Başbakan Binali Yıldırım, İspanya’nın başkenti Madrid’e düzenledi resmi ziyaret kapsamında düzenlenen Yeni Ekonomi İş Forumu’na katıldı. Forumda konuşan Başbakan Yıldırım, “Uluslararası toplum, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere üzerimize düşen görev bir yandan bölgesel sorunları halletmemiz, bir yandan da buralardaki insanların başka yerlere göç etmesinin önüne geçmemiz lazım” dedi. Yıldırım, sorunların kaynağına inerek çözüm üretilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Daha çok silah geliştirerek, daha çok anarşi terörü tetikleyecek keskin tedbirler alarak bölgesel sorunları çözemeyiz. Avrupa’nın da Türkiye’nin de güvenliği sağlayamayız. Biz Suriye Irak bölgesine gitmek isteyen 60 bin yabancı savaşçıyı sınırlarımızdan geri döndürdük. Ne kadar büyük bir tehditle karşı karşıya kaldığımızı düşünün ve bu şekilde 4 bin 500 yabancı savaşçıyı Suriye’den, Irak’tan ülkemize geçerken yakaladık ve cezaevine koyduk. DEAŞ bugün ortak bir sorun, DEAŞ’la birlikte mücadele etmemiz lazım” ifadelerini kullandı.
“AFRİN’E TERÖR OPERASYONU DÜZENLEDİĞİMİZDE BAZI DOSTLARIMIZ BUNDAN RAHATSIZ OLUYOR”
Fırat Kalkanı ve Afrin Operasyonları’na değinen Yıldırım, “Türkiye, Fırat Kalkanı bölgesinde, Cerablus’ta, Azez’de, Elbab’da tam 3 bin 800 tane DEAŞ’lıyı tek başına etkisiz hale getirdi. Oraya 160 bin Suriyeli döndü yerleşti, çocukları okula başladı, hayatlar normale döndü, moraller yükseldi. Terörden eser yok, benzer şekilde Afrin bölgesinde 350 bin tane Arap, Kürt ve Türkmen zorla ve baskıyla malları elinden alındı, çocukları ellerinden alınıp dağa götürüldü ve çocuklara terör örgütü tarafından zulmedildi. 350 bin kişi bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. Bu insanlar Türkiye’ye geldiler. Bununla kalmadılar sınırlarımıza büyük büyük tüneller kazarak Türkiye’ye bugüne kadar 740 tane roket attılar. İki sınır ilimizde 71 sivil hayatını kaybetti. Ondan sonra biz Afrin’e terör operasyonu düzenlediğimizde bazı dostlarımız bundan rahatsız oluyor. Bekleyelim de bu terör örgütleri oradaki insanları öldürmeye, insanları evlerinden kovup mallarına el koymaya devam mı etsin. Zulüm mü yapsınlar. Biz buna rıza gösteremezdik. Ve burada da operasyonu yaptık ve bölgenin terör örgütlerinden temizliğini gerçekleştirdik. Şimdi oraya da dönüşler başladı. Oraya Doğu Guta’dan, Duma’dan insanlar gidip yerleşiyor çünkü orada güvenlik ve huzur var. Bu gayret ve çabalarımızın amacı Suriye’de kalıcı barışı tesis etmektir. Birleşmiş Milletler Cenevre inisiyatifine yardımcı olmak. Bu konuyla neden bu kadar ilgiliyiz, çünkü sadece Suriye ile 911 kilometre sınırımız var. Bu sınır boyunca tehdit her an var. Terör tehdidi var, mülteciler sürekli geliyor, zaten bir açık kapı yaptık. İnsan hayatından daha büyük şey olmaz. İnsan hayatının olmadığı yerde neyi konuşacağız. O insanlar ölümden kaçtı, bize sığındı. Biz onlara kucak açtık. Tıpkı 1490 yılında Yahudilerin İspanya’dan Osmanlı’ya sığındığı gibi. İnsanlar niye doğdukları, büyüdükleri yerleri terk etmek için yollara düşüyorlar. Bir bilinmeye bir maceraya niye sürükleniyorlar. Daha iyi bir hayat için, daha iyi bir gelecek için. Daha iyi bir gelecek herkesin hakkı. İster İspanya’da yaşasın, ister Lübnan’da yaşasın; ister Türkiye, ister Libya fark etmez. Bizim yapmamız gereken önce ülkemizde gelişmişlik farklarını asgariye indirmek. Daha sonra bölgemizde ateşi söndürmek ve o insanların orada kalmasını sağlamak” şeklinde konuştu.
“HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRADIK”
Suriye’deki sorunlara dikkat çeken Yıldırım, “Düşünebiliyor musunuz bugün 65 milyon mülteci var dünyada. Bunların vatanları yok. BM’de 194 ülke var. 20. büyük ülke mülteciler ülkesi. Bu sorunlara kulağımızı tıkayamayız. Sınırlarımızdaki duvarları, girişleri ve çıkışları daha da sıkılaştırarak sorunları çözemeyiz. Bölgede güç gösterisi yapmak yerine iş birliği yaparak sorunları çözmek. Suriye’deki sorunun sebebi de, başlatanı da biz değiliz ama sonuçlarını yaşayan ve bedelini ödeyen biziz. 3 buçuk milyon mülteciye biz 8 yıldır kucak açıyoruz. Ekmeğimizi, aşımızı paylaşıyoruz. Onlara sağlık, barınma ve eğitim hizmeti veriyoruz. 30 milyar dolar bütçemizden harcadık. Bunu seve seve yaptık. Çünkü biz ’insanı yaşat ki dünya yaşasın’ felsefesini benimseyen bir ülkeyiz. Bunun için yaptık. Dolayısıyla dostlarımızdan aferin iyi yapıyorsunuz demelerini beklemiyoruz ama bunu da yeterli görmüyoruz. Onların da biraz elini taşın altına koymasını bekliyoruz. 3 milyon Euro sözü verildi, ikinci 3 milyon Euro da verilecek denildi. Üzerinden 3 sene geçmesine rağmen daha 3 milyar Euro’nun 3’te birini alamadık. Biz Avrupa birliği ile bir anlaşma yaptık, dedik ki bunları geçişini önleyelim. Buna karşılık ülkemizde 3 buçuk mülteci var, biz bunlara barınak, aş, sağlık ve eğitim hizmeti sağlıyoruz, buna biraz katkı yapın dedik. Ayrıca, Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki üyelik müzakerelerinde de yeni bir adım atalım, vize muafiyeti sağlayın, artı gümrük birliği de güncellensin. Tamam mı, tamam. Anlaştık, el sıkıştık. Türkiye tarafı olarak biz yapılması gereken her şeyi yaptık. Günlük göçmen geçişi 50’nin altına indi. Durdurduk. Ancak birlikten beklediğimiz cevabı alamadık. Maalesef, yine bir hayal kırıklığına uğradık. Geçmişte Kıbrıs sorunun çözümünde yaşadığımız hayal kırıklığını burada da yaşadık. O zaman da bize iki halk referandum yapsın ondan sonra çözüm sağlayalım Kıbrıs’ı Avrupa Birliği’ne alalım, olur mu olur. 2004’te biz kabul ettik. Referandum yapıldı. Türk tarafına telkinde bulunduk, kampanyalarına da katıldık. Barış olacak, kardeşlik olacak bunun için evet deyin. Dediler. Rum tarafı hayır dedi. Tersine kampanya yaptı ve sonunda ne oldu, Avrupa Birliği Rum tarafını birliğe tam üye yaptı ve sorunu içinden çıkılmaz hale getirdi” dedi.
(İHA)