Uluslararası Kentsel Araştırmalar Kongresi’nin 3’üncüsü Aksaray Üniversitesinin (ASÜ) ev sahipliğinde yapıldı. Kongreye alanın en önemli bilim insanları ve hocaların hocası olarak anılan Prof. Dr. Ruşen Keleş de katıldı.
ASÜ Rektörü Prof. Dr. Yusuf Şahin, kongrenin açılış töreninde yaptığı konuşmasına, güftesi Hacı Bayram-ı Veli’ye bestesi Dede Süleyman Ergüner’e ait olan bir eseri ney ile üfleyerek başladı. Hacı Bayram-ı Veli’nin şehirlerin imarı ile gönüllerin imarının aynı anda olması gerektiği ifadesini anlatan Şahin, “Hatta o, gönülleri imar etmeden şehirleri imar etmenin mümkün olmayacağını da ileri sürer” dedi. Kısa dinletinin ardından üniversite-şehir ilişkisine dair bilgiler veren Prof. Şahin, genel itibari ile Türkiye’de üniversite kampüslerinin şehrin dışında kurulduğunu söyledi. Bunun kendi içerisinde zorlukları olduğundan söz eden Şahin, “Şehrin üniversiteye yaklaşması ve bitişmesi zaman aldığı için üniversiteler şehirlerden uzak biçimde yoluna devam etmek zorunda kalıyor. ASÜ, bu noktada şanslı bir kurum. Şehirle arasında ciddi bir mesafe yok. Biz, kendimizi şehirle iç içe geçmiş bir konumda görüyoruz” dedi. “Öğrenciler hem şehri etkiliyor hem de şehirden etkileniyor”
Şehirle ASÜ’nün ilişkisinin birkaç boyutta ilerlediğini söyleyen Rektör Şahin, bunlardan ilkinin fiziki büyüme olduğunu dile getirdi. Şehrin üniversiteye doğru geliştiğini ve bu gelişmelere bağlı olarak bir süre sonra kampüsün şehrin içinde kalabileceğini vurgulayan Prof. Yusuf Şahin, “İkinci boyut ise şehrin ekonomik olarak büyüyüp gelişmesidir. Gençlerin sıklıkla kullandığı mekânlar açılıyor ve caddeler gece geç saatlere kadar dolu. Üniversite, şehrin ekonomik büyümesine katkı sağlıyor. Üçüncüsü, kültürel olarak üniversite ve şehir arasında ciddi bir etkileşim olması. Öğrenciler hem şehri etkiliyor, hem de şehirden etkileniyor. Farklı kültürler doğal olarak şehre yansıyor. Dördüncüsü de üniversitenin yapıp ettiği işlerin, şehrin iş yapma biçimini değiştirmesidir. Örneğin; ASÜ’de bisikletli ulaşım ağı kuruldu. Bu sistem sonrasında şehir geneline yayıldı. Yani ulaşımla alakalı bir dönüşüm yaşanmaya başlandı ve üniversitenin şehri etkilediği güzel bir örnek ortaya çıktı” diye konuştu. "Yaşanan gelişmelere bağlı olarak demografik yapı değişiyor"
Şahin’in ardından kürsüye gelen Kongre Başkanı Doç. Dr. Yaşar Bahri Ergen, kentsel araştırmalar olarak başlatılan kongreler serisinin ilkinin Amasya, ikincisinin ise Siirt Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlendiğini anımsattı ve ASÜ ev sahipliğinde üçüncü kongrenin yapılmasına katkı verenlere teşekkür etti. İktisadi Kalkınma ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü (İKSAD) Başkanı Dr. Mustafa Latif Emek de temel amaçlarına dair bilgiler verdi.
Türkiye’nin coğrafi olarak bir cazibe merkezi konumunda olduğunu dile getiren Dr. Emek, binlerce yıldır bu topraklarda çok sayıda savaş yaşandığını ve yaşananların bölgelerin demografik yapılarını da değiştirdiğini iletti. Bu değişimin bölgelerin ihtiyaçlarını da farklılaştırdığına dikkat çeken İKSAD Başkanı, “Hâlihazırda ülkemiz, etrafında yaşanan savaşlar nedeniyle pek çok mülteciyi misafir ediyor. Kentsel araştırmalara ilişkin çalışmalar bu noktada önemli. Multidisipliner anlamda yaptığımız bu kongre tam da bu ihtiyaçlara reçete oluşturabilecek bir çalışma” şeklinde konuştu. “Hukuka uygun olan şey her zaman meşru olan şey değildir”
Kongrenin moderatörü Prof. Dr. Ruşen Keleş de açılış oturumunda “Kent Yönetiminde ve Kent Planlamasında Hukuk ve Ahlak Kuralları” başlıklı bir sunum yaptı. Kentleşme konusuna din, hukuk ve toplumsal etik kuralları üzerinden bir değerlendirme yapan Prof. Keleş, dini kuralların, tarihsel süreç içinde toplumsal hayattaki bireylerin tavır ve davranışlarını belirleyen ilk kurallar olduğunu söyledi. Gelişim süreci içinde din kurallarına hukuk kurallarının ve etik kuralların da eklemlendiğini vurgulayan Ruşen Keleş, “Gerek din kuralları gerek hukuk kuralları gerekse etik kurallar; bunların hepsi birbirinin içinde olan, birbiriyle yakın ilişkide bulunan, birbirinin savunduğu değerleri savunan kurallar bütünüdür. Dini kurallara aykırı hareket edenler günah işlemiş olurlar, hukuk kurallarına aykırı hareket edenler ceza alırlar, etik ve ahlak kurallarına aykırı hareket edenler ise ayıp etmiş olurlar. İster günah, ister ayıp, ister suç veya ceza; bunlar birbiriyle yakın ilişki içindedirler” dedi.
Konuşmasında iki önemli noktaya dikkat çeken Prof. Keleş, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Hukuka uygunluk her zaman meşruiyet sınırları içinde hareket edildiği anlamına gelmez. Hukuka uygun olan şey her zaman meşru olan şey değildir. Meşru olmak için kamu vicdanında bir rahatsızlık yaratmaması ya da kamu vicdanında bir rahatlama yaratması beklenir.”
2019 yılında Prof. Dr. Ruşen Keleş onuruna dikilen çınar fidanının görülmesi ve kentsel tasarım projelerinden oluşan serginin gezilmesinin ardından kongre, çevrim içi bildiri sunumlarıyla devam etti.
HABER KAYNAĞI : İHA