Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, Avrupa Birliği’nin göçmenler için Türkiye’ye vereceği 3 milyar euro’nun iki yıl için olduğunu, bu paranın tamamının da göçmenlerin ihtiyacı için harcanacağını açıkladı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki Türk heyetinin geçen hafta katıldığı Türkiye-AB zirvesi sonrasında ilk sonuçları AB yetkilileriyle değerlendirmek üzere Brüksel’e gelen Bozkır,gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bozkır, göçmenlerin durumu,
AB’nin Türkiye ile vizelerin kaldırılmasını sağlayacak 72 şartı, geri kabul anlaşması ve yeni pasaportlarla ilgili şu değerlendirmeleri yaptı:
GÖÇMEN SORUNU:
Öncelikle Türkiye’ye 2 yılda 3 milyar euro destek verilmesi karşılığında Türkiye’nin bütün göçmenleri alacağı gibi bir değerlendirmenin yanlış olduğunu belirteyim. Almanya Başbakanı Merkel, zirvede göçün önlenemeyeceğini açıklıkla ifade etti. AB’nin ulaşmak istediği nokta illegal göçün legal ve sistemli bir hale getirilmesidir. AB’nin her yıl kaç tane göçmen alacağına ilişkin kotaların saptanmasının ardından kimliği saptanmış mülteciler, insan onuruna yakışır bir biçimde sistemli bir şekilde AB tarafından kabul edilecekler ve göçmenler için tanınan haklardan yararlanacak. Biz Türkiye olarak düzenli bir şekilde göçün sağlanması konusunda katkı sağlayacağız.
PARA PAZARLIĞI:
AB ile müzakerelerde Türkiye olarak mülteciler konusunda bugüne kadar yaptıklarımızı anlattık. 2 milyonun üzerinde mülteci için 8 milyar euro harcadığımızı ve bu yükün paylaşılması gerektiğini ifade ettik. AB’nin sağlayacağı kaynağın Türkiye’nin katılım öncesi fonlarından sağlanmayacağı yeni bir kaynak oluşturulması gereğini ifade ettik. Bu konuda da istediğimizi aldık.
YARDIMIN KULLANIMI:
Bu parayı Türkiye’nin alacağı gibi bir yanlış algı var. AB tarafından sağlanacak bu maddi desteğin tamamı göçmenlerin ihtiyacı için harcanacak. Türkiye hali hazırda ülkemizde barındırdığımız göçmenler için 8 milyar euro harcama yapmış durumda. Bu doğrultuda AB’nin sağlayacağı bu yardımın amacı Türkiye’nin üzerindeki bu maddi yükü paylaşmaya yöneliktir.
GERİ KABUL ŞARTI:
Geri kabul anlaşmasının iyi anlaşılması lazım. Biz Türkiye olarak illegal yollarla Avrupa’ya giden vatandaşlarımızı geri kabul anlaşması olmadan da geri alıyoruz. Türkiye üzerinden Avrupa’ya illegal yollardan giden kişilerin de ülkemize iadesini kabul ediyoruz. Burada asıl tartışma Türkiye üzerinden Avrupa’ya gittiği iddia edilen kişilerin iadesiyle ilgili. Bu kişilerin gerçekten Türkiye üzerinden gidip gitmediğinin tespit edilmesi için bir çalışma ekibi oluşturulacak. İnceleme sonrasında Türkiye’den gittiği tespit edilen kişileri ülkemize geri kabul edeceğiz.
SURİYELİ ÇEKİNCESİ:
BM’nin, göçmenler ile ilgili sözleşmesinde bizim coğrafi olarak bir çekincemiz vardır. Biz, ‘güney hudutlarımızdan gelen göçün bu kapsama girmediğini burada çekince olarak’ belirttik. Geri kabul anlaşmasındaki hükümlerde bizim BM sözleşmesindeki çekincemiz ile aynı yöndedir. Yani, Suriyeli mülteciler, geri kabul anlaşması kapsamında değildir.
Pasaportlara parmak izi
Pasaport değişimi Türkiye için bir sorun değil. Biometrik verili ve parmak iziyle bağlantısı kurulmuş yeni pasaportlar verilecek. Bu detayların Avrupa Konseyi ile konuşulması ve karara bağlanması gerekir. Pasaportlar, belirli bir süre içinde yenilenir.
VİZENİN KALDIRILMASI: 72 madde içerisinde yerine getiremeyeceğimiz bir yükümlülük yok. Bu beklentilerden dokuzu hariç geri kalan hepsinde ilerleme kaydetmiş durumdayız. Vizesiz Avrupa için yükümlülükleri zamanında yerine getirmiş olacağız. Örnek ile açıklamak gerekirse daha önce Romanya ile Türkiye arasında bir vize şartı yoktu, ancak Romanya’nın AB’ye girmesi sonrasında Romanya, Türkiye’ye belirli bir süre sonra vize uygulamaya başlayacağını bildirdi. Benzer bir geçiş süreci Türkiye’nin vizesiz seyahat sağladığı ülkeler için de uygulanabilir. Türkiye için vizesiz Avrupa süreci oldukça hızlı bir şekilde devam ediyor.
Tutuklu gazeteciler konuşulmadı
Türkiye’de basın özgürlüğü ve tutuklanan gazeteciler konusu gündeme gelmedi. Bu konuda benim görüşüm; bir defa Türkiye’de yasama, yargı ve yürütme organlarının bağımsız bir şekilde birbirlerinden etkilenmeden işleyebilmesi demokrasinin en önemli unsurlarından birisi olduğunun altını çizmek gerekiyor. Geçtiğimiz haftalarda tutuklanan gazeteciler ile ilgili hukuki süreç devam ediyor. Hükümetin bu sürece müdahalesinin olması yargıya olan güveni sarsar. Bu nedenle yargının ne yönde karar alacağını beklememiz gerekiyor. Diğer bir önemli nokta, basın özgürlüğü faaliyetleri ile gazeteci kimliği ile yapılan her türlü faaliyetin dokunulmaz olmadığını ayırt etmemiz lazım. Benim Bakan olarak suç işleme imtiyazım olmadığı gibi gazetecilerin de suç işleme ayrıcalığı yoktur. Türkiye’de münferit olaylar olmasına rağmen, ‘basın özgürlüğü yoktur’ demenin adil olduğuna ben inanmıyorum. Münferit olaylarda yanlışlık varsa düzeltilir.
HUKUKA GÜVEN: Türkiye’nin en önemli önceliklerinden bir tanesi; hukuk sisteminin güvenilirliğini sağlamak ve bu güvenirliği devam ettirmektir. Hükümet programının yargı reformu kısmında AB standartları ve müktesebatına uyumlu bir yargı sisteminin bu reformlar ile hedeflendiği çok net bir şekilde ifade edilmiştir.