USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Yaşam

Belçika'da adlarından söz ettiren Türk kadınları, başarılarının sırlarını anlattı

Belçika'da yerleşik Türk toplumunda önemli başarılar elde eden Türk kadınları, uğradıkları ayrımcılığa rağmen kariyerlerinde ilerlemelerinin sırrının karşılaştıkları zorlukları kişiselleştirmeden, azimle çalışmaya devam etmek olduğunu söyledi.

Belçika'da adlarından söz ettiren Türk kadınları, başarılarının sırlarını anlattı
07-03-2023 11:23
07-03-2023 11:37
Google News

Türk asıllı Belçikalı medikal onkolog Prof. Dr. Sevilay Altıntaş ve Avukat Yeliz Karaca, "8 Mart Dünya Kadınlar Günü" dolayısıyla AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Anvers Üniversite Hastanesinde görev yapan Altıntaş, gerek daha önceki faaliyetleri gerek Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'ta meydana gelen depremlerin ardından Belçika'nın Hatay'da kurduğu sahra hastanesinde görev yapmak için seçilmesiyle son dönemde Belçika medyasınca da ilgi gören başarılı kadınlar arasında yer alıyor.

Amerikan Kanser Araştırmaları Derneğince (AACR) verilen seçkin bir ödülün de sahibi olan Altıntaş, ailesiyle Belçika'ya göç ettiğinde 3 yaşında olduğunu anlattı.

Altıntaş, "Bizim göç hikayemiz farklı. Önce annem Belçika'ya gelmiş. Genel durumun aksine ilk gelen babam olmamış. Sonra babam, ben ve iki kardeşimi getirmiş. Bizde güçlü kadının farkı burada başlıyor." ifadesini kullandı.

Doktor olma hayalinin sık bronşit olduğu ve çok sık doktora gittiği çocukluk döneminde başladığını belirten Altıntaş, "Aile doktorumuzu çok seviyorduk. O, benim dedem gibiydi. Her işimize koşan bir doktorumuz vardı. Türk toplumunun tamamı onu tanıyordu ve ismini 'Türklerin babası' koymuşlardı. Sanırım ondan etkilenerek bu hayali kurdum." diye konuştu.

İstanbul'da 1971'de doğan Altıntaş, "Onkoloji aşkım, rahmetli amcam akciğer kanseri olduğunda başladı." dedi.

Üniversiteyi bitirdiğinde evli ve iki çocuklu olduğunu söyleyen Altıntaş, sonraki yıllarda da 2 çocuğu daha olduğunu dile getirdi.

"Ben negatif bir yorum aldığımda başarmak için daha çok çabalarım"

Altıntaş, başarısının arkasındaki en büyük gücün annesinin desteği olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Başarılı bir anneysen, dünyayı değiştirirsin. Benim annem, ilkokul mezunu ve çok başarılı bir kadın. 3 işi bir arada yaptı, 6 çocuk büyüttü. Annemin çalışkanlığıyla başarısıyla yoğrulmuş bir evlat olduğum için başardım. Annem, her zaman her an arkamdaydı, yanımdaydı. Başarımın çok çabuk farkına vardı. Etraftan çok fazla negatif tepkiler alıyorduk. Babama söyledikleri bir cümle hala beni çok üzer; 'kız çocuğu okursa alim değil zalim olur.' Bunu diyenleri şimdi anlıyorum. Çoğu köyden gelmiş, zor şartlar altında yaşıyordu ama bu cümle beni çok üzmüştü, çok da güçlendirdi. Negatif bir yorum aldığımda başarmak için daha çok çabalarım."

"İnsanın hayatında karşısına ona güvenen ve inanan bir iki insan çıkmalı"

Altıntaş, 17-18 yaşlarındayken, bebekken beşik kertmesi yapıldığı dayısının oğluyla evlenmesinin beklendiğini, lisede karşılaştığı öğretmeninin müdahalesiyle hayatının bu yöne evrilmesinin önüne geçebildiğini söyledi.

Evleneceği için yüksek bir eğitim yerine daha düşük profildeki bir okula gittiğini anlatan Altıntaş, şu ifadeleri kullandı:

"Latince, fen bilimleri altyapılı bir okuldan geldiğimi gören öğretmenim beni yanına çağırarak, 'neden bu okula geldiğimi' sordu. Hayalimi sordu. 'Hayalim, doktor olmaktı ama evlenmek zorundayım, ailemin baskısı çok fazla dedim.' 'Babanın karşısına çıkıp eğitimimi elimden alırsan, bu evden gidiyorum diyeceksin ve pazartesi eski okuluna döneceksin.' dedi. Ben de dediğini yaptım. İnsanın hayatında karşısına ona güvenen, inanan bir iki insan çıkmalı. 'Sen yaparsın, sen başarırsın' cümleleri çok önemli. Bir çocuğa söylenebilecek en kötü şey 'sen yapamazsın, sen kızsın, sen Türk'sün, sen Faslısın...' Çok yanlış şeyler bunlar."

Altıntaş, karşılaştığı ayrımcılıkla ilgili anısına değinerek, "Ben aslında kadın doğum onkolojisi eğitimi alacaktım cerrah olarak. Ama benim yerime bu görevi, profesörün yeğenine verdiler. Ama hematoloji Profesörü Berneman beni arayarak, 'Sana haksızlık yaptılar. Ben bu haksızlığı kabul edemiyorum.' dedi. Tıptaki tek babam Profesör Berneman'dır. İşte bu tip insanlar karşınıza çıkmalı." şeklinde konuştu.

"Geldiğim yeri hiçbir zaman unutmadım"

Belçika'daki Türk toplumundan hiçbir zaman kendini soyutlamadığını vurgulayan Altıntaş, "Onların içinde yoğrulmaktan gurur duyuyorum. 'İnsan geldiği yeri unutursa, gittiği yerde kaybolur.' diye bir söz vardır. Geldiğim yeri hiçbir zaman unutmadım. O insanların içinde büyüdüm doğrularıyla, yanlışlarıyla. Çok vatansever bir insanım. Türklüğümle gurur duyuyorum ama aynı zamanda Flaman olmakla da gurur duyuyorum." dedi.

Flaman N-VA Partisinde aktif siyaset yapan ve Anvers Büyükşehir Belediyesi meclis üyesi olan Altıntaş, "Siyaset sayesinde büyük platformlarda ailelere, gençlere ulaşabilme fırsatım oldu. 'Sevilay abla seni takip ediyoruz. Senin gibi olmak istiyoruz.' diyorlar." ifadesini kullandı.

Altıntaş, Hatay'daki görevi sırasında depremzede bir kız çocuğuyla diyaloğunu, "Ona hayalini sordum. 'Abla senin gibi doktor olmak istiyorum.' dedi. Ben de küçük bir hediye verdim. 'Her zaman ablanı haberdar et.' dedim. 'Doktor ol.' dedim. Böyle ufacık dokunuşlar, insanı bir yerlere getiriyor." sözleriyle aktardı.

Anvers Üniversite Hastanesinde halihazırda aktif 5 bin kadar hastası olduğunu, günde ortalama 35 hasta baktığını belirten Altıntaş, meme, rahim ve gebelik onkolojisinde uzmanlaştığı için hasta sayısının fazla olduğunu, Türkiye ve diğer ülkelerden de gelen hastaları bulunduğunu söyledi.

Hastane bünyesinde hastalarıyla spor projeleri yaptığını, bu kapsamda İstanbul'daki maratona dahi katıldıklarını anlatan Altıntaş, "Duygusal bağ kurduğumuz hastalar oluyor. Hastalarımın hepsini seviyorum. Hepsine tavrım aynı. Empatim asla eksik olmaz. 'Kanser' dediğiniz zaman insanların dünyası başına çöküyor, hayatları duruyor. Tedavi sürecinde iyileşebildiklerini görmek, mutluluklarına şahit olmak bizi çok mutlu ediyor." diye konuştu.

"Birkaç defa açık ve net ırkçılıkla karşılaştım ama hiçbir zaman hayata küsmedim"

Kariyer hayatı boyunca ayrımcılıkla çok defa karşılaştığını belirten Altıntaş, şunları kaydetti:

"Birkaç defa açık ve net ırkçılıkla karşılaştım ama hiçbir zaman hayata küsmedim. O insanların cehaletine verdim. Ben, her zaman pozitif oldum hayata karşı. Pozitif enerjim ve düşüncem beni kurtardı. Sonuçta soy ismin Altıntaş, Pieters veya Janssens değil.

Hiçbir zaman pes etmeyin, her ülkede negatif ve ırkçı insan vardır. İnsan ötekileştirilmeyi hiçbir zaman kendisine has bir şey olarak görmemeli. Bunu yapanlar zaten negatif insanlar. Her şey insanın kendisinde başlar ve biter. Ben de bir hata yapıp diğer yönü seçebilirdim. Başardığınızı gördükçe, desteklemeyen kişiler de sizi destekliyor. Mesleğinizi kendinize hobi edinin, aşkla yapın ve başarın."

"Her zaman temsili bir görevimiz olduğunu hissettim"

Brüksel Havalimanı, Belçika posta dağıtım şirketi Bpost gibi kurumların hukuk danışmanlığını yapan, kamu ve idare hukuku alanındaki uzmanlığıyla ülkenin önde gelen avukatlarından biri olan Yeliz Karaca, aynı zamanda Belçika Türk Kadınlar Derneğinin başkanlığını yürütüyor.

Karaca, 1981'de Belçika'da Iğdırlı göçmen bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiğini anlatarak, "Hukuk okumak çocukluk hayalimdi." dedi.

Belçika'da yabancı olmanın kendisinde her zaman adaleti sağlamakla ilgili bir ilgi uyandırdığını vurgulayan Karaca, "Her zaman temsili bir görevimiz olduğunu hissettim. Hiç hata yapma lüksümüz yok. Her zaman başarılı olmamız gerekiyor gibi. Ailem tarafından da desteklendiğim için bu yolda hiç takılmadan yürüdüm." ifadesini kullandı.

Karaca, karşılaştığı ayrımcılıkla nasıl mücadele ettiğiyle ilgili şunları söyledi:

"Büyüklerimizin dilini bilmediği bir ülkede, bizim dil bilerek başarmamız gerekiyordu. Aksi bize ağır geliyordu. Onların emeklerine karşı saygısızlık yapmamak adına bir şeyler başarmalıydık. Azimli olduğunda kapılar açılıyor. Biraz fazla çalışıyorsun belki diğerlerinden; o da senin farkın oluyor. Özünü kaybetmeden uyum sağladığında ırkçılıkla karşılaşsan da bu tip insanlar u dönüşü yapıyor, yapmak zorunda kalıyor. Sen onlara o fırsatı vermiyorsun ancak hata yapmamaya da çok özen gösterdik.

Hata yaparsak Türk olacaktık. Çocuklarıma da söylüyorum. Kişiselleştirmeden, yanlış yapmamaya bakacaksın. Yanlış yaparsan tepki alabilirsin, aldığın tepkiyi de ırkçılık olarak konumlandırabilirsin. Önemli olan bunu aşabilmek. Yolundan sapmamak için kenara bırakabilmek. O konunun üzerine gitmek iyi değil. Aksini ispat etmek lazım. Olsa da seni gideceğin yoldan alıkoymamalı."

İnsanların ırkçılığı sorun olarak algıladığında bunun sorun olarak karşılarına çıktığını belirten Karaca, "Zorluklar olabilir. Onları engel olarak değil de bir kazanç olarak, 'Bir şey daha öğreneceğim.' diye görmek lazım. Ben burada toplumumun temsilcisiyim. Ekstra kimliğimiz var. Hem Belçikalıyız hem Türk'üz. Bu kombini güzel yansıtabilirsek, bir gökkuşağı gibi rengarenk karşıya bunu iletebilirsek hayranlıklarını kazanacağımızı düşünüyorum. Hayat virajlı yollarla geçiyor. Bize özgü değil herkes için böyle. Bu virajı doğru almakla, kadının gücüyle başarının ortaya çıkacağını düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Karaca, müvekkilleriyle arasında zaman içinde vefa ve gönül bağı kurulduğuna değinerek, "İşimi yaptım, bitirdim, dosya kapandı.' değil. O insanların hayatına dokunuyoruz. Hayatına bir şekilde yön vermişsin, sen dosyayı kapatıyorsun ama o kişi seni kapatmıyor. Bir şekilde 10-15 sene sonra gelip teşekkür eden, vefa gösteren müvekkillerim var." diye konuştu.

9, 11, 12 yaşlarında üç erkek çocuk annesi Karaca, şunları kaydetti:

"Bir anne için erkek çocuğu da ayrı bir sorumluluk. Sadece kız çocuklarını değil, toplumda faydalı bireyler yetiştirebilmek adına onlara da yatırım yapılması gerektiğini düşünüyorum. Kadın veya erkek fark etmiyor. İnsan başarı için içindeki sesi dinlemeli. Sevdiğin işi yapmalı ya da yaptığın işi sevmelisin.

Kadının gücünü her yerde görüyoruz. İstedikten sonra her şeyi yapabiliyor. Umutsuzluğa kapılmadan, bildikleri yolda gerekli mücadeleyi vererek ama o kadınsı ruhu da koruyarak güzel yerlere gelebilirler. Başarmak her zaman bir şey olmak değil. Başarmak, önce bir iç barışıklık konusu. Kendinle barışık olduğunda onu zaten yansıtabiliyorsun işine de. Kadınlarımız her zaman güçlü. Yeter ki kendilerine inansınlar."

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
Bursa Gazete Manşetleri
PUAN DURUMU TÜMÜ