Mustafakemalpaşa ilçesinde Bükköy Madencilik'e ait kömür ocağında, 10 Aralık 2009'da meydana gelen grizu patlamasında 19 madenci hayatını kaybetti. Facianın ardından firma sahibi ve yetkilileri hakkında, 'taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olmak' suçundan açılan davada yargılama süreci devam ediyor. Bartın'ın Amasra ilçesinde 41 işçinin hayatını kaybettiği maden kazası, 13 yıl önce Mustafakemalpaşa'da yaşanan faciayı hatırlattı. Grizu patlamasında hayatını kaybedenlerin yakınları, acılarının hala ilk günkü gibi taze olduğunu ifade etti.
'GEÇER DİYECEĞİM AMA BİZDEN HALA GEÇMEDİ'
Madendeki patlamada hayatını kaybeden Ali Kazan'ın kızı Hanife Arabacı, "Amasra'daki maden şehitlerinin ailelerine sabır diliyorum. Gerçekten zor bir süreç. Geçer diyeceğim ama bizden hala geçmedi. Onlardan da acısının geçeceğini düşünmüyorum. Denetçiler muhasebeyi değil, madeni denetlesin. Kazalar yaşanmasın. Bizimki de, Amasra'daki maden kazası da akşam vardiyasına denk geldi. Genelde madendeki kazalar akşam vardiyalarında oluyor. Bu konunun yetkililer tarafından araştırılmasını istiyorum. Temennim, bu kazaların hiç yaşanmaması. Ancak bu da hep temenni olarak kalıyor. Taşeronlar değil, patronlar yargılansın. Patron faaliyetine devam ediyor. 2 ay önce yine madende sıkıntı olmuş ve bazı işçiler zehirlenmiş. Madende canı yanan, babasını kaybetmiş bir çocuk olarak gerekli önlemlerin alınmasını istiyorum" dedi.
'BABAM BİR YERDE SAKLANMIŞTIR SANIYORDUM'
Maden kazasının yaşandığı günü dün gibi hatırladığını söyleyen Arabacı, "Ben madendeki patlama günü çocuk olarak sanıyordum ki babam bir yerde saklanmıştır, kurtulmuştur. Meğerse babam, ilk ölenlerden biriymiş. Babam, patlayan alanın tam karşısındaymış, kurtulma şansı hiç olmamış. Televizyonda babamın ölenlerin içinde adını olduğunu görünce her şey gözümde kapkara oldu" ifadelerini kullandı.
'ŞOK BASKINLAR YAPILSIN'
Bükköy'deki faciada hayatını kaybedenlerden Murat Hanay'ın kardeşi ve Türkiye Maden Şehitleri Aileleri Dayanışma Derneği Başkanı Nihat Hanay, aynı acıların yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınmasını istedi. Hanay, "Amasra'daki madenci kardeşlerimize ve ölenlerin ailelerine sabır diliyorum. Aynı acıyı biz de yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. Canı yanan insanlar olarak bizim, devletten isteğimiz şudur. Bir kriz masası kurulsa, madenlere işverenini haberi olmadan şok müfettiş baskınları yaptırsa, müfettiş ocağa gelip kazmayı vuran son kişiye kadar gitse ve çalışma şartlarının nasıl olduğunu sorsa bu yaşananlar başımıza gelmez" diye konuştu.
Ağabeyinin cansız bedenini teşhis edebilmek için 9 madencinin otopsisine girdiğini söyleyen Hanay, yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Ailelerindeki fertleri kaybedenler konuşamıyor. İçleri yanıyor. Benim de içim yanıyor. Bizim burada yaşanan faciadan sonra ağabeyimi tanıyabilmek için 9 cesedin otopsisine girdim. Ağabeyimi başındaki bıçak kesi izinden tanıdım. Kolundaki doğum lekesi kaybolmuştu. İnsanların ağzındaki takma dişlerin eridiğini gördüm. Alyanslarının eridiğini gördüm. Madenleri denetlemek bu kadar zor mu? Kriz masası kurulmuş olsa, işverenler müfettişler gelecek mi çekincesiyle mücadele edecekler. İnsanların yaşamasını sağlayacaklar. Niye gencecik insanları dul bırakıyoruz, küçük çocukları babasız bırakıyoruz? İşverenler, 'Aniden müfettiş gelirse benim halim ne olur?' desin. İşveren alacağı cezadan, madenin kapanacağından korksun."
Mesai arkadaşlarıyla yerin metrelerce altında hayatını kaybeden Mehmet Banbal'ın eşi Ayşe Banbal ise "O gün çok üzücü bir gündü. Amasra'daki insanların acısını biz de yaşadık. Gerçekten çok üzgünüz" sözleriyle Bartın'daki maden faciasında hayatını kaybeden 41 madencinin ailesine sabır diledi.
