Meral Akşener, İYİ Parti'deki hukukçulara Amasra'daki 41 kişinin yaşamını yitirdiği maden faciası için seslenerek, "Hiçbir şey almanda ailelerin hukukunu savunmak sizin görevinizdir" dedi.
Maden faciası sonrası "kader" açıklaması yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a tepki gösteren Akşener, "Tedbir almayıp, sorumluluğunu yerine getirmeyip, üstüne de, tevekkülden bahsetmek, meseleyi kadere havale etmek, en hafif tabiriyle, terbiyesizliktir" dedi.
Meral Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Kürşad Hoca ailemizin zaten parçasıydı, bugün ismini nüfusa yazdırdı. Çok önemli hizmet yapacağınına inanıyorum. Ben ona dur dedim durdu, gel dedim geldi.
Geçtiğimiz cuma milletçe çok büyük bir acı yaşadık. Büyük bir faciaya şahitlik ettik. Madencilere karşı sorumluluğumuz var.
İYİ PARTİLİ AVUKATLARA TALİMAT
Kardeşlerimizi ahirete uğurladık. Şimdi ise konuşma zamanı. Çünkü; 41 kardeşimize ve geride bıraktıkları, acılı ailelerine karşı, sorumluluğumuz var. Türkiye’nin dört bir yanında, her dakika, ölümle burun buruna, ekmek kavgası veren madencilerimize karşı, sorumluluğumuz var.
Çünkü; Milletin avukatı olarak, onların can güvenliğinin sağlanması için çabalamak, sorumluluğunu, yerine getirmeyenler için de, gereğinin yapıldığının, takipçisi olmak gibi, çok önemli bir görevimiz var. Yaptığımız inceleme ve çalışmalar sonucunda, görüyoruz ki; daha önce yaşanan, birçok maden faciasında olduğu gibi, Amasra’daki felaket de, maalesef, adeta geliyorum demiş…
Sayıştay uyarmış, raporuna yazmış. İş müfettişleri, defalarca uyarmış, idari para cezası kesmiş. Hatta, yetkili kuruluşları geçtim, ocakta çalışan maden işçileri bile uyarmış. Ama, Sayın Erdoğan’ın atadığı yetkililer, her zaman olduğu gibi, kıllarını kıpırdatmamışlar. Göz göre göre gelen felaketi, öyle izlemişler. Sonuç? 41 kardeşimizi daha, ihmale, iş bilmezliğe, vicdansızlığa kurban verdik. İşin en acısı da ne, biliyor musunuz?
Artık maalesef, bu duruma şaşıramıyoruz. Çünkü bu kor, yüreğimize daha önce de düştü. 17 Mayıs 2010’da, Zonguldak’ta, 30 canımızı kaybettik. 13 Mayıs 2014’te, Soma’da, tarihimizin en büyük maden faciasında, 301 insanımızı yitirdik. 28 Ekim 2014’te, Ermenek’te, 18 kardeşimizi kaybettik. Aradan zaman geçti ve bugün, Bartın’da; Yine aynı beceriksizliğin, Yine aynı iş bilmezliğin, ve yine aynı aymazlığın, sebep olduğu, bir katliama şahit olduk.
Bakın, bilerek katliam diyorum. Çünkü; bu kadar uyarıya rağmen, gerekli tedbirleri almazsanız, ve ölüme, bile bile lades derseniz; yaşanan felaketin adı, cinayet olur, katliam olur. İşte tam da o nedenle, bugün, Milletin Kürsüsü’nde, Geçmişte o maden ocağında çalışmış, emekli bir madenci kardeşimizi ağırlıyoruz. Cengiz Yaşar Alpan Bey bugün aramızda.
Bu büyük felaketin ardından, Devletimizin, madencilerimiz için, seferber olduğunu gördük. Ancak, resmi ve gönüllü, yüzlerce kardeşimiz, madencilerimizi kurtarmak için çırpınırken, ülkeyi yönetenlerin aymazlığı ve yaptıkları ciddiyetsiz açıklamalar, yine hepimizi kahretti. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, ilgililere dönüp, “Bu uyarıları, neden dikkate almadınız?” diyeceğine; “İşçilerin sesine, neden kulak vermediniz?” diyeceğine; bu acıya sebep olanları, o dakika görevlerinden alıp, müfettişlerin önüne koyacağına; ne yaptı biliyor musunuz? 41 hayatın söndüğü bu felaketten bile, bir başarı hikayesi çıkarmaya çalıştı.
Yaşadığımız ekonomik felaketten, başarı hikayesi çıkarmaya uğraşmak, yetmemiş olacak; tuttu, ölümden de, başarı hikayesi çıkarmaya kalktı. Biliyorsunuz, empati kavramına yabancı olan bu arkadaş, 8 sene önce de, Soma’da, utanmadan çıkıp, “ölüm bu işin fıtratında var” demişti…
Bu defa da, çıkıp; “Çok şükür, 24 saat geçmeden 41’inci şehidimize de ulaştık.” dedi. “Biz, kader planına inanmış insanlarız, bunlar her zaman olacaktır.” dedi. Kaderden bahsetti, tevekkül’den bahsetti. Gerçekten ibretlik… Tevekkül nedir? Tevekkül; Her türlü tedbiri aldıktan sonra, bir işi, nihayetinde, Allah’a havale etmektir. Ancak, her tür tedbiri aldıktan sonra… Hamdolsun hepimiz, kadere iman edenlerdeniz. Hamdolsun hepimiz; “Hayrıhi ve Şerrihi Min Allâhû Teâlâ” diyerek, hayrın ve şerrin, Allah’tan geldiğine inananlarız.
Ancak, tevekkül, tembelliğe açılan bir kapısı değildir. Sorumsuzluğa uydurulacak bir kılıf, hiç değildir. Önce tedbir, sonra tevekkül. Dinimizin buyruğu budur. Yani Müslüman, her işin başında, önce tedbirini alacak, ötesini ise, Rabbine teslim edecek. Yaşadığımız felaketlerin altında yatan sorumsuzluğu, perdelemek için, imanımızı sömürmeye kalkmak, kimsenin haddi de, hakkı da değildir. Tevekkül ne kadar gerçekse, tedbir de o kadar gerçektir.
TERBİYESİZLİK
Bir kazanın, tüm şartları oluşmuşsa ve sen tedbir almıyorsan, o kaza meydana gelir. Tedbir almayıp, sorumluluğunu yerine getirmeyip, üstüne de, tevekkülden bahsetmek, meseleyi kadere havale etmek, en hafif tabiriyle, terbiyesizliktir.
Bakın, size bir örnek vereyim. 7 Ocak 2013’te, Kozlu Madeni’nde, metan gazı patlaması oldu. Kazada, 8 işçimizi kaybettik. Kazanın sebebini ve sorumlularını, tespit etmek için, soruşturma açıldı. Uzun süren bir yargı süreci başladı. Bilirkişi raporu, taşeron firmayı, müessese müdürünü ve yardımcısını, kabahatli buldu.
Taşeron firma, işi aksatmış. Göndermesi gereken ekipleri göndermemiş, tesisin güvenliğini tehlikeye atmış. Müessese müdürü de, taşerona yaptırım uygulamak yerine, işin üstünü örtmüş. Dava, 6 yılın sonunda, karara bağlandı. Yargı dedi ki; “Kozlu maden ocağının, müessese müdürü, ölüme sebebiyet vermekten, tali kusurludur.” 4 yıl hapis cezası verdi. Bunun üzerine, yaşamını yitiren madencilerin aileleri, karara itiraz ettiler. “Bu kadar ağır bir kusurun cezası, nasıl 4 yıl olur?” diye, veryansın ettiler. “Asli kusurlu olan biri, nasıl tali kusurlu sayılır?” diye, isyan ettiler. Peki mahkeme ne yaptı? 4 yıllık hapis cezasını, para cezasına çevirdi. Yaşadıkları acı yetmezmiş gibi, o ailelerin yüreğinde, bir de adalet yarası açıldı. Peki, o müessese müdürüne ne oldu biliyor musunuz?
"KADER" DİYEMEZSİN
Bay Kriz’in imzasıyla, Türkiye Taşkömürü Kurumu’na, Genel Müdür olarak atandı. Yani, 8 canımızı kaybettiğimiz olayda, kusurlu bulunup, 4 yıl ceza alan bir kişi, kurumun, en tepesine oturtuldu. Bu da mı kader, Sayın Erdoğan! Bakanı atayan sensin. 4 yıl ceza alan adamı, TTK’ya genel müdür yapan sensin. Madene, yönetici atayan da sensin. Denetimlerin gereğini yapmayanlar da, senin bakanın ve senin yöneticilerin. İşine gelince, “bakanıma talimat verdim” demeyi biliyorsun. İşine gelince, üzerine basa basa, “benim bakanım” demeyi de biliyorsun. Hadi bakalım. Madem senin bakanın, hesap sorsana! “Nerede tedbirler?” desene. Sayın Erdoğan; İşine geldiğinde “benim bakanım”, işine gelmediğinde, “kader” diyemezsin. Beceriksiz yöneticilerinin hatalarına, iş bilmezliklerine, kader diyemezsin. 21’inci yüzyılda, bu teknolojik imkân ve altyapıyla, maden işçisine, ölümü, kader diye kabullendiremezsin!"
EKONOMİ YÖNETİMİ TEPKİSİ
Gerçekten olağanüstü yönetim becerisi. 2022 yılında bütçe açığının 278 milyar lira olmasını hedeflemişlerdi, bütçe açığı 461 milyar lira olacak diyorlar. Hazine ve Maliye Bakanlığı istatistiğine göre bütçe 33 milyar fazla vermiş. Çünkü eylülde 78,6 milyar lira açık verilmiş. Bütçe açıklarının şahlanarak devam edeceğini görüyoruz. 2022 bütçesinde toplam harcamalar için ödenek 1,751 milyar liraydı. Şimdi ise harcamaların 3 trilyona ulaşacağı ifade ediliyor.
Tarih yazıyoruz diye gezenlerin öngörüsüzlük kitabı yazdığına şahit oluyoruz. Toplam faiz ödemesi 640 milyar lirayı aşacak. İşte size Nass. Devletin bütçesinden 5 kuruş çıkmıyor diye pazarlanan KÖİ'lere ödenecek 43 milyar liranın 53 milyar lirayı bulması bekleniyor. Peki bunlar nasıl karşılanacak, daha fazla vergiyle karşılanacak. İçinde milletin hayrına hiçbir şey olmayan bu bütçe israf, yandaş bütçesinden ibarettir.
SANSÜR YASASI
Tüm itirazlarımıza rağmen utanmadan sıkılmadan sansür yasasını Meclis'ten geçirdiler. Bu yasa bir utanç vesikası olarak kalacaktır. Tarihinin hiçbir döneminde esaret kabul etmeyen bir millete pranga vurmaya çalışan aymazlığı ne tarih ne millet unutmayacak.Bu yasa bir istibdat yasasıdır. Aziz milletimiz ne darbeler ne baskılar gördü de susmadı, sizin bu uyduruk yasanızla mı susacak? Dün nasıl gittilerse siz de tıpış tıpış gideceksiniz. İstibdat meraklıları nasıl gittiyse siz de gideceksiniz.