Ankara Barosu mensubu Avukat Mehmet Demirayak, özellikle son yıllarda sıklıkla gündeme gelen ve çokça kafa karışıklığına sebep olan munzam zarar tazminatı ile ilgili açıklamalarda bulunarak alacaklının faizle karşılanamayan munzam zararını talep etme hakkının gündemde olduğunu söyledi.
Konu ile ilgili konuşan Avukat Mehmet Demirayak, "Para borçlarında enflasyonun yüksek, temerrüt (gecikme) faizinin düşük olduğu durumlarda alacaklının munzam zarara uğrayacağı muhakkaktır. Munzam zarar yargı kararlarında, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı alacaklının malvarlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki fark olarak tanımlanmıştır. Mevzuatta munzam zarar, Türk Borçlar Kanunu’nun 122. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; 'Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür'. Kanuna göre alacaklı, borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olduğunu ispatla yükümlü değildir. Borçlu ancak temerrüdündeki kusursuzluğunu kanıtlamak koşuluyla sorumluluktan kurtulabilir. Burada aranan kusur, borçlunun temerrüde düşmedeki kusurudur.
Bununla birlikte Yargıtay uzun yıllar boyunca alacaklının zarara uğradığının somut bir şekilde (örneğin alacağını zamanında tahsil edememesinden ötürü, başkasına olan borcunu ödemek için daha yüksek oranda faizle borç aldığını kanıtlamak gibi) ispat edilmesi şartını aradığından, munzam zarara uğranıldığı iddiasıyla açılan davalardan bugüne kadar büyük oranda sonuç alınamamıştır. Ancak Anayasa Mahkemesi, yapılan bireysel başvurular üzerine, son zamanlarda vermiş olduğu kararları ile bu durum önemli ölçüde değişmiştir. AYM kararlarına göre; 'Enflasyon ve buna bağlı olarak oluşan döviz kuru, mevduat faizi, hazine bonosu ve devlet tahvili faiz oranlarının sabit yasal ve temerrüt faiz oranlarının çok üstünde gerçekleşmesi; bundan borçlunun yararlanması, alacaklının ise zarara uğraması sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle borçlu borcunu süresinde ödememekte, yargı yoluna başvurulduğunda da yargı süresini uzatma gayreti göstermekte, böylece yargı mercilerindeki dava ve takipler çoğalmakta, yargıya güven azalmakta, kendiliğinden hak almak düşüncesi yaygınlaşarak kamu düzeni bozulmakta, kişi ve toplum güvenliği sarsılmaktadır'. 'Mülkiyet hakkı kapsamında alacağın geç ödenmesi durumunda, arada geçen sürede enflasyon nedeniyle paranın değerinde oluşan hissedilir aşınma ile mülkiyetin gerçek değeri azaldığı gibi, bu bedelin tasarruf veya yatırım aracı olarak getirisinden yararlanmak imkânı da bulunmadığından, bu şekilde kişiler mülkiyet haklarından mahrum edilerek haksızlığa uğratılmaktadır' denilerek mülkiyet hakkının ihlali sebebiyle dosyanın mahkemesine geri gönderilerek yeniden yargılama yapılmasına hükmetmiştir" dedi.
Avukat Mehmet Demirayak, "Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu bu kararlardan sonra, Yargıtay ilgili daireleri de uygulamalarını esnetmiş, alacaklının zarara uğradığını ayrıca ispatlaması gerektiği yönündeki katı yorumlarından büyük ölçüde dönerek soyut ispatı yeterli gördüğü kararlarının sayısı artmıştır. Buna göre Yargıtay 11 ve 15. Hukuk daireleri, vermiş oldukları kararlarında; munzam zarar davalarında, alacaklının ispat yükümlülüğünün çok sıkı kurallara bağlanmaması gerektiğini, enflasyonist ortamda bireyin parasının değerini sabit tutmak ve kazanç sağlamak için bir çaba ve girişiminde bulunmasının, örneğin en azından vadeli mevduat veya kurları devamlı yükselen döviz yatırımlarında değerlendirmesi, olayların normal akışına, hayat tecrübelerine uygun düşen bir karine olarak kabul edilmesi zorunludur, sonucuna varmıştır" ifadelerini kullandı.
Munzam zarar talep edilebilecek alacak kalemleri
Hangi alacak çeşitlerinde munzam zararın talep edilebileceği ile ilgili de bilgi veren Avukat Mehmet Demirayak, "Munzam zarar, özellikle haksız fiilden kaynaklanan alacaklarda talep edilebileceği gibi, kanundan ve sözleşmeden doğan alacak kalemlerinde de talep edilebilir. Sözleşmeden kaynaklanan alacaklara örnek olarak mal sigortası dediğimiz kasko ve yangın poliçelerinden doğan tazminat alacakları, haksız fiile örnek olarak ise trafik ve iş kazalarından kaynaklanan alacaklar verilebilir. Kasko, hırsızlık, yangın ve dask poliçesi gibi mal sigortalarında ikame değer yöntemine göre zarar belirlenecek olup, ispatı daha kolaydır. Burada davalı borçlu, temerrüde düşmede kusursuz olduğunu ispatlayamamışsa, dava açılmasına sebebiyet vermiş ve yargılamayı özellikle uzatarak alacağa ulaşılmasını geciktirmiş ise kanaatimizce munzam zarar tazminatına hükmedilmesi gerekecektir" ifadelerine yer verdi.
Hangi dönemler için munzam zarar istenebilir
'Hangi dönemler için munzam zarar istenebilir?' sorusuna da cevap veren Demirayak, "Munzam zarar, borçlunun temerrüde düştüğü, yani para borcunun ödenmesi gerekip de ödenmediği tarih ile, alacaklının yargılamanın sonunda örneğin beş yıl sonra alacağına ulaştığı tarih arasındaki zaman dilimi dikkate alınarak hesaplanır. Bunu bir misalle açıklamak gerekirse, 01.01.2019 tarihinde ödenmesi gerekip de ödenmeyen, örneğin 100 bin TL lik alacağın, 5 yıllık yargılamanın sonunda 01.01.2024 tarihinde ödendiği bir olay düşünelim. Alacak, zamanında yani 01.01.2019 tarihinde ödenmiş olsaydı 100 bin TL’nin 01.01.2024 tarihindeki ulaşacağı değer, yüksek enflasyon dikkate alındığında, paranın mevduat, altın, döviz vs. gibi yatırım araçlarında değerlendirilmesi durumunda, örneğin 500 bin TL olacaktı. Ancak yargılama sonunda faiziyle birlikte davacının eline yalnızca 200 bin TL geçtiğini varsayarsak, aradaki 300 bin TL’lik fark, davacının uğramış olduğu faizle karşılanamayan munzam(aşkın) zarar olacaktır" diye konuştu.
Avukat Mehmet Demirayak, özellikle pandemiden sonra enflasyonun artması, ancak yasal faizlerin yüzde 9 seviyesinde kalması ve davaların uzaması sebebiyle, alacaklıların çok ciddi hak kayıplarına uğradığını, bu nedenle munzam zarar talep etmek konusunda toplumun bilinçlenmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.