Ankara
Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yer alan karara göre, Osmanlı Devleti döneminde 1722'de Adana'da kurulan ve yönetimi Vakıflar Genel Müdürlüğünde olan bir vakfın vakfiyesinde, "vakıfın ölümünden sonra batın tertibi üzere erkek evlatları eşit olarak mutasarrıf olacak, erkek evlatlarından kimse kalmaz ise veraset tertibi üzere kız evlatları mutasarrıf olacaktır" şartı yer aldı.
Vakfın mirasçılarından Z.Y, 2012'de vakfın gelirlerinden yararlanma hakkı olan evlatlarının bulunduğunu belirterek, bunun tespiti için Vakıflar Genel Müdürlüğüne karşı Adana 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açtı. Erkek kardeşi Y.Ç'nin açtığı davada, Adana 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin galle fazlasından yararlanmasına karar verdiğini ifade eden Z.Y, 2013'te vefat etti. Z.Y'nin kadın olan mirasçıları davayı sürdürdü ancak Adana 7. Asliye Hukuk Mahkemesi, vakfiyede belirtilen hususlar nedeniyle davanın reddine karar verdi.
Yargıtayın kararı onaması üzerine başvurucular, galle fazlasından vakfedenin kadın alt soylarının yararlanamaması nedeniyle ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürerek AYM'ye bireysel başvuruda bulundu.
Başvuruyu inceleyen Yüksek Mahkeme, Anayasa'nın 35'inci maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 10'uncu maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine hükmetti.
Kararın gerekçesinden
AYM'nin kararında, başvuru konusu olayın miras hukuku sorunu olmadığı, galle fazlasının dağıtımına yönelik olduğu ve vakfiye şartlarına dayanılarak davanın reddedildiği aktarıldı.
Bu durumun cinsiyet temelinde farklı muamele olduğu belirtilen kararda, "Somut olaydaki farklı muamelenin vakfedenin iradesine saygı gösterilmesi ve hukuk güvenliğinin sağlanması amacına dayandığı anlaşılmıştır." tespiti yer aldı.
Kamu makamlarının vakfedenin iradesini koruma amacını gütmesinin anlaşılabilir olduğuna işaret edilen kararda, "Bununla birlikte vakfedenin iradesine saygı gösterilmesi ve hukuk güvenliğinin sağlanması amacının kız evlatlarına galle fazlasından pay verilmemesini haklılaştıracak ölçüde yüksek bir kamu yararı barındırmadığı değerlendirilmiştir." ifadeleri kullanıldı.
"Günümüzde cinsiyet temelli ayrımlar hem uluslararası hukuk hem de ulusal hukuk düzeylerinde yasaklanmış ve devletlere cinsiyet temelli olarak farklı muamelelerde bulunulmasını önlemeye yönelik tedbirler alma ödevi yüklenmiştir." değerlendirmesine yer verilen kararda, Anayasa'nın 10'uncu maddesi gereği cinsiyet temelli farklı muameleye müsamaha gösterilmesinin mümkün olmadığı vurgulandı.
Başvuru konusu olayın mülkiyet hakkıyla da bağlantılı olduğu, mahkemece verilen kararın ihlal anlamına geldiğine işaret edilen kararda, şu ifadeler yer aldı:
"Galle fazlasından başvurucuların vakfedenin kız evladı olan murisine aynı batından yaşayan erkek evladın bulunduğu gerekçesiyle pay verilmemesi suretiyle cinsiyet temelinde yapılan farklı muamelenin makul ve haklı bir sebebi bulunsa da amaç ile araç arasında makul bir orantılılık ilişkisine dayanmadığı ve bu nedenle ayrımcılık teşkil ettiği kanaatine varılmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar vermiştir."