3. Hukuk Dairesinin kararında, gencin işsiz olduğu, mevcut bir işin varlığına rağmen çalışamadığının da savunulup kanıtlanmadığını belirterek, ülkedeki mevcut ekonomik durum gözetildiğinde davacının iş bulma imkanının da güç olduğuna işaret edildi.
"Kronik psikoz" hastalığı nedeniyle çalışamadığını öne süren genç, temel ihtiyaçlarını sağlayamadığı gerekçesiyle aylık 300 lira yardım nafakasına hükmedilmesi istemiyle babasına dava açtı. Dava dilekçesinde, gencin, çeşitli işlerde çalışmaya teşebbüs ettiği ancak rahatsızlığının bu işlerde çalışmasına engel olduğu, sürekli bakıma muhtaç bulunduğu, barınma, tedavi, gıda gibi temel ihtiyaçlarını sağlayamadığı ileri sürülerek, aylık 300 lira yardım nafakasına hükmedilmesi ve nafakanın her yıl, yıllık enflasyon oranlarında artırılarak devamına karar verilmesi istendi. - Yerel mahkeme davayı reddetti İstanbul 11. Aile Mahkemesi ise davayı reddetti. Mahkeme, adli tıp raporu ile davacının, "şuur hareket serbestisi ile olayları kavrayıp onlardan sağlıklı sonuçlara varabilme yeteneğini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyette ve derecede herhangi bir akıl hastalığı veya zeka geriliği tespit edilmediği, kendi hür iradesiyle eylem ve işlemlere girişebileceği" tıbbi kanaatine varıldığına işaret etti. Bu duruma göre, davacının filli ehliyetine sahip olduğu, vasi veya müşavir tayinine gerek bulunmadığı tespitini yapan yerel mahkeme, tedbir nafakası talebini, gencin yaşı, çalışmaya engel sağlık sorununun bulunmaması nedeniyle reddetti. Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay 3. Hukuk Dairesine geldi. Temyiz incelemesini yapan Daire, yerel mahkemenin kararını oy birliğiyle bozdu. - Bozma gerekçesinden Dairenin kararında, Türk Medeni Kanunu gereği, herkesin yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üst soyu-alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlü olduğuna işaret edildi. Kararda, Hukuk Genel Kurulunun ilamında da "....yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edilmesi gerektiği"nin kabul edildiği vurgulandı. Dava dosyasında, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi sağlık kurulu raporu ile davacıya "kronik psikoz" tanısı konulduğu, sürekli özür oranının yüzde 60 olduğu, ayrıca KasımpaşaAskeri Hastanesinin sağlık kurulu muayene fişi ile de psikotik bozukluk nedeniyle askerliğe elverişli olmadığının bildirildiği aktarıldı.
- Üç ayrı adli tıp raporunda akıl hastalığı yok
Yargılama sırasında alınan üç ayrı Adli Tıp Kurumu raporuna yer verilen kararda, "Üç ayrı rapor ile davacıda herhangi bir akıl hastalığı veya zeka geriliği tespit edilemediği, fiil ehliyetine haiz olduğu, maluliyet oranı tayinine yer olmadığı tespit edilmiş ise de davanın açıldığı tarih itibarıyla işsiz olduğu anlaşılmaktadır. Mevcut bir işin varlığına rağmen çalışamadığı da savunulup kanıtlanmış değildir. Ülkemizdeki mevcut ekonomik durum gözetildiğinde davacının iş bulma imkanı da güçtür. Hal böyle olunca hiçbir mal varlığı ve geliri bulunmayan davacıya, davalı babanın yardım etmesi kanuni bir zorunluluk olduğu gibi ahlaki bir görevin yerine getirilmesi olarak kabul edilmelidir" ifadesi kullanıldı.
- "Yardım nafakası bir ödevdir"
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin kararında, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma sayılan yardım nafakasının, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kaldığı bir ödev olduğu vurgulandı. Kararda, şu tespitler yapıldı: "Yardım nafakası isteyenin kusuru ile yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmamaktadır. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenlerle kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlenmiştir. Ne var ki bunu vermekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asildir. Bunun için belirlenen nafakanın, davacının geçinmesi için gerekli, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı olacak şekilde, Türk Medeni Kanunundaki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek uygun bir yardım nafakası takdir etmekten ibarettir. O halde mahkemece yapılacak iş, davalı babanın ve dava dışı annenin ekonomik, sosyal durumları ayrıntılı araştırılarak, tarafların ekonomik, sosyal durumları, nafakanın niteliği, davalının gelir durumu, davacının giderleri, mirasçılıkta da aynı sırada yer alan dava dışı annenin de nafakaya katılma yükümlülüğü değerlendirilerek ve hakkaniyet ilkesi de gözetilerek uygun bir yardım nafakası takdir etmekten ibarettir. Mahkemece, bu ilkeler göz ardı edilerek, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir."