Avukat Behzat Küle, Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve 11 ili etkileyen depremlerin ardından zarar gören araçların ödemesinin trafik sigortası veya DASK’tan tahsil edilemeyeceğini söyledi.
Depremin, etkileri ve sonuçları itibariyle Türkiye’nin en son konularından biri olduğunu kaydeden Av. Küle, deprem potansiyelinin yüksek olduğu kentlerde kırılan fayların etkisinin, bunun yalnızca o bölgeyle sınırlı kalmayacağını ve özellikle de fay hattı geçen bölgelerde şiddetin yoğun düzeyde hissedilebileceğini gösterdiğini ifade etti. Küle, ’’6 Şubat 2023’te, merkez üssü Kahramanmaraş olan depremler 11 ili etkilemiştir. Can ve mal güvenliğinin tehlikeye girdiği, binlerce ölüm haberlerinin alındığı bu süreç, insanları sosyal ve psikolojik açıdan etkilemiştir. Bu durum insanların deprem süreci ve yasal hak konusunda bilgilendirilmesini, öncelikle zorunlu deprem sigortası çerçevesinde ilgilendirmiştir. Sigortanın önemi, depremden kaynaklanan hasarların karşılanmasında, maddi güvence sağlamasına dayanmaktadır. Bir konut ister oturulamaz düzeyde olsun isterse de kısmi hasara uğrasın, bunun en hızlı şekilde tanzim edilmesi, Doğal Afet Sigortaları Kurumu tarafından karşılanmaktadır. Bu nedenle halkın bu konuda şuurlandırılmasının ve zorunlu deprem sigortasının yapılmasının önemi, bir kez daha kendini, işlevini hatırlatmıştır’’ dedi. ’’İnsan mal güvenliğini sağlamak için sigortanın zorunluluğunu kabul etmelidir’’
İnsanın, mal güvenliğini sağlamak için sigortanın zorunlu olduğunu kabul etmesi gerektiğini dile getiren Küle, ’’Yasal sorumlulukların yanı sıra, birey tarafından sigortayla sunulan avantajların bilinmesi ve takip edilmesi önemlidir. Modern anlamda sigorta ve işlevi, hasar-kusur sonucunda ödenecek bedel şeklinde ifade edilebilir. Bireyin zorunlu olduğu, yani mecburi tutulduğu sigortalar ise, bireyin malvarlıklarının tamamını aşan zararlar açısından zarar görenler için teminat vermektedir. DASK, bu konuyu, zorunlu deprem sigortası çerçevesinde, mal güvenliğini sağlamak için vatandaşa mecburi kılmaktadır. Bu konu ise mal güvenliğini, konut ve eşyalar için sağlamaktadır. Ancak depremde zarar gören araçlar için bir bedel, DASK tarafından ödenmez. Araçlar için kaskonun yaptırılması, depremde zarar görmesi halinde zarar bedelinin karşılanması için önemlidir. Ancak burada vatandaşın şu konuda dikkatli olması önerilebilir: Poliçede ‘deprem muafiyeti’ veya diğer bir ifadeyle ‘kasko muafiyeti’ durumundan bahsedilmişse, araç bedeli ödenirken kesinti yapılacaktır. Kasko yapılmamış araçların depremde zarar görmesi halinde ise birey, bu hasarın bedelini kendi cebinden ödeyecektir. Sigorta işlemleri ve halkın şuurlandırılmasında önemli olan bir diğer detay, ‘kasko poliçesi’ dahilindedir. Sözleşmede bahsedilen teminatın detayları hakkında net bir bilgiye sahip olmayan vatandaş, deprem sonrasında aracının zarar görmesiyle birlikte büyük bir sıkıntı yaşayabiliyor. Poliçede yer alan deprem teminatının çerçevesi, ‘deprem muafiyeti’ olarak değerlendiriliyorsa, depremde aracın zarar görmesiyle birlikte ödeme sırasında bir kesinti olacaktır. Bu nedenle poliçedeki deprem teminatının detayları üzerinde durulmalı ve uzman görüşler değerlendirilmelidir. Dolayısıyla deprem sonrasında araçta meydana gelen hasarın yüzde 100 karşılanabilmesi önemli görülüyor. Muafiyetli kaskonun ya da deprem muafiyeti poliçelerinin tercih edilmesinin temel nedeni, muafiyetsiz kasko işlemlerinde ödenen tutarların yüksek olması gelmektedir. Bu ise vatandaşı olumsuz etkileyecek ölçüde, muafiyetli kasko işlemlerini gerçekleştirmeye yönlendirmektedir. Ancak deprem sonrasında araçların kullanılamayacak duruma geldiği için bu muafiyetlerin yapılmaması öneriliyor’’ diye konuştu. ’’Muafiyetli kasko işlem detayları incelenmelidir’’
Kaskoyla birlikte deprem sonrasında aracı kullanılamayacak bir duruma gelen vatandaşın, aracın piyasada rayiç bedeli neyse çok hızlı şekilde teminatını alabildiğine değinen Küle, ’’Dar çerçeveli kasko poliçeleri olan araçlar için ise bu durum söz konusu değil. Özellikle de ‘deprem muafiyeti’ çerçevesinde ödeme kesintisinin oranı önem arz ediyor. Eğer araç pert, yani kullanılamaz olmuşsa ve kasko poliçesinde yüzde 10’luk bir kesinti belirtiliyorsa, bu kesinti oranında teminat alınıyor. Bunun yanı sıra daha riskli olan bir konu ise sabit bir bedel üzerinden muafiyet işlemlerinin gerçekleştirilmesidir. Böyle bir durumda sadece belirlenen ödenecek tutar ödeniyor ve bu ise herhangi bir oran dikkate alınmadan gerçekleştiriliyor. Zamanla aracın değeri artsa da fiyat sabit kaldığı takdirde, vatandaşın alacağı bedelin etkisi beklenen düzeyi karşılamaz. Sigortanın önemi, işlevi ve uygulaması çerçevesinde ‘muafiyetli kasko’ işlem detayları incelenmelidir. Muafiyet durumunda risk faktörlerinin paylaşımı, araç sahibi ile sigorta şirketi arasında gerçekleşir. Ayrıca bu muafiyet oranı ne kadar fazlaysa sigorta poliçesi için alınacak prim de o oranda azalmaktadır. Buna göre poliçeye göre alınacak bedelin değişiklik gösterdiği, aracın hasar durumuna göre kasko tarafından ödenen tutarların farklılaşabileceği bilinen bir konudur. Kısmi hasar oluştuğunda masrafların karşılanması söz konusuyken aracın kullanılamaz duruma gelmesi, rayiç bedelin ödenmesini gerektirmektedir. Bunun için ise muafiyetli kaskonun bir risk oluşturduğu bilinmelidir. Bunun için vatandaş, poliçede ‘deprem muafiyeti’ açısından bilgili olmalıdır. Araç için söz konusu olan bu detayların ise DASK çerçevesinde yapılan zorunlu deprem sigortasıyla bir ilgisi yoktur. Araçlar için bu çerçevede bir bedel ödenmediği bilinmelidir. Bununla birlikte trafik sigortasının da bu konuda bir etkisi yoktur ve mevcut hasarın karşılanması için kaskonun yaptırılması önem taşımaktadır’’ şeklinde konuştu.