Mustafa Emre ÖZGEN / bursa.com
Aldığı hızlı okuma eğitiminden sonra hayatı değişen Tansel Saylı, sahip olduğu yaklaşık 6 bin kitap ve dergiden oluşan arşivi ve beş üniversite diploması ile dikkat çekici bir portre çiziyor.
Emlak Vagonu’nda Gayrimenkul Danışmanı olarak çalışan Saylı ile üniversite eğitimi, okuma alışkanlığı ile doğal ağaç parçalarından meydana getirdiği insan ve hayvan figürü çalışmalarından konuştuk.
“Kitap okumak, yemek ve uyumak gibi benim için ihtiyaç. Allah gözlerime sağlık verdikçe okumaya devam edeceğim” diyen Saylı, Fotoğrafçılık ve Kameramanlık bölümünde altıncı üniversitesini okuyor.
Tansel Bey öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
1962 yılında Ankara’da doğdum. Liseyi Ankara’da bitirdim. Ardından Uludağ Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni kazandım. Ailece Bursa’ya göçümüz böyle başladı. Üniversiteyi bitirdikten sonra Yapı Kredi Bankası’nda çalışmaya başladım. Bir süre sonra Bursa Çimento Fabrikası’na geçtim.
Bursa Çimento’da çalışırken bir kursa katıldım, hızlı ve etkin okuma kursu. O dönem bilgisayar yaygın olmadığı için şekillerle eğitim aldık. Hızlı okumayı ve bu şekilde okuduğumuzu anlamayı öğrendiğimiz eğitim bana okuma kültürü aşıladı. Ayrıca işyerindeki gerekli evrakları daha hızlı okuyup kavramamı sağladı.
Okuma alışkanlığınız kurstan sonra mı başladı?
Okumak bana babamdan gelen bir alışkanlıktı. 12 Eylül döneminde çok kitabımızı yakmak zorunda kaldık. Acı bir durumdu. Okumaktan ve politikadan uzak kaldık. Eğitimden sonra hayatım tamamıyla değişmişti. Hızlı okuyabiliyor, okuduğumu anlayabiliyordum. Biriyle konuşurken bile bir yandan kitap okuyabiliyorum, o noktaya geldim. Önceden haftada bir kitap okurken süre birkaç güne düştü. Şimdi günde ortalama 300 sayfa okumadan rahat edemiyorum.
Neler okuyorsunuz?
Daha çok Atatürk ve Cumhuriyet Tarihi ile ilgili okuyorum. Sahip olduğum 4 bin kitabımın 1500 kadarı Atatürk ile ilgili. Diğerleri de siyasi, dini, felsefi kitaplar. Tabii Atatürk okuyunca onun bilgi kaynakları olan Fransız Devrimi, Montesquieu, Deskartes gibi yazarları da okumak gerekiyor. Atatürk 3500 kitabı önemli yerlerin altını çizerek okumuş. Montesqueiu’nun Kanunların Ruhu’nu askerken Fransa’dan elçilik aracılığıyla getirtip okumuş. Kitapta yasama, yürütme ve yargının ayrı olması anlatılır. Anayasanın hazırlanasında bu kitaptan feyz almış.
Ne kadar kitabınız var?
Kitap ve dergileri sayarsak 6 bin kadar. Takip ettiğim dört, beş dergi var. Maaşımızın bir kısmını bu kitaplara ayırıyoruz.
Peki, nasıl saklıyorsunuz?
Kitapları üst üste ya da iki sıra olarak dizmek zorunda kaldım. Üstlerine de koyuyorum. Neredeyse Bursa’nın bir ev kütüphanesi olacak. Kitaplarla savaş halindeyim diyebilirim.
Diplomalarınız da okuma aşkınızın ürünü mü?
Uludağ Üniversitesi’ni 1986’da bitirdim. Çalışırken de açıktan Dış Ticaret bölümünü okudum. Emekli olduktan sonra eşimle birlikte Emlak Yönetimi bölümünü okuduk. 2011’de mezun olduk. Hayatıma yeniden üniversite girmişti. 2013 yılında Uluslararası İlişkiler, 2015 yılında da Kamu Yönetimi’ni bitirdim. Şu anda yine açıktan Fotoğrafçılık ve Kameramanlık bölümünü okuyorum. Daha önce verdiğim dersleri de muaf saydırarak 4 yıllık bölümleri ikişer yılda bitirebildim.
İkinci üniversitenizden sonra nasıl karar verdiniz?
Hızlı okuma kursundan sonra okuma aşkım başladı. Kızım ve oğlumla birlikte, çocuklarıma örnek olayım diye onlar da okurken ben de okuyayım dedim. Eşim de emlakçılık bölümüne girdi. Marmara Siyasal Bilgiler Kamu Yönetimi mezunu. Eşimle öğrenci oldum. Kızım makine mühendisi. İki yıllık dış ticaret ve iş sağlığı güvenliği bölümlerini okudum.
Okuduğunuz bölümü de bitirdikten sonra yeni bir üniversiteye başlamayı düşünüyor musunuz?
İlgi alanım içinde olabilen, kendimi yetersiz gördüğüm alanlarda elbette eğitim alırım. Üniversite okuma sayısı hiç önemli değil. Sağlığım elverdiği müddetçe yükseköğretim eğitimine devam edeceğim.
Okuduklarınızı, öğrendiklerinizi paylaşıyor musunuz?
Sosyal medyada paylaşıyordum. Ama ciddi konular aynı ciddiyetle algılanmıyor. İnsanlar pek ilgi göstermiyor.
Okuma dışında neler ile ilgileniyorsunuz?
Sınır Tanımayan Dağcılar Spor Kulübü adında bir topluğumuz var. Pazar günleri yürüyüşler düzenliyoruz. Ayrıca bu yürüyüşlerde bulduğum hayvan ve insan figürlerine benzeyen dal parçalarını orijinalliğini bozmadan kimyasal ürünlerle korumaya alıyorum. Yürüyüş kurallarına uyarak o parçaları toplamak ve saatlerce sırtımızda taşımak da kolay değil. Üç yıldır gerçekleştirdiğimiz yürüyüşlerde elliye yakın parçayı sergilenebilecek noktaya getirdim. Doğa fotoğrafları da çekiyorum ve sosyal medyada paylaşıyorum.
Sergi açmayı düşünüyor musunuz?
Elbette. Bu doğa eserlerini sanatseverlere sunmak isterim. Araştırdığım kadarıyla bu dalda başka bir sergi açılmamış. Bir ilki gerçekleştirmek bizi mutlu edecektir. Bana bu alanda destek olan Sınır Tanımayan Dağcılar Ekibi’ne teşekkür ederim.
Röportajı bitirmeden, genç okurlarımıza neler söylemek istersiniz?
Gençler zamanlarının çoğunu internet başında geçirmek yerine merak ettikleri her şeyi okumalı, çevrelerini daha iyi tanımak amacıyla gezi ve yürüyüş faaliyetlerine katılmalılar. Satranç, çeşitli spor dalları, halk oyunlarında eğitim alarak kendilerini geliştirebilirler. Ama bütün bunları yaparken mutlaka okuma alışkanlığına sahip olmalılar.