Bursa Barosu Başkanlığı tarafından yapılan basın açıklaması şu şekilde:
''109 yıllık tarihinde Bursa Barosu, sadece meslek örgütü olmakla kalmamış, bulunduğu kenti, insanını, doğasını korumak için de büyük mücadele vermiştir. Bursa Barosu’nun sadece çevreye yönelik hukuksuzluklara karşı verdiği mücadele, onlarca cilt kitap dolduracak içeriktedir.
Ne acıdır ki, Bursa Barosu’nun Çevre Komisyonu aracılığıyla yürüttüğü mücadele, çoğunlukla, idarenin, yani devletin değişik birimlerince yapılan hukuksuzluklara karşı verilmiştir.
Kendi yarattığı hukuku bizzat kendi eliyle delen idare, bu davranışıyla kurallara uymasını beklediği vatandaşını da hukuksuzluğa itmektedir. Kısaca, devlet, yaptığı hukuksuzluklarla, kişi ya da kuruma özel karar ve eylemleriyle vatandaşını da hukuk dışı çözümlere yöneltmektedir.
Bursa Barosu’nun çevre konusunda verdiği en çetin mücadele, “Cargill Davası”dır. Bu davada hiçbir zaman Amerikan şirketi davalı olmamıştır. 1997 yılında başlayıp 20 yıl süren hukuk mücadelesinin tek muhatabı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin valiliği, bakanlığı, başbakanlığıdır. Birinci sınıf tarım arazisini hukuksuz bir şekilde Cargill için imara açan idare, henüz inşaat aşamasındayken verilen yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarını uygulamamış, tesisin bitirilip faaliyete geçmesine göz yummuştur. Sonrasında verilen iptal kararları da adeta görmezlikten gelinmiş, aleyhte kararları bertaraf etmek için yeni idari kararlar alınmış, bunlar da yetmemiş yönetmelikler çıkarılmış, Türkiye Büyük Millet Meclisi de sadece bir şirketin çıkarı doğrultusunda çalıştırılıp özel yasalar çıkarılmıştır.
Dile kolay, 20 yıllık bir mücadele sonunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden çıkan ve başvurucu meslektaşlarımızın haklı bulunduğu karar, sevincimiz değil, utancımızdır. Hukukun üstünlüğünü savunan biz avukatlar, ülkemizin, adalete erişim, bağımsız ve adil yargılama, evrensel hukukun gereklerini yerine getirme konularında birinci sırada olmasını isteriz elbette… Yargı kararlarına uyulmamış olmasından ötürü, ülkemizi uluslararası bir mahkemede mahkum ettirmeyi elbette istemeyiz.
Lakin dünya gıda devi bir Amerikan şirketine her türlü olanağın hukuksuz bir şekilde sağlanmış olması, üstüne ilk zamanlarda bağımsız yargıçlarca verilen kararların uygulanmamış olması, bu yargıçların sonraları görevden alınması, yargı kararlarını uygulamayan kamu görevlileri hakkında açılan tazminat davalarında hukuk literatüründe olmayan kavramlar yaratılarak direnilmesi, bizleri AİHM’e başvurmaya zorunlu kılmıştır.
Sürecin özetine gelirsek;
Bursa ili, Orhangazi ilçesinde, Cargill şirketine nişasta fabrikası kurması için verilen izinler üzerine, bunların iptali için dava süreci 1998'de başlamıştır. Bu davalar; plan değişiklikleri, emisyon ve deşarj izinlerinin iptaline ilişkindi. Hükümet, bu yöntemle sonuç alamayınca tesisin kurulmak istendiği yeri özel endüstri bölgesi ilan etmiş, fakat bu da Danıştay'ca iptal edilmiştir. Bunun üzerine Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'nda değişiklik yapılarak tarım arazisi olan alan sanayi alanına çevrilmiştir. Bu değişikliğin Cumhurbaşkanı tarafından Meclis'e iadesi üzerine ikinci defa yasa değişikliği yapılmıştır. Bu yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmuş; yasanın kişiye özel çıkarıldığının belgelenmesine rağmen mahkeme başvuruyu reddetmiştir.
Sürecin tümünde Anayasa'ya göre millete ait egemenlik yetkisinin yargı kısmını “Türk Milleti” adına kullanan mahkemelerin çeşitli kararları uygulanmayarak; yargı kararlarının etkisiz hale getirilmesi için plan ve yönetmelik değişiklikleri ve son kertede iki defa yasa değişikliği yapılarak, Türk Milletinin egemenlik hakkına hükümetler ve idare organları tarafından müdahale edilerek; Anayasa'nın kurucu ilkeleri ayaklar altına alınmıştır.
Halen devam eden, bu yargı sürecinden sonuç alınamaması üzerine, 2005 yılında AİHM'ne AİHS'nin adil yargılanma hakkı (m.6), yaşam hakkı (m.2), aile ve özel yaşam hakkı (m.8) ve etkili başvuru ve haklarının ihlali nedeniyle başvuru yapılma zorunluluğu doğmuş ve yapılmıştır. Yaklaşık 13 yıl sonra AİHM bu başvuru nedeniyle sözleşmenin adil yargılanma hakkının (m.6) ihlal edildiğine karar vermiştir.
AİHM, kararında dönemin Başbakanı, Bayındırlık ve İskan Bakanı ve Gemlik Belediye Başkanı'nın, mahkeme kararlarının uygulanması konusunda sorumlu olmalarına rağmen idare mahkemesi kararlarını uygulamadıklarını tespit etmiş ve kararı uygulamayan yetkililer hakkında açılan tazminat davasıyla ilgili olarak Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ve Hukuk Genel Kurulu'nun verdiği kararlara 3’er kez atıf yaparak bu durumu özellikle vurgulamıştır.
Atıf yapılan kararlarda idare mahkemesi kararlarını uygulama imkanına sahip yetkililerin bunun gereğini yerine getirmedikleri ve bu nedenle yargı kararlarının uygulanmamasından doğan zararlardan İYUK’nun 28. maddesi uyarınca şahsen sorumlu oldukları tespiti yapılmıştı.
Bu bağlamda AİHM, hukukun üstünlüğünün temel unsurlarından birinin hukuki kesinlik ilkesi olduğunu ve herhangi bir anlaşmazlıkla ilgili nihai bir yargı kararının sorgulanmaması gerektiğini yinelemiştir. Yasa değişikliği, henüz uygulanmamış birçok nihai (kesin) yargı kararının etkisiz hale getirilmesini mümkün kılmıştır. Sonuç olarak mahkeme, bir dizi nihai ve uygulanabilir yargı kararını uygulamak için gerekli tedbirlerin almaktan yıllardır kaçınan ulusal makamların, başvuranları etkili yargı korumasından mahrum bıraktığını tespit etmiştir. Dolayısıyla, 6/1 maddesi (adil yargılanma hakkı) ihlal edilmiştir.
Yargı kararlarını uygulamayan yetkililer hakkında açılan ve halen devam eden tazminat davası da hukuken karmaşık bir dava olmamasına rağmen halen devam etmektedir. Bununla ilgili olarak, yargılamanın makul sürede bitirilmemesi nedeniyle; Av. Ali ARABACI, Av. Cumhur ÖZCAN, Av. Yahya ŞİMŞEK, tarafından Anayasa Mahkemesi'ne 2016 yılında bireysel başvuru yapılmıştır. Bu başvuru halen AYM önündedir.
Ayrıca Cargill'e Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’ndaki değişikliğe dayanılarak verilen izne ilişkin Bursa Barosu tarafından açılan bir dava ve yine değişiklik sonrası yapılan 1/1000 ölçekli plan değişikliğine ilişkin bir dava halen idare mahkemeleri önünde derdesttir.
İnsan haklarını ve hukukun üstünlüğünü savunma görevinin bilincinde olan Bursa Barosu, ülkemiz adalet sistemini rencide eden ve hukukun üstünlüğünü ayaklar altına alan bu süreci, kararlılıkla sonuna kadar takip edecektir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.''
BURSA BAROSU BAŞKANLIĞI