Hürriyet'in haberine göre; Fikriye sekiz yaşındayken Mustafa Kemal’i Selanik’te tanır. Kemal Ağabey’i ondan 16 yaş büyüktür. Aralarında bir aile bağı vardır. Ama Mustafa Kemal o yıllarda böyle bir çocuğun varlığının hiç farkında değildir.
Yedi yıl sonra Balkan Savaşı öncesi Zübeyde Hanım İstanbul’a taşınmıştır. Mustafa Kemal de bir ara İstanbul’a gelir. Fikriye 15 yaşında çok güzel bir kız olmuştur. Kemal Ağabey’i ile yeniden karşılaşır ve ona sırılsıklam âşık olur. Ama o yaşlarda bu tutkusunu dışa vuracak halde değildir.
Ertesi yıl, Balkan Savaşı’ndan sonra Mustafa Kemal, İstanbul Akbıyık’taki konakta yeniden Fikriye ile karşılaşır. Fikriye onun boynuna sarılıp uzun uzun öper, elini de beline dolar. Kıpkırmızı olur. Kemal Ağabey’ini dudaklarından öpmemek için kendini güç tutar. İşte bu karşılaşma ölümüne tutkunun başlangıcı sayılır.
Sonra ayrılıklar, Çanakkale Savaşı, yine İstanbul ve Fikriye ile yeniden karşılaşma… Mustafa Kemal kendisini çılgınca seven bu kızla artık ilgilenmeye başlamıştır.
Sonra yeniden ayrılıklar. Mustafa Kemal’in Almanya gezisi, sonra yeniden İstanbul Akaretler ve yeniden karşılaşmalar. Fikriye artık yirmi bir yaşındadır. Ne var ki sevgilisine olan aşkı hep platonik bir havada kalır.
Derken, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı, Erzurum ve Sivas Kongreleri, Ankara ve Kurtuluş Savaşı.
Fikriye ne yapar yapar, İstanbul’dan kaçarak Ankara’ya ulaşır. Gazi o zaman Ankara Garı’nın olduğu yerde Direksiyon binasında kalmaktadır. Fikriye’yi coşkuyla kucaklar, çok mutlu olur ve onu konuk eder.
Fikriye artık evin hanımı durumundadır. Onu herkes Mustafa Kemal’in eşi olarak görmeye başlar. Evde konukları o ağırlar.
GİZLİ EVLİLİK
Sonunda Mustafa Kemal her türlü dedikoduyu önlemek için Fikriye ile nikâhlanır. O zaman Medeni Kanun henüz yoktur. İnsanlar, eski deyimle imam nikâhıyla evlenirler. Dönemin Şeriye Bakanı Mustafa Fehmi Gerçeker, Mustafa Kemal ve Fikriye’nin nikâhlarını gizlice kıyar. İki de tanık vardır, biri Gazi’nin üvey babası Ragıp Bey’in yakın akrabası, Türk Hava Kurumu eski Başkanı Fuat Bulca, öteki de Gazi’nin yaveri Muzaffer Kılıç. Bu evlilik hep gizli tutulur.
Fikriye en mutlu günlerini yaşamaktadır. Ama ne yazık ki araya yeniden ayrılıklar girer.
Gazi orada Latife Hanım’ı tanır. Bu hanım Batı kültürüyle yetişmiş, İngilizce ve Fransızca bilen görkemli, sosyal gösterişi olan varlıklı bir ailenin kızıdır. İzmir’in kurtuluşu günlerinin coşkusu içinde böyle çekici, cesur, yürekli ve iddialı bir kızla karşılaşmak ne yazık ki Gazi’nin biraz başını döndürür. Mustafa Kemal Ankara’ya döner. Fikriye’nin de o günlerde vereme yakalandığı anlaşılır. Gazi onu tedavi için Almanya’ya yollar ve hemen Latife Hanım’la evlenir.
SOĞUK KARŞILAMA
Fikriye bunu Münih’te kaldığı sanatoryumda öğrenince çılgına döner. Sanatoryumdan kaçarak İstanbul’a gelir ama Ankara’ya gitmesi engellenmiştir. Elinde bir izin kâğıdı olmayanlar Ankara trenine alınmazlar ama Fikriye sonunda o engelleri aşarak Ankara’ya varır. Doğru Çankaya’ya. Tabii başından aşağı kaynar sular dökülür. Mustafa Kemal kendisini çok soğuk karşılar, Latife Hanım da öyle.
Fikriye’nin artık yaşamdan beklediği bir şey kalmamıştır. Bu duruma katlanamayacağını anlar, çantasında taşıdığı tabancayı başına doğrultup tetiğe basar. Ama kurşun beyine saplanmamıştır. Fikriye kanlar içinde hastaneye kaldırılır. Ne yazık ki orada da tam yarası iyileşirken zatürreye yakalanır ve 27 yaşında yaşama gözlerini yumar.
Bu Cumhuriyet döneminin ilk yıllarından çok trajik bir aşk öyküsüdür.
Yıllar sonra Atatürk onu düşünürken şöyle diyecektir: “Beni iki kadın çok sevdi, biri yalnız ben olduğum için (o Fikriye’dir), öteki de mevkiim için (o da Latife Hanım’dır).”