YAPILAN AÇIKLAMADA:
Son iki yıldır ülkemizi ve tüm dünyayı etkisi altına alan pandeminin ardından bu yıl da işçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs'ı büyük bir ekonomik kriz ortamında karşılıyoruz.
Emekçilerin, işsizlerin, yoksulların ve meslektaşlarımızın sosyal ve ekonomik sorunlarının daha da ağırlaştığı, son 30 yılın en büyük ekonomik krizini yaşadığımız bu süreçte enflasyon tarihi bir zirveye ulaşmıştır.
Mart ayı enflasyon oranı; TÜİK tarafından yüzde 61,14 olarak duyurulurken; Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) tarafından yayınlanan raporda ise yüzde 142,63 olarak açıklanmıştır. Satın alma gücünün her geçen gün azalması, başta temel gıda, elektrik, kira, ısınma, ulaşım olmak üzere yapılan fahiş fiyat artışları karşısında özellikle emekçi kesimin ücretleri; asgari ücrete yapılan artışa rağmen yılın ilk ayında erimiştir.
Ekonomik krizin her geçen gün daha da yıkıcı olan etkilerini hissettiğimiz bugünlerde, işsizlik, yoksulluk ve gelir adaletsizliği de aynı hızla derinleşmektedir. Asgari ücretle çalışan emekçilerin, tüm ücretliler içindeki oranı % 70'lere ulaşırken, TÜİK verilerine göre Türkiye'de kayıt dışı çalışanların oranı % 29, genç işsizlik oranı ise % 21,60’dır. Yine ülkemizde sendikalı çalışan işçilerin oranı ise sadece % 14,3 dür.
Türkiye ölümlü iş kazalarında yine Avrupa birincisi olmuş, İSİG verilerine göre; Maalesef 2022 yılının ilk üç ayında (Ocak ayında 120, Şubat ayında 109, Mart ayında ise 118 olmak üzere) en az 347 işçi hayatını kaybetmiştir. Bir kaç gün önce Tuzla'daki bir fabrikada meydana gelen patlamada ise üç işçi hayatını kaybetmiş birçok işçi de yaralanmıştır.
Pandemi ve ağır ekonomik kriz koşullarında, işten çıkarılma baskısı altında çalışan işçiler, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin alınmadığı, düşük ücretlerle, fazla sürelerle, sigortasız, güvenceden yoksun çalışma koşullarına mahkum bırakılmaktadır. İşsizlik de her geçen gün artmaktadır. İşten çıkarılan ve büyük çoğunluğu sendikasız, örgütsüz olan işçiler, yargılamaların uzun sürmesi, alacaklarının tahsilinin imkansızlığı endişesi, zorunlu arabuluculuk uygulaması vb nedenlerle ağır ekonomik kriz ortamında haklarının çok azına razı edilmektedirler.
Meslektaşlarımızın mesleki, ekonomik ve sosyal sorunları da yurttaşlarımızın sosyal ve ekonomik koşullarından bağımsız olmayıp, özellikle emekçi, bağlı çalışan ve genç meslektaşlarımız için durum vahamet arz etmektedir.
Yargının kurucu unsuru, bağımsız savunmanın temsilcisi avukatların özgür ve bağımsız bir şekilde mesleğini icra edemediği, hemen her gün mesleğin icrası sırasında sözlü ve fiili saldırılara maruz kaldığı bu süreçte, kronikleşen mesleki ve ekonomik sorunların çözümüne yönelik kalıcı hiçbir adım atılmamaktadır.
Temelinde “savunma hakkı” ve “hak arama özgürlüğü” olan avukatlık mesleği; toplumsal sorunlar ve etik değerlerden daha çok parasal çıkarlar ve piyasa kuralları öne çıkarılarak yeniden yapılandırılmaktadır. Hemen hemen her gün yeterli akademik kadrosu olmadan yeni bir hukuk fakültesi açılarak yaratılan avukat popülasyonuna rağmen, noterlere devredilen işler, zorunlu arabuluculuk, uzlaştırıcılık gibi alternatif çözüm yolları ve diğer yapılan düzenlemelerle meslek alanlarımız daraltılıp sınırlandırılmaktadır.
Ekonomik sorunlar nedeniyle bağlı çalışan-işçi avukat sayısı da her geçen gün artmaktadır. Bağlı çalışan meslektaşlarımız sosyal ve ekonomik güvenceden yoksun koşullarda çalıştırılmakta, yine TBB tarafından çıkarılan yönetmeliğin iptalinin üzerinden yıllar geçmesine rağmen Asgari Ücret Yasası da halen çıkarılmamaktadır. Birçok meslektaşımız angarya düzeyindeki CMK ücretleri ve adli yardım dosyaları ile hayatını idame etmeye çalışmaktadır. Her yıl CMK tarifesinin iptali ve en azından avukatlık asgari ücret tarifesine yükseltilmesi için Bursa Barosu olarak ve hemen hemen tüm barolar dava açmasına rağmen idari yargı kararlarıyla angarya adeta meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Meslektaşlarımız piyasa koşullarında bu sosyal, mesleki ve ekonomik sorunlarla boğuşurken intihara sürüklenmektedir.
Bursa Barosu olarak meslektaşlarımızın mesleki, sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümü için mücadele kararlılığımızı sürdürüyoruz.
Bursa Barosu emekten yana taraftır. Emekçilerin yaşam ve iş güvencesinin sağlandığı, insan onuruna yaraşır ücretlerle çalıştığı, kadınların ayrımcılığa, mobbinge maruz kalmadığı, Anayasal hakların ve sendikal haklarının tanındığı bir çalışma düzeni talep ediyoruz.
Hukukun egemen olduğu, eşit, özgür, adil bir Türkiye umuduyla 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü kutluyoruz.
Bursa Barosu Başkanlığı