Başbakan Yardımcısı Akdağ, TBMM Genel Kurulunda 2018 yılı Merkezi Yönetim Bütçe ve 2016 Kesin Hesap Kanun Tasarısı ile Sayıştay Raporları görüşmelerine katıldı. Akdağ, AFAD koordinasyonunda 9 milyon vatandaşı bilinçlendirme projesi gerçekleştirdiklerini söyleyerek, "Deprem ne olacak sorusu yerine deprem her an olabilir, biz ne kadar hazırız anlayışının zihinlere yerleşmesi gerektiğini düşünüyoruz. 2012 yılında Ulusal Deprem Stratejisi Eylem Planı’nı 2023’e kadar yapılacak işler açısından hazırlamıştık. Bugün bu strateji ve eylem planını gözden geçiriyoruz. Bu çerçevede afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanun yapıldı. Yeni yaptığımız çalışmalarla tüm kurumlarda göstergeler, depreme hazırlık konusundaki çalışmaları hızlandıracağız. Türkiye Deprem Tehlike Haritası’nı güncelledik. Bu harita ile birlikte Türkiye Deprem Bina Yönetmeliği’ni yeniliyoruz. Önümüzdeki bir ay içinde bu iki önemli dokümanı kamuoyumuza takdim edeceğiz" diye konuştu.
Gönüllülerden oluşan sertifikalı kişilere ihtiyaç olduğunun altını çizen Akdağ, "Her ne kadar çevre illerden destek getirebilsek, önemli olan ilk andaki birkaç saat içindeki müdahaledir. Bunun için devletin memuru, işçisi konumunda çok fazla insanı istihdam etmek mümkün değil" ifadelerini kullandı.
Akdağ, Van depreminde yaşadıklarını anlatarak, "Bir yakını, birinci dereceden bir yakını enkaz altındayken, ’Ben görev yerimi bırakmam’ diyen UMKE elemanlarımız oldu. Bu ülke bu kahramanlara çok şey borçlu. Deprem sırasında 48 çadır ve konteynır kentte 200 bin kişiye barınma imkanı verdik. Depremden sonra 25 bin konut adeta bir rekora imza atılarak kısa sürede inşa edildi. Toplamda 5 milyar harcanarak hayat normale döndü" şeklinde konuştu.
Akdağ, Türkiye’de 3.5 milyon civarında Suriyelinin misafir edildiğini söyleyerek, "Bu olaylarda ya kardeşlerimize kapıları kapatıp onları ölüme terk edecektik ya da her zaman olduğu gibi necip Türk milletine yakışır bir biçimde onları alıp misafir edecektik. Biz, yaşadıkları ülkelerin rejimi tarafından yapılan baskı ve zorbalıklardan kaçan kardeşlerimize evimizi ve gönlümüzü açmayı tercih ettik. Bu tercih, birilerinin iddia ettiği gibi bir çıkmaz sokak değil tam tersine yüz akımız olarak tarihe geçecek bir tercihtir. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız başta olmak üzere hükümet olarak milletimizle el ele vererek tarihin bize yüklediği bir misyonu yerine getirdik. Çok açık ifade ediyorum, Suriyeli sığınmacı konusu ağzını her açanın hoyratça yorum yapacağı bir alan değil. Yaşananların birinci derecede sorumlusu rejime heyetler gönderenlerin katıldıkları her programda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni belirli çevrelere şikayet edenlerin üzerinde pervasızca ahkam kesebileceği konu hiç değildir. Mazisinde Boraltan Köprüsü vakası gibi kara bir sayfası olanların takındığı tavra şaşırmayalım. 1945 yılında Sovyetler Birliği’nden Türkiye’ye sığınan Azerbaycanlı kardeşlerimiz iade edildiğinde, o insanların çoğu sınır kapısını geçer geçmez elleri arkadan bağlanarak infaz edilmişlerdir" dedi.
(İHA)