H. Gül KOLAYLI
Sinan Ateş’in yakın arkadaşı olan Şeyda Şahin Kürsüye boynunda Sinan Ateş yazılı atkı ile çıktı. Parti genel merkez, il ve ilçe yöneticileri ile üyelerin yanı sıra çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisinin katıldığı basın açıklaması kalabalık bir katılımla gerçekleşti.
Şahin sözlerine şöyle başladı:
““Değerli Genel İdare Kurulu ve Kurucular Kurulu Üyelerimiz, il başkanımız, ilçe başkanlarımız, belediye meclis üyelerimiz, önceki dönem il-ilçe başkanları, sivil toplum kuruluşları ve basınımızın güzide temsilcileri, teşkilatlarımızın her kademedeki cesur mensupları, dostlarım, meslektaşlarım ve benim sevgili ailem hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyorum, 28. Dönem milletvekilliği aday açıklamama hoş geldiniz. On bir aya sultanlık eden bir hoş gelen daha var; bu mübarek ayın ülkemize ve hanelerimize huzur, bereket getirmesi, tutuğumuz oruçlarımızın kabul olması, bayram sofralarına kavuşmak temennisi ile hayırlı ramazanlar diliyorum.”
ONLARCA KEZ SINAVA GİRDİM, YILMADIM, ONLARCA KİTAP YAZDIM
Şeyda Şahin şunları söyledi:
“Ben avukat Şeyda Şahin, Genel Merkez Disiplin Kurulu Başkan Vekiliyim. Bursa Barosu’na bağlı olarak avukatlık yapıyorum. Emektar bir öğretmen baba, fedakar bir hemşire annenin, üç evladının en büyüğüyüm. Hasılı ben içinizden, sizlerden biriyim. 2 üniversite, bir yüksek lisans mezuniyetimin yanında akademik çalışmalarıma da devam etme gayreti göstermekteyim. Aslında benim maceram ne yazık ki tam olarak mezuniyetlerimden sonra başladı. Memur bir ailenin evladı olarak en iyi bildiğim iş olan memur olmayı tercih ederek hakimlik sınavlarına girdim. Bir kez değil, onlarca kez girdim ve bir kez değil onlarca kez kazandığım sınavların, “hemde bir kısmını derece ile kazanmış olmama rağmen” istisnasız tüm mülakatlarından elendim.
Yıldım mı hayır, pes ettim mi hayır. Daha çok mücadele ettim, daha çok çalıştım. Uzun yıllardır verdiğim eğitimler ile, beni yapmadıkları hakimlik mesleğine, binlerce hakimin yetiştirilmesine katkı sağladım. Onlarca kitap yazdım. Bu memlekettin çok mülaktzedesi olmuştur ancak benim gibi havlu atmayanı pek azdır (zaten geriye kalanların birçoğu da yabancı değil benim arkadaşlarımdır). Bu nedenle liyakat kelimesini, liyakatsiz düzenin dibini sıyırmış biri olarak kullanmayı en çok hak eden kişilerden biri benim. Siyasette yer almamın ilk sebebidir, yaşadığım ve milyonlarca gencimizin yaşadığı bu sıkıntıları yüksek sesle haykırmak, anlatmak. Hem de gerekirse defalarca anlatmak, ta ki liyakate değer verilene, bu sistemi değiştirene kadarda anlatacağım. En iyi bildiğim şey olan hukukun üstünlüğünü, devletin temelinin adalet olduğunu, içi boşaltılan yasaların düzeltilmesi gerekliliğidir sunabileceğim en büyük vaadim. Zira artık herkes kendi iyi bildiği şeyi yapmalıdır bu ülkede"
30’un üzerinde basılı kitabı olan Şeyda Şahin, son kitabını göstererek “Bu vesile ile son yazdığım kitabımın yeni baskısını 6 şubat depreminde hayatını kaybeden öğrencilerime ithaf ediyor, elde edilecek geliri depremzedelere bağışladığımı bir kez de huzurlarınızda paylaşmak istiyorum . Yaşanan bu büyük felakette hayatını kaybedenlere rahmet , geride kalanlara ise sabırlar dilerken, depremde sahip çıkmadıkları halkımızın şimdi bari acılarını dindirilmesi için hükümeti bir kez olsun görevini yapma özverisini göstermeye davet ediyorum. Rabbim bizleri bu acılarla bir kez daha sınamasın inşallah” dedi.
‘FAİLLER YAKALANANA KADAR DURMAYACAĞIM’
Şahin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz engelleri aşa aşa geldik; kuramaz dedikleri partiyi kurduk, üç kişi bile bulamaz dediler biz milyonlar olduk. Salonları vermediler sokaklara taştık, inandığımız davadan bir an olsun yılmadık.
Genel Başkanımız ile birlikte ellerimizi kınalayarak başladığımız bu yolculukta mesafeleri katettik, şimdi şafak çok yakın. Ellerimizi kınaladık, kollarımızı sıvadık, uykusuz gecelerin aydınlık sabahlarına olan inancımızla, çoğalarak büyüyoruz kusura bakmasınlar ama gümbür gümbür geliyoruz.”
Sinan Ateş’e atıfta bulunan Şahin “Bizim davamız hak davası, bizim davamız vatan , millet, bayrak davası. Ve bu dava öyle bir dava ki her gününe bir yiğit sığdıracak kadar canlar feda edildi bu dava için. İşte bugün onlardan biri. Keş dağında karlar altında yalnız bıraktık Muhsin Başkanı. Ruhu şad mekanı cennet olsun. Üşüdük Muhsin Başkanım ve sandık ki kalplerimize ateş düşmeyecek…Oysa bir 30 Aralık Cuma günü başkentin göbeğinde, Cuma namazına giderken alçak bir pusuda henüz 38’inde, 5 kurşunla vurulan Sinan Ateş’in ateşi düştü bu defa yüreklerimize. Evlat olan, siyasetçi ve akademisyen olan Sinan’ın. Sinan gencecik bir fidan, Ayşe’ye eş, Bengisu ve Banuçiçek’e baba olan Sinan’ın. Ve benim dostum olan Sinan’ın. Sinemiz demir, yüreğimiz çelik, Muhsinlere, Fıratlara ve dahi Sinan Ateş gibi onlarca vatan sevdalısına yapılan bu hıyanetleri duyurmak, haykırmak için and olsun ki eğilip bükülmeden, kırılıp dökülmeden hep mücadele yine mücadele edeceğim. Madem devletin dini adalettir, madem ben adaletin bir neferiyim, bu işler aydınlanana, failler yakalanana, yeni yiğitlere kast edemeyecekleri noktaya getirene kadar ant olsun ki susmayacak ve durmayacağım. Derdimiz vatan bizim, gözümüz makamda değil. Ne bu bayrak inecek ne bu ezanlar dinecek. Varlığımı Türk varlığına armağan etmek inancı ile birken de bizler söyleyelim; Ne mutlu Türküm diyene”
