Raif KAPLANOĞLU
Boşnak kimdir, kökü nereye dayanır? Bu soruya bir çırpıda yanıt vermek güç. Bursa’ya yerleşen Boşnak göçmenlerin çoğuna göre, kökenleri Anadolu’dan Bosna’ya göç eden Türklere dayanır. Ancak bilim adamlarına göre bu görüş doğru değil. Çünkü herşeyden önce bir toplumun kökeni belirlemeye yarayan en önemli ölçü dildir. Oysa Boşnakların ana dili Boşnakça’dır. Boşnaklar, Türkiye’ye geldiklerinde hiç Türkçe bilmemektedirler. İnsanlar dinlerini ve geleneklerini çabuk değiştirebilir ama ana dillerini çok uzun yıllar korurlar. Tıpkı bugün Kosova’da yaşayan Mamuşalı Türkler veya Romanya’daki Gagauzlar gibi.
Boşnak adı Bosna’dan gelmekte olup, Bosnalı Müslüman halka verilen genel addır. Ülkenin ortasından akan ve Sava nehrine dökülen Bosna ırmağı nedeniyle bu adı almıştır.
Slav, Hırvat ve Avar karışımı olan Bosnalılar, 9-10. yüzyılda Bogomilcilik mezhebine bağlıydılar. Üçleme’yi ve Hz. İsa’nın Tanrı’nın oğlu olduğunu kabul etmeyen inançları yüzünden uzun süre öbür Hıristiyanların baskısı altında kaldılar. Özellikle de Ortodoks Sırbistan ve Bosna krallarının zulmüne uğradılar.
“Patarene” (Bosna İnancı) adını alan mezhep, Bosnalı yönetici ve soylularca da benimsenerek ulusal bir harekete dönüşmüştür.
1463’te Bosna ve Hersek’in Osmanlı yönetimine girmesi işte bu nedenle Boşnaklarda büyük sevinç yaratmıştı. Osmanlı yönetimi, adeta Boşnaklar için bir kurtarıcı olarak görüldü. Devlete yakın duran Boşnakların çoğu Müslümanlığı kabul etti. Osmanlı Devleti de onları korudu ve Boşnaklar çok önemli devlet görevlerine kadar yükseldi.
Boşnaklar Avrupa’da Müslümanlığın mücahidi oldu
Osmanlı döneminde, Boşnakların aydın kesimi ile mal ve arazi sahiplerinin büyük bölümü Müslüman oldular ve eski ayrıcalıklarına dokunulmadığı için de, İslamiyete canı gönülden bağlandılar. İmparatorluğun kuzeybatı sınırlarını yüzlerce yıl koruyan Boşnaklar, Avrupa’nın derinliklerinde yer alan tek Müslüman grup olmaları nedeniyle hep devletten saygı ve ilgi gördü.
Anadolu’dan gelen dervişler de Nakşibendilik, Rufailik, Mevlevilik gibi tarikatları Boşnaklar arasında yaydılar. Boşnaklar eski kültürlerinin Müslüman-Türk kültürüyle karışması sonucunda özgün bir topluluk yapısına büründüler.
Osmanlı yönetim katında devşirme Boşnakların önemli bir yeri vardır. 1544 yılından 1611 yılına kadar 9 Boşnak yönetici Sadrazam yani Başbakan olmuştur. Damat İbrahim Paşa, Sofu Mehmed Paşa, Cezzar Ahmed Paşa, Koca Mustafa Paşa, Hersekzade Ahmed Paşa gibi ünlü devlet adamları Boşnak asıllıydı. Bostancı Ocağı’na alınacak gençler de genellikle Boşnak devşirmelerden seçilirdi.
Boşnaklar, Boşnakça olarak anılan ve Sırpça-Hırvatça’nın Ştokav lehçesi yanında, Boşnak Türkçesi denen ikinci bir dil kullanmışlardır. Boşnak Türkçe’si, Ştokav lehçesi ile Türkçe’nin Rumeli ağzının bir karışımıdır.
Halk edebiyatının zenginliğine karşın, yazılı Boşnak edebiyatı ancak 17. yüzyıla kadar iner. Kendi dillerinin yanı sıra Osmanlıca, Arapça ve Farsça yazmış Boşnak yazarları da vardır. Veli Mahmud Paşa, Mostarlı Derviş Paşa, Vusuli, Suzi ve Habibe Hanım Türkçe yazan ünlü Boşnak yazarlardır.
Boşnakların Çoğu Bursa’da Yaşıyor
Türkiye’de yaşayan Boşnakların büyük bölümü, halk arasında “93 Harbi” olarak anılan 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşından sonra göç etmiştir.
93 Harbi sırasında Bosna-Hersek’te yaklaşık bir milyon kişi yaşamaktaydı. Bu Boşnakların önemli bir bölümü, Avusturya-Macaristan egemenliği altına girince, gördüğü baskılar nedeniyle göç etmişti.
Türkiye’ye yerleşen Boşnakların hemen tamamı, Bursa ile Adapazarı arasında iskan edilmişti. Günümüzde Karamürsel, Adapazarı ile birlikte Boşnakların en yoğun yaşadığı yer Bursa’dır. Boşnaklar, Samanlı Dağları ile Uludağ’ın doğu eteklerine yerleştikleri görülmektedir.
Yunanlı araştırmacı giorgios Skaliri’nin Mikros Asias adlı kitabına göre 1922 yılında Hüdavendigar vilayetinde 40.000, Bursa Sancağı’nda ise 6.420 Boşnak yaşamaktaydı. Resmi verilere göre ise Bursa’daki Boşnakların nüfusu 10.000’dir.
Bursa’da hiçbir Arnavut köyü bulunmamasına karşın toplu olarak göçmeleri nedeniyle, birçok Boşnak köyü kurulmuştur.
Anne tarafımız Boşnak olup, dedeleri Samanlı Dağları’ndaki Yukarı Beşpınar köyüne iskan olmuş. Hemen yanında da Aşağı Beşpınar adlı başka bir Boşnak köyü vardır. Son derece dağlık olan bu yerde dedelerim çok uzun yaşamamış. Yine bu civarda bulunan Hüseyinçeşme, Çamurlubayır (Üreğil ile Yeniköy arasındadır) ve Vefa köyü de Boşnaklar tarafından kurulmuştur. Kurtuluş Savaşı sırasında Boşnak köyleri tahrip olunca başka köy ve kasabalara yerleşmiştir. Bugün Yukarı Beşpınar, Aşağı Beşpınar, Hüseyin Çeşme, Çamurlubayır ve Vefa adlı Boşnak köylerinden hiç biri artık yaşamıyor.
Boşnaklar, Harikzede sıfatıyla Yeniköy, Keramet, Cihanköy ve Gölyaka köylerine iskan edilmişlerdir. Bugün bu köylerde yaşayanların büyük bölümü Boşnak’tır. En yoğun Boşnak’ın yaşadığı köy de Yeniköy’dür. Ayrıca Orhangazi’nin Ortaköy, İnegöl’ün Cerrah ve Yenice beldelerinde yoğun olarak Boşnak yaşamaktadır.
1914 tarihli haritalarda, Uludağ’ın doğusunda, Boşnak adını taşıyan birkaç köy adı geçmektedir. İnegöl'e bağlı Lütfiye, İnayet, Esenköy, Mesudiye ve Turan köyü, kaynaklarda sözü edilen Boşnak adlı köylerdir. Bugün de halen Boşnak köyleridir.
Karacabey’e bağlı Fevzipaşa köyü de, 1880’li yıllarda 35 hane Boşnak göçmeni tarafından kurulmuştur. Kurucusu Sultan Abdulhamit’in sarayında görevli İsmail Bey’dir. Ayrıca Bursa’nın Alacahırka ve Mollaarap, İnegöl’ün Burhaniye ve Mesudiye, Karacabey’de ve İznik’in Yeşilcami mahallesinde de Boşnaklar yaşamaktadır.
Toplu olarak olmasa da, son yıllarda da Bursa’ya Boşnak göçü yaşanmıştır. Yeniköylü Muradiye Beyazıt 5-6 hane olarak 1957 yılında Yugoslavya/Yenipazar’dan kasabasına göç etmiş, Kamile Güneri de, 1930 yılında Yugoslavya’dan göç edip Yeniköy’e yerleşmiş. Yeni gelen Boşnakların bir kısmı ise İnegöl ve Bursa merkeze yerleşmektedir. Bursa’da değil ama, İnegöl’de Boşnakların bir derneği var. Bu dernek ile bir ölçüde kültürlerini yaşatmaya çalışıyorlar.
Boşnaklar Keyiflerinden Vazgeçmez!..
Anneannem, çocukluk yıllarımda her yemekten sonra kahve hazırlayıp, dedemle karşılıklı içerlerdi. Hem de en kötü günlerinde. Dedemin babaları, Kurtuluş Savaşı sırasında oradan oraya sürüklendiği yıllarda bile, sırtlarındaki un çuvalları içinde mutlaka kahve fincanları taşıyıp, her mola da içtiklerini anlatırdı. Kahve kültürü çok gelişmiş olan Boşnaklar, en kötü koşullarda bile keyif ve zevklerinden taviz vermezler.
Yiyecek ve giyeceğe meraklı olan Boşnakların özellikle börekleri çok ünlüdür. Etli kol ve kulukuşa adlı böreği ile körpide olarak anılan tavuğun yufkaya sarılarak yapılan yemekleri çok ünlüdür. Hurmisa olarak anılan kalbur tatlısı da ünlüdür.
Boşnakların Armonika, gusla, saz, tambur, kemençe gibi özel çalgıları vardır.
İnegöl’deki Boşnaklar arabacılık, sıvacılık, duvarcılık, un ticareti, fırın işçiliği yaparlarken, Yeniköy’deki Boşnaklar da genellikle zeytin tüccarlığı işi ile uğraşırlar.
Erkeklerin çoğunlukla uzun boylu, koyu saçlı, kumral ve kahverengi gözlü olurlar. Kızlar ise sarı saçlı ve renkli gözlü olurlar. Tenleri ise beyaz. Bir Boşnak için, birisini yalancılıkla itham etmek en ağır suçtur.
Dedem, her tür kararında anneanneme danışırdı. Boşnak evlerinin çoğunda kadının sözü geçerdi. Boşnak evleri her zaman temiz ve bakımlıdır.
Anneannemin dedemi hiç adıyla andığını hatırlamıyorum. Hey!.. Dede... Adam... Yaşlı... gibi ifadelerle çağırır veya seslenirdi. Yazıyı hazırlarken, bu ifadenin sadece anneanneme değil, tüm Boşnaklar için geçerli bir katı kural olduğunu öğrendim. Kocasına karısının adıyla hitap etmesi ayıp sayılırmış.
Anneanneme de komşular, adıyla değil de eşinin adıyla anarlardı. Mehmet’in karısına Mehinsa, Veysel’in karısına Veyselovissa, Tahsin’in karısına Tasimovissa, Murat’ın karısına Muratovissa, İbrahim’in karısına İbrovissa, Osman’ın karısına Osmanavissa, Ömer’in karısına Ömerovissa, Kamil’in karısına Çamilovissa, Ali’nin karısına Aliinsa derler.
Boşnaklar, nüfus cüzdanlarındaki adlarıyla da kişileri asla anmazlar. Anneannemin asıl adı Azize idi ancak ona İzo derlerdi. Dedemin gerçek adı da Aptullah olmasına karşın Avdo olarak anılırdı. Zarife’ye Zlatka, Fatma’ya Fatima, Nazım’a Niza, Hayriye’ye Hayro, Nine’ye nano, Muharrem’e Muho, Emine’ye Miğno, Ramazan’a Ramo, Hüseyin’e ise Hüso derlerdi.
Bursalı Boşnaklardan birçok sanatçı ve edebiyatçı yetişmiştir. Ülke çapında ünlü öykücümüz Cemil Kavukçu ile Yaşar Faruk İnal İnegöllü Boşnaklardandır. Karacabey’in ilk kitabını yazan Şaban Yalazı da Boşnak’tır.
Yakın zamana kadar Bursa’da Boşnakça bilen, hatta kendini Boşnak olarak bilen kimse kalmayacak. Ancak yine de, Avrupa’nın derinliklerinden kopup gelmiş olan Boşnaklar, Bursa ve dolayısıyla Türk kültür yaşamında farklı bir renk getirmiş olup, hoş bir seda olarak hep yerini koruyacaktır.