlık yararına teknolojiler geliştirme şeklinde de sürdüreceğiz ve bu iradeyi sonuna kadar koruyacağız.”