Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Bursa Çocuk Adalet Merkezi açılışına katıldı. Açılışta konuşan Bakan Tunç, “Anayasamızın Ailenin Korunması başlıklı 41. Maddesinde 2010 yılına kadar; ‘Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar’ denilmekteydi. Anayasamızın bu maddesinde 2010’daki değişikliğine kadar çocuk hakları yoktu. Yaptığımız değişiklikle maddenin başlığını; ‘Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları’ şeklinde değiştirerek, devlete, çocukların her türlü istismara ve şiddete karşı koruma yükümlülüğü getirdik. Ayrıca; her çocuğun korunma ve bakımdan yararlanma hakkı olduğunu ve yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça ana ve babasınca kişisel ilişki kurma hakkına sahip olacağını hüküm altına aldık. Böylece, çocuk haklarıyla ilgili uluslararası belgelerde kabul gören evrensel ilkeleri anayasal güvenceye kavuşturarak; ailenin korunmasıyla; güçlü ailenin geleceği olan çocukların korunmasını, aynı maddede bütünleştirdik” dedi.
Çocuğun üstün yararını gözetecek olan, en başta aile olduğunu vurgulayan Bakan Yılmaz Tunç, “Bunun için biz aileyi, toplumun temel taşı sayıyoruz. Cumhurbaşkanımızın dile getirdiği gibi ‘Biz aileyi toplumun nüvesi, kilit taşı, mayası olarak gören bir medeniyetin mensuplarıyız’. Bu çerçevede, son 21 yılda, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde aile hukuku ve kadın hakları alanında Anayasal düzeyde sessiz devrim niteliğinde birçok düzenleme yaptık. 2003 yılına kadar aile hukukundan doğan dava ve işleri görmek üzere ihtisaslaşmış bir mahkeme yoktu. Aile mahkemelerinin kurulmasını sağlayarak bu konudaki önemli bir eksikliği giderdik. Anayasanın 10. maddesinde 2004 yılında yaptığımız değişiklikle kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğunu, devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğuna ilişkin düzenleme ile 2010 yılında da bu maksatla alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağını hüküm altına alarak kadınlara pozitif ayrımcılık düzenlemesini Anayasal güvenceye kavuşturduk. 21 yıldır politikalarımızın temeline hep insanı koyduk. Eğitimden sağlığa, sosyal politikalardan adalete varıncaya kadar her alanda insanı güçlendirdik. Güçlü ailenin yolunun; kadınıyla erkeğiyle çocuğuyla güçlü insandan geçtiğini biliyoruz. Bu anlayışla; insanı ve aileyi güçlendirerek, toplumu güçlendirmenin gayretinde olduk. İşte bu amaçla; 2011 yılında Aile Bakanlığını kurarak ülkemiz için önemli bir eksikliği gidermiş olduk. Bütün dünyanın sorunu olan, ülkemizde de hepimizi derinden yaralayan; kadına yönelik şiddet ve aile bireylerinin korunması amacıyla önemli bir yasal düzenlemeyi hayata geçirdik” ifadelerini kullandı. “2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı kanunla; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesini hedefledik” diyerek sözlerini sürdüren Tunç, “2020 yılında; Adalet Bakanlığı bünyesinde de Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Dairesi Başkanlığı’nın kurulmasını sağlayarak, çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere; adli süreçte suç mağdurlarının korunmasını amaçlayan kurumsal yapıyı oluşturduk. Önceki Yasama döneminde Dördüncü Yargı Paketinde, Türk Ceza Kanununda kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında önemli düzenlemeleri hayata geçirdik” diye konuştu.
“Kadınlara karşı koruma kalkanını daha da güçlendirdik”
Eşe karşı işlenen; ‘Kasten öldürme, kasten yaralama, eziyet, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçları için cezayı artırıcı nedenlerin, boşanılan eşi de kapsamasını sağladıklarını ifade eden Tunç, “Yine bu suçların; kadına karşı işlenmesi halini, cezada ağırlaştırıcı neden olarak kabul ettik. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun tutuklama nedenlerini düzenleyen 100.maddesinde, Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçunu, kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde tutuklama nedeni varsayılan suçlar arasına aldık. Israrlı takip eylemini Türk Ceza Kanunumuzda müstakil, ayrı bir suç şeklinde düzenledik. Böylece kadınlara yönelik koruma kalkanını daha da güçlendirdik. Çünkü ısrarlı takibi, kadınların özgürlüğüne saldırı olarak görüyoruz. Bu nedenle kadınları huzursuz edecek ve onların yakınlarının güvenliği konusunda endişelendirecek hareketlere maruz kalmamalarını önemsiyoruz” ifadelerine yer verdi.
İyi hal indirimini düzenlenmesi
Kamuoyunda tartışmalara neden olan ve kravat indirimi olarak anılan ‘İyi hal indirimi düzenlemesi’ni de tekrar gözden geçirdiklerini aktaran Bakan Tunç, “Böylece failin, yargılama safhasında salt indirim almaya yönelik kılık kıyafetine özen gösterme, takım elbise giyme veya kravat takma gibi davranışları indirim nedeni olarak kabul edilemeyeceğini hükme bağladık. Suç mağduru kadınların talepleri halinde ücretsiz olarak avukat görevlendirileceğini düzenleyerek, kadınların adalete erişimi hususunda önemli bir adım daha attık” dedi.
Çocuk haklarının aynı zamanda insan hakkı da demek olduğunu savunan Tunç, “Bu noktada çocuklarımızı adli sürecin yıpratıcı etkilerinden korumak için gereken tedbirleri gecikmeksizin almak durumundayız. Bu sebeple, hazırlığına başladığımız Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planında; çocuk adalet sistemini onarıcı adalet yaklaşımıyla yeniden yapılandırılması ve mağdur odaklı bir yaklaşım benimsenmesini somut bir hedef olarak ortaya koyacağız. Son 21 yılda, geleceğimiz olan çocuklarımızın haklarını koruyan ve genişleten, az önce değindiğim 2010 Anayasa değişikliğinin yanında birçok yeniliğe de imza attık. 2005 yılında; çocuk mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkilerine ilişkin hükümleri içeren 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu çıkardık. Ceza mevzuatımızda yaptığımız diğer değişikliklerle ‘çocuk ceza adaleti’ sistemini geliştirdik” şeklinde konuştu. Uygulayıcılara yol göstermek maksadıyla ‘Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliği’ uygulamaya koyduklarından söz eden Bakan Tunç, “Çocuk Koruma Kanunu ile çocuklara zincir, kelepçe ve benzeri aletler takılamayacağı ve çocuklar hakkında özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirler ile hapis cezasına en son çare olarak başvurulması gerektiğini düzenledik. 15 yaşını doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı 5 yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fiillerden dolayı tutuklama kararı verilemeyeceğini hüküm altına aldık. Çocuklar ve yetişkinlerin iştirak halinde suç işlemeleri durumunda soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin ayrı yürütülmesi gerektiği yönünde yasal düzenleme yaptık. Ülkemizde çocukların yetişkinlerden ayrı ve çocuğun üstün yararı ilkeleri dikkate alınarak adli işlemlerinin yerine getirilebilmesi maksadıyla çocuk mahkemesi sayısını 83’e, çocuk ağır ceza mahkemesi sayısını da 12’ye çıkardık” dedi.
“Uyuşturucu ile mücadelede etkin adımlar attık”
“Son 21 yılda, uyuşturucu ile etkin bir şekilde mücadele ederek evlatlarımızı bu illetten uzak tutmak için gerekli adımları attık diyerek sözlerine devam eden Tunç, “Bu çerçevede, 5237 sayılı Kanun 188 ve 191. maddelerinde, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile kullanma suçlarının okul ve yurt binaları çevresinde işlenmesini arttırıcı sebep olarak belirleyerek uyuşturucunun çocuklarımızdan uzak durmasını sağladık. Yine uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezasını 15 yıldan aşağı olmamak üzere hapis olarak belirledik” diye konuştu.
Bakan Tunç sözlerini şöyle sürdürdü; “Çocukların taraf olduğu ceza dosyalarındaki adli sürecin makul sürede bir an önce hızlı bir şekilde tamamlanması için adımlar attık, atmaya devam ediyoruz. Bu çerçevede; kanun yolu incelemelerinde “Dosya Gönderme Formu”nda ‘Dosyanın Öncelik Durumu’ bölümünde gerekli güncellemeleri yaparak suça sürüklenen çocuk ibaresi ekledik ve bunu UYAP ekranına yansıttık. Kavramlar ve kelimeler, bizim bir konuyu hangi açıdan ele aldığımızı gösterir. Durduğumuz yeri, bakış açımızı gösterir. Örneğin Çocuk Koruma Kanunu’nda çocuğun bir suçu işlediği değil, bir suça sürüklendiği kabul edilmiştir. Tüm bunların yanında çocuk yargılamalarında ihtisaslaşmanın sağlanması için gerekli adımları attık. 2021 yılında Hâkimler ve Savcılar Kurulu kararıyla, çocuk ağır ceza ve çocuk mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde, bu mahkemelerin görev alanına giren suçlara ilişkin davaların belirli mahkemelerce görülmesini hüküm altına aldık. Yine Çocukların kolluk güçleri ile anne veya babadan koparıldığı çirkin görüntülere de son verdik. Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair mahkeme kararlarının icrasını artık, İcra Dairelerince değil; adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüklerimiz tarafından çocuk dostu şekilde oluşturulan ‘Çocuk Görüşme Merkezlerinde’ uzmanlar tarafından yerine getirilmektedir”
159 bin 284 işlem gerçekleştirildi
Sosyal çalışmacı ve psikologlar eşliğinde 800 çocuk görüşme merkezinde bu hizmetleri vatandaşlarımıza Adalet Bakanlığı olarak ücretsiz sağladıklarını aktaran Tunç, “Tüm ülke çapında faaliyet gösteren 800 Çocuk Görüşme Merkezinde, şu ana kadar 2 bin 58 çocuk teslimi ve 20 bin 343 kişisel ilişki dosyası olmak üzere toplamda 22 bin 401 dosyada 159 bin 284 işlem gerçekleştirilmiştir. Son 21 yıldır politikalarımızın temeline, çocuğun üstün yararını mutlak bir şekilde koyuyoruz. Çocukları suçtan olabildiğince uzak tutabilmek, adli süreçlerde ikincil örselenmelerine engellemek her zaman önceliklerimiz arasında yer aldı. Bu bakış açısından hareketle, Adalet Bakanlığı olarak; mağdur odaklı adalet anlayışını hayata geçirmenin gayreti içinde olduk. Suç mağduru kadın ve çocukların, faillerle bir araya gelmeden, uzmanların desteği ile özel ortamlarda ifadelerini verebilmelerine imkân sağlayan ‘Adli Görüşme Odaları’ oluşturduk. Artık söz konusu çocuk ve mağdurların ifade ve beyan alma işlemleri fail ile yüz yüze gelmeden bu özel ortamlarda gerçekleştirilmektedir. Böylece mağdurlar, maruz kaldıkları eylemleri duruşma salonunda birçok kişinin huzurunda anlatmak zorunda kalmamaktadır. Bugün itibariyle 81 ilde 162 Adliyede 170 Adli Görüşme Odalarında 100 binin üzerinde adli görüşme gerçekleştirilmiştir” diye konuştu.
“396 bin 599 sosyal inceleme raporu hazırlandı”
Hazırlanan ‘Mağdura Yaklaşım Kılavuzu’nda çocuklara ayrı bir başlık açtıklarını söyleyene Tunç, “ Uzmanların, pedagogların, psikologların ve yargı çalışanlarının çocuklarla sağlıklı iletişim kurabilmesi için dikkat edilmesi gereken hususları burada ortaya koyduk. Ayrıca 81 ilimizde kurduğumuz ve sayısı 167 olan Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüklerimiz; başta çocuklar, kadınlar, engelli ve yaşlı bireyler olmak üzere tüm mağdurların adli süreçte yalnız olmadıklarını hissettirmektedirler. Suç mağdurları, müdürlüklere başvurarak adli süreç boyunca bilgilendirilmekte, ihtiyaç duydukları hizmetlere yönlendirilmekte ve psiko-sosyal destek hizmetlerinden yararlandırılmaktadır. Bu çerçevede, bu müdürlüklerde görev alan sosyal çalışmacı, psikolog ve pedagoglardan oluşan adli destek görevlileri tarafından çocuklar ve taraflar hakkında gerekli tedbirlerin de alınmasını sağlamak maksadıyla; 2023 yılında toplam 131 bin 371 sosyal inceleme raporu hazırlanmış, yine 2023 yılında 31 bin 38 ifade işlemine eşlik edilerek çocuk ve mağdurlara psiko-sosyal destek sağlandı. Kurulduğu günden bu yana da “mış, destek olunan ifade işlemi sayısı da 105 bin 855’a ulaşmıştır. Adaletin kapısı olan adliyenin kapısından giren çocuklarımız adliyede yanında, adli destek mağdur hizmetleri müdürlüklerimizi bulmaktadır. Çocuklarımızın adli süreçlerde bir başına, çaresiz, yapayalnız kalmalarına hiçbir zaman gönlümüz razı olmaz” dedi.
“Çocuk İzleme Merkezlerini kurduk”
Bakan Tunç şöyle devam etti; “Ayrıca suç mağduru olduğundan şüphelenilen çocuklarımızın adli süreçlerde ikincil örselenmesini önlemek amacıyla, diğer kliniklerinden farklı fiziksel özelliklerde, bütün adli, tıbbi ve psikososyal işlemlerin tek seferde yapılmasına imkân verecek şartların sağlandığı, çocuk dostu bir ortam olan Çocuk İzleme Merkezlerini kurduk. Söz konusu Merkezleri; 4 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Çocuk İzlem Merkezi Başbakanlık Genelgesi” ile faaliyete geçirmiştik. Bu genelge sonrasında 2019 yılında Ceza Muhakemesi Kanunun 236. Maddesinde yaptığımız değişiklikle Çocuk İzleme Merkezlerini yasal dayanağa kavuşturduk. Hâlihazırda ülkemizde 67 ilde 70 Çocuk İzleme Merkezi hizmet vermekte ve ülke geneline yaygınlaştırmaya devam ediyoruz”
Bursa’da açılışını yaptıkları Çocuk Adalet Merkezi’yle çocuğun üstün yararını gözettiklerini belirten Tunç, “Ülke çapında yaygınlaştırmaya devam ediyoruz. Çocuk Adalet Merkezleriyle; Çocuğun bir suçlu gibi yargılandığını değil, devletin şefkatli elinin kendisini suçtan uzak tutmak için seferber olduğunu iliklerine kadar hissetmesini, çocuklara yönelik adli süreçteki tüm işlemlerin çocuk dostu bu merkezlerde yerine getirilmesini, çocukların; hâkim, savcı ve pedagogları aynı zamanda bir abi, bir abla gibi görmesini istiyoruz. Suça sürüklenen çocukların adli süreçlerde olumsuz etkilenmelerinin önüne geçilmesini, mağdur çocukların ikincil travma yaşamalarını önlemeyi, böylece çocukların kendisinin yargılandığını değil, kendisine yardımcı olunduğunu görmesini ve hissetmesini, hedefliyoruz” dedi.
“Bu düşüncelerle kurguladığımız Çocuk Adalet Merkezinin ilkini Erzurum Büyükşehir Belediyesinin desteğiyle Erzurum’da faaliyete geçirmiştik. Ardından Çocuk Adalet Merkezi kurulması için Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile protokol imzaladık” diyen Bakan Tunç, “Bugün de burada çocuk adalet merkezlerini yaygınlaştırma çalışmalarımız çerçevesinde daha önce Bursa Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlığınca kullanılan bu yapıyı Bakanlığımızca yapılan restorasyon işlemleri sonrasında Bursa Çocuk Adalet Merkezi olarak hizmete açıyoruz. Çocuk Adalet Merkezini; çocuk mahkemeleri, Cumhuriyet başsavcılığı çocuk bürosu ile adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüğünü bir arada yapılandırdık. Merkezi, fiziki mekân olarak tamamen çocuk dostu şekilde tasarladık. Merkezdeki duruşma salonu, yetişkinlerin yargılandığı duruşma salonlarından farklı olarak çocuğun katılım hakkını güçlendiren ve istişareyi öne çıkaran bir şekilde düzenledik. Merkezde ayrıca baro, çocuk polisi, adli tıp uzmanı, aile ve sosyal hizmetler görevlisi ile klinik uygulamalar yapabilmeleri için üniversitelerin hukuk fakültesi ile psikoloji bölümü öğrencileri için yer tahsis etti” dedi. Konuşmasının sonunda Filistin’de yaşanan zulme de değinen Bakan Tunç, “Bugün biz burada çocuğun üstün yararını, çocuk haklarını konuşurken; maalesef Filistin’de bütün dünyanın gözü önünde çocuk katliamı devam ediyor. Gazze’de bir insanlık suçu, savaş suçu işleniyor. Soykırım yapılıyor. Bugüne kadar 24 binden fazla Filistinli şehit edildi. Şehit olanların 10 binden fazlası çocuk, 7 binden fazlası Kadın maalesef. Yani şehit olan Filistinlilerin yüzde 70’ten fazlası çocuk ve kadınlardan oluşuyor. Gazze’de masum sivillerin üzerine bombalar yağdırılıyor. Dünyanın gözü önünde insan hakları, çocuk hakları, insanlığın bütün ilkeleri, ahlakın ve hukukun bütün ilkeleri ihlal ediliyor. Ancak üzülerek görüyoruz ki; Uluslararası kuruluşlar sessiz. Sürekli insan hakları, çocuk hakları diyenler, demokrasi savunuculuğu yapan, kendilerini demokrasinin beşiği olduğunu iddia eden ülkeler suspus haldeler. Türkiye olarak biz hep Filistinli kardeşlerimizin yanındayız, yanında olmaya da devam edeceğiz. Akan kanın durdurulması noktasındaki mücadelemizi Cumhurbaşkanımızın liderliğinde sürdürmeye devam edeceğiz. Bu vesileyle Filistinli kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Yaşanan zulmü lanetleyerek, kınıyorum” dedi.
Açılış törenine, Bakan Yılmaz Tunç’un yanı sıra Bursa Valisi Mahmut Demirtaş, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz, milletvekilleri, belediye başkanları, protokol üyeleri ve adliye personeli katıldı.