Tezcan açıklamasında seçim ittifakının söz konusu olmadığını belirtirken CHP iktidarını kurma ve CHP'ye destek verme konusunda ortaya çıkabilecek iradeleri kendilerinin memnuniyetle karşılayacaklarını, bu çerçevedeki bütün görüşme taleplerine açık olduklarını söyledi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Cizre'de yaşananları "kalkışma" olarak görmek ve iddia etmek için daha fazla bilgi gerektiğini, böyle bir değerlendirme yapacak ölçüde istihbari bilgileri olmadığını söyledi.
Mecliste gazetecilerin, bazı sivil toplum örgütlerinin 17 Eylül Perşembe günü teröre karşı yapacağı yürüyüşe yaklaşımlarının sorulması üzerine Tezcan, Türkiye'nin ciddi ve sıkıntılı bir çatışma sürecinin içinde olduğunu belirtti. "Terörün hızla yükselmesi noktasında bunu şu veya bu şekilde siyasetin parçası, seçim öncesinde siyasette sonuç almanın aracı veya parçası olarak görme gafleti içine düşmemek gerekiyor" diyen Tezcan, Türkiye'nin bütün kurumlarıyla, sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerle Parlamento zemininde ve dışında her türlü zeminde topyekün karşı çıkmak zorunda olduğunu bildirdi.
Tezcan, şöyle devam etti:
"Terörün kaynağı, şusu, busu, gerekçesi tartışılamaz. Terör insan haklarının devlet dışındaki örgütler tarafından ihlalidir. Eskiden klasik insan hakları öğretisinde sadece devlet, insan haklarını ihlal eden önemli güç ve iktidar odağıydı. Ama 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren terör örgütlerinin de insan haklarını ihlal eden önemli mihrak, unsur olarak görüldüğü açık. Bu çerçevede ülkemizin 30 yıllık terörle mücadele sürecinde teröre karşı toplumsal mutabakatın önemini reddetmek mümkün değil. Bu anlamda STK'ların herhangi bir provokasyona kapılmaksızın topluca terörü lanetleyen duruşları önemlidir. Dünyanın bir çok yerinde terörle mücadele sürecinde yapısal önlemler alınırken, bunu destekleyen en önemli unsur teröre karşı toplumsal dirençtir. Türkiye'de bugün sivil toplumun bu tip çağrılarını teröre karşı toplumsal direncin merkezi olarak görme anlamında olumlu noktaya taşımak mümkündür."
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Cizre bir ayaklanmadır, ne pahasına olursa olsun bastırılmalıdır" açıklamasını nasıl değerlendirdiği sorusuna, Tezcan, meseleye topyekun bütüncül bir pencereden bakmak gerektiğini ifade etti. Türkiye'nin ciddi toplumsal uzlaşma problemi olduğunu vurgulayan Tezcan, koalisyon görüşmeleri sürecinde beş temel sorun alanınından bahsettiklerini, bunlardan birinin de toplumsal uzlaşma ve toplumsal barışı sağlamak olduğunu hatırlattı. Türkiye'nin herhangi bir bölgesini ulusal bütünlükten, ülkenin bütünlüğünden ayırıp parçalamaya dönük hiçbir adımın kabul edilemeyeceğini belirten Tezcan, şöyle konuştu:
"Terör yöntemlerini meşru mücadele yöntemi olarak izah etmeye dönük hiçbir adım kabul edilemez. Türkiye'de anayasal düzeni yok sayarak bir bölgede 'özyönetim' adı altında yeni bir yönetim tarzını ilan ettiklerini ifade eden yaklaşımların kabulü mümkün değildir. Bunu bir kalkışma olarak görmek, iddia etmek çok daha fazla bilgiyi gerektiriyor. Devlet mekanizmasından kaynaklanan, bölgedeki istihbari bilgiye ihtiyaç var. Bu çerçevede değerlendirme yapacak ölçüde bir istihbari bilgimiz yok. Bölgede uzun zamandan beri Çözüm Süreci adı altında terör örgütünün tahkimat yaptığını, bomba ve silah depoladığını, yolların altına patlayıcılar yerleştirdiğini ve muhtemel bir çatışma sürecine dönük militan devşirmeden silah yığınağına kadar tahkimat yaptığını biliyoruz. Biz o dönemlerde hükümeti çok ciddi şekilde uyardık ama bu süreç problemi çözmek ve toplumsal barışı sağlamak yerine seçim dönemlerine özgü palyatif önlemler olarak bakıldı. bugün geldiğimiz noktada bu sıkıntıları yaşamaya başladık. Türkiye'de devlet mutlaka güvenlik önlemlerini alacaktır. Güvenlik önlemlerini yok sayacak, devleti güvenlik zafiyeti içine düşürecek adımları savunmak mümkün değil. Ama bir başka taraftan da güvenlik-özgürlük dengesine dikkat etmek gerekiyor. Cizre'de bir haftadan fazla süre sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Bu sıkıntılı bir durumdur. 12 Eylül sürecinde bile bu kadar uzun sokağa çıkma yasağı ilan edilmedi. İnsanlar temel ihtiyaçlarını almak ve cenazelerini gömmek için fırsat bulamadı ve evlerinde buzdolaplarında saklamak zorunda kaldılar. Bu bir insanlık dramıdır. Terör örgütüne karşı çıkarken, güvenliği sağlarken bu tip insanlık dramına fırsat vermemek devletin görevidir. Devletin otoritesini ortadan kaldıracak oluşumu kabul etmek mümkün değildir ama güvenliği sağlama adı altında bir başka çatışmanın fitilini tetiklemek de doğru değil. Oradaki vatandaşlarımız da bizim Vatandaşlarımızdır, birlikte yaşayacağız. Terör örgütüyle mücadele ederken insanlarımızın günlük yaşamlarını mümkün olduğunca kolaylaştıracak önlemlerin alınması gerekir."
-"Uygun değişiklikler yapılabilir ama mevcut milletvekili listelerimiz korunacak"
Tezcan, "1 Kasım seçimlerine yönelik listelerin durumu ile Deniz Baykal ve Muharrem İnce'nin aday yapılmayacağına yönelik haberlerin sorulması üzerine, "Böyle dönemlerde böyle spekülatif haberler çok fazla alıcısı olan haberler" dedi.
7 Haziran seçimlerine girerken 55 seçim çevresinde ön seçim yaptıklarını, örgüt tabanının adaylıklarla ilgili iradesinin belirlendiğini, milletvekillerinin henüz daha mazbatalarının mürekkeplerinin bile kurumadığını ve Parlamento'da faaliyet süresinin 24 saati bulmadığını anlatan Tezcan, milletvekillerinin başarılı mıydı, değil miydi diyecek kadar mesai gösterme fırsatları olmadığını, seçilen 131 kişinin pozisyon ve yerlerini koruma konusunda genel merkez olarak iradeleri olduğunu hatırlattı.
Tezcan, "Bu mutlak bir irade değildir. Belli değişiklikler yapılabilir ama sorulan belli isimler çerçevesinde spekülasyonları haklı kılacak şeyler değildir. Sözünü ettiğiniz arkadaşlarımız ve diğer milletvekilleri partiye çok ciddi emekleri geçen kişilerdir. Herhangi bir şekilde kendi talepleri dışında bir düzenleme olması düşünülemez. Mevcut listeyi korumak konusunda eğilimimiz var. Seçilemeyen sıralarla ilgili tabii ki parti yeni bir düzenleme yapabilecektir. Bunu yaparken de ön seçimden çıkan örgüt iradesini tamamen yok sayarak, 'sıfırdan başlıyoruz' anlayışı içinde de olamayız. Uygun değişiklikler yapılabilir ama mevcut milletvekili listelerimiz korunacaktır. Seçilmeyen sıralamalarla ilgili, daha fazla milletvekili nasıl çıkarırız anlayışı ekseninde bazı düzenlemeler olabilir" dedi.
CHP, VATAN PARTİSİ İLE İTTİFAK YAPACAK MI?
Vatan Partisi'nden adayların gösterilip gösterilmeyeceği sorusuna Tezcan, yapılan görüşmelerin ittifak görüşmesi olmadığını savundu. Seçim ittifakının söz konusu olmadığını belirten Tezcan, CHP iktidarını kurma ve CHP'ye destek verme konusunda ortaya çıkabilecek iradeleri kendilerinin memnuniyetle karşılayacaklarını, bu çerçevedeki bütün görüşme taleplerine açık olduklarını söyledi.
Tezcan, "Gerek Vatan Partisi, gerekse diğer partiler seçim sürecinde Türkiye'nin geleceğinde, bütün bu terör, ekonomik ve siyasi kriz ortamından çıkış için CHP'ye duyulan ihtiyacı tespit ederek bu doğrultuda destek açıklamaları bizi mutlu eder. Görüşmeleri ittifak görüşmesi değil de Türkiye'nin geleceği açısından bu çerçevede ele almak doğru olacaktır" diye konuştu.
Tezcan, Doğan Grubu'na terör soruşturması açılmasını anlamak ve kabul etmenin mümkün olmadığını belirterek, son zamanlarda basın üzerinde çok yoğun ve ciddi iktidar baskısı olduğunu gördüklerini ifade etti.
Tezcan, "Özellikle Doğan Medya Grubu gibi Türkiye'de sayılı ana akım medya gruplarından birisini komik, ciddiye alınması mümkün olmayan, dünyayı hayrete düşürecek böylesi utanç verici itham adı altında tutulması Doğan grubu için utanç değildir, Türkiye'yi yönetenlerin ve soruşturmayı açanların utancıdır. Böyle bir utanca bizi düşürdükleri için şaşırıyorum. Bu çok büyük ve alçakça bir iftiradır" görüşüne yer verdi.
Eski Milletvekili İdris Bal hakkında açılan soruşturma ile ilgili soruya Tezcan, şu yanıtı verdi:
"2007'den beri Türkiye bu süreci yaşıyor. Yeni Mc Cartyciliktir bu. 2007'den itibaren iktidarın sevmediği kişiler darbeci diye suçlandı. O dönemde darbeci diye suçlananların bir kısmı bugün yine darbeci diye suçlanmaya başladı. Türkiye'de muhalif olup darbecilikle suçlanmayacağı garanti altında olan hiç kimse yok. Türkiye bugünleri aşacak, bu hastalıklı dönemi aşacak. Türkiye bu hastalıktan kurtulduğu zaman ancak düze çıkar. Bugün Türkiye'nin hastalığı darbe yapma hastalığı değil, muhalifleri darbecilikle suçlama ve iftira atma hastalığıdır."