İşte Bursa Tabip Odasının yaptığı o açıklama;
7 Haziran seçimlerinden sonra her geçen gün çoğalarak artan ve ülkenin her yerini yangın alanına çeviren kabul edilemez bir şiddet ortamı içindeyiz.
Sağlık çalışanlarının her gün karşılaştığı şiddet toplumun her kesiminde daha sistematik bir şekilde yaşanmaya başlandı. 3 ay öncesine kadar barış çığlıkları atanlar, anaların gözyaşları son bulsun diyenler şimdi savaş ve kana umut bağlamışlardır. 7 Haziran seçim sonuçlarını kabullenemeyenler demokrasinin en doğal ilkesi olan iktidarı devretme olgunluğunu gösterememişler, TBMM’yi kilitlemişler, ülkenin en kritik günlerinde meclisi çalıştırmamışlardır. Muhalefet partileri de bir araya gelerek halkın çoğunluğunun beklentilerini karşılayamamışlardır.
27 Ağustos günü Cizre’de Devlet Hastanesi çalışanı sağlık memuru Eyüp Ergen keskin nişancı polisler tarafından vurulmuş, Diyarbakır’da Ecz. Yunus Koçak eczanesinde kurşunlanarak öldürülmüş, 30 Ağustos günü Diyarbakır’da Dr. Abdullah Biroğul yol kesen PKK terör örgütü mensuplarınca katledilmiştir. Doğu ve Güneydoğu’da her gün yeni şehitler veriliyor, yeni canlar gidiyor.
Emperyalist ülkelerin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile çevremiz ateş alanına çevrilmiştir. Libya, Irak, Suriye, Filistin, Yemen ve Afganistan’dan sonra ülkemizde bu çemberin içine bilinçli bir şekilde sokulmak istenmektedir.
Savaş ortamında gelişen göç, yoksul insanları yeni arayışlara itmekte, ancak Avrupa ülkelerine ulaşmak için ilkel koşullarda denize açılan göçmenlerin umutları çoğu kez Ege ve Akdeniz’in soğuk sularında son bulmaktadır. İnsanlığın yitirilen değerleri çocuk cesetleriyle Bodrum’da, Akdeniz’de kıyıya vurmuştur.
Ambulansların ve sağlıkçıların kaçırıldığı, öldürüldüğü, ambulansların yakıldığı, hastanelerin ve aile sağlığı merkezlerinin hizmet veremediği, okulların açılmasının ötelendiği terör ve şiddet ortamında ölümlerden gündelik bir olaymış gibi bahsediyoruz. Şiddetin olduğu yerlerde halkımıza sağlık hizmeti sunumunun sürdürülebilmesi ancak sağlık çalışanlarının can güvenliğinin sağlanması ile olasıdır. Bunun için de mevcut çatışma ve şiddet ortamı ivedilikle sonlandırılmalıdır.
Ölümler öfkemizi büyütüyor. Şiddet nereden gelirse gelsin, kim tarafından uygulanırsa uygulansın karşıyız. PKK terörünü de, devlet terörünü de şiddetle kınıyoruz. Barışın kin ve kanla yazılamayacağını öğrenmemiz gerekiyor. Barış için yeni söylemler, yeni bir dil geliştirmeli ve toplumsal barışı bir an evvel yeniden kurmalıyız. Unutulmamalıdır ki barış insanlar için bir lüks değil, yaşamsal bir ihtiyaçtır.