Önder, PKK’nın silah bırakmasına ilişkin, Önder, "Hükümet ve devlet sorumluluklarını ve mutabakattan kaynaklanan edimlerini yerine getirirse biz zaten bunun eşiğindeydik. Sayın Öcalan demişti ki bu sağlanan mutabakat ışığında izleme heyeti buraya geldiği gün ben silahsızlanma kongresi için tarih vererek çağrı yapacağım. Bunu duyunca hükümet o masayı devirdi. Sayın Yalçın Akdoğan, ilgili kamu görevlileri sayın Başbakan çıksın desin ki hayır Öcalan öyle demedi. Tutanakları devletin elinde var" dedi.
"BARIŞ KONUSUNDA TOPYEKêN BİR ULUSAL KOALİSYON GERÇEKLEŞTİRMELİYİZ"
Önder, "Barış konusunda topyek?n bir ulusal koalisyon gerçekleştirmeliyiz. Bu kurulacak olan hükümet koalisyonundan daha hayati olacaktır. Böyle yapılması halinde çok kısa bir sürede savaş olgusunun bu ülkenin gündeminden çıkarabileceğimiz gerçeğini hatırlatmayı tarihi bir borç biliyoruz. Bu sorumluluğumuzun bir gereği olarak Adalet Bakanlığı’na müracaatımızı yaptık. Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’nı bilgilendirdik. Sürecin bugüne kadar nasıl yürüdüyse aynı şekilde kimsenin hoyratlığına, iktidar tutkusuna kurban edilmeden bırakıldığı yerden büyük bir ciddiyet ile ele alınmasını istiyoruz" dedi.
"ANKET FİRMALARI İLE ONLARIN YARATTIĞI KASTİ KİRLİLİK İLE UĞRAŞARAK BUGÜNLERE GELDİK"
Seçim sonuçlarına ilişkin Sırrı Süreyya Önder, "Bazı önemli kamuoyu araştırma şirketleri bir algı mekanizması gibi işlev gördüler. Bazı şuursuzları, sonuçların ilk açıklanmaya başladığı anda bile bu tutumunu gösterdi. "Türkiye başkanlık dedi. Malum parti de baraj altında kaldı" diyen şuursuzlar gördük. Aynı şuursuz 1 sat sonra başka bir televizyon kanalında AKP bu halkı anlamadı diye gemiyi terk eden canlı misali suratla uzaklaşmaya başladı. Halk üzerindeki oksitlenmeyi engellemeye çalışarak yürüttük. Anket firmaları ile onların yarattığı kasti kirlilik ile uğraşarak bugünlere geldik" diye konuştu.
ÇÖZÜM SÜRECİNE ABDULLAH ÖCALAN’IN ETKİSİ
HDP’nin seçimdeki başarısına çözüm sürecinin katkı sağladığını vurgulayan Sırrı Süreyya Önder, "Barış ve çözüm süreci sayın Öcalan’ın büyük bir demokratik irade ve kararlılık koyarak geliştirdiği bir demokratikleşme perspektifi ile bugüne geldi" dedi.
"SEÇİMLE BİRLİKTE ÇÖZÜM SÜRECİ SAYIN CUMHURBAŞKANI TARAFINDAN İTİBARSIZLAŞTIRILDI"
Çözüm sürecinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından itibarsızlaştırıldığını ileri süren Önder, "Bu hafızayı biz yok saymıyoruz. Bu hafızayı kimsenin sıfırlamasına da izin vermeyeceğiz. Seçimle birlikte ne yapacağını bilememe hali ile bu süreç, bizzat sayın Cumhurbaşkanı tarafından itibarsızlaştırıldı. Kurulmuş olan bu masa devrildi fakat Türkiye halkları bu seçim sonuçları ile o masayı tekrar dört ayağının üzerine oturttu. Artık neler olabileceğini ortak siyasi iradeler belirleyecektir. Meclis’teki bütün siyasi partiler başta olmak üzere temsil hakkı bulamayan barajdan dolayı diğer siyasi partilerin toplamıdır" açıklamasına yer verdi.
"NE YAPILDIYSA BİR DEVLET POLİTİKASINA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ"
Çözüm sürecinde barış dilinin önemine vurgu yapan Önder, "Gelinen nokta bir hükümet politikası mıydı? Tek başına böyle bir değerlendirme süreci haksızlık olur. Bununla ilgili bir yasa çıkarıldı. Bu iş bir ülke ve devlet politikasına dönüştürüldü. Çözüm çerçeve yasasının içi süratle doldurulacaktır. Halen de oldurulmalıdır. Milli güvenlikten tutun devletin ilgili bütün kurumlarında bu konu enine boyuna tartışıldı. Ne yapıldıysa bir devlet politikasına dönüştürüldü. Ya da dönüştürüleceğinin güvenceleri oluşturuldu. Önümüzde bir koalisyon ve hükümeti oluşturma süreci var. Buradan çıkacak kombinasyon her ne olursa olsun sürece, özgürlüklere, adalete, barışa düşmanlık üzerinden tesis edilemez. Herkesin bu dili bırakması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
"DÜŞMANLIK DİLİ ALLAH KORUSUN YENİDEN BİR SAVAŞ VE KAOTİK ORTAM DEMEKTİR"
Önder, "Bu sürece dönük düşmanlık dilinin doğuracağı doğal sonuç Allah korusun yeniden bir savaş ve kaotik ortam demektir. Bunun olmamasının tek güvencesi bizlerin Melis’te yetkin bir şekilde gerçekleşmiş olan temsiliyetidir. Kim hangi boyutta saçmalarsa saçmalasın bu parti artık bu ülkede barışın da teminatıdır. Bu savaş çığırtkanlarını ciddiye almasına gerek yoktur. Halk bunlara sandıkta gereken cevabı verdi" dedi.
"MELİS’TE SALINABİLMELERİNİ BİZİM BARAJI GEÇMEMİZE DÖNÜK YOĞUN ÇALIŞMAYA BORÇLULAR"
Önder, "Bugün Melis’te salınabilmelerini bizim barajı geçmemize dönük yoğun çalışmaya borçlular. Barajı aşmamış olsaydık, bugün muhtemelen hepsi kendi odlarından da dışarıya çıkamamışlardı. Yeniden mutlak otorite bir AKP iktidarının esiri olmuş durumdalardı. Biz Türkiye’nin önünü açtık. Ümidin adı olduk. Derin bir oh çekme fırsatı verdik. Ak Partililer de dahil kendi politikalarından o kadar huzursuzlardı ki mutlak iktidara dönük hırstan en fazla rahatsız olanlar Ak Parti’nin içindeki, belli bir masumiyeti temsil eden insanlardı" diye konuştu.
"SÜREÇ YAKLAŞIK 2 AYDIR DONDURULMUŞ İLAN EDİLMEMİŞ BİR İMRALI TECRİTİ YÜRÜRLÜĞE KONMUŞ DURUMDA"
Çözüm sürecinin 2 aydır dondurulmuş olduğunu söyleyen Önder, "Toplantıyı yapmamızın hayati gerekçesi, süreç yaklaşık 2 aydır dondurulmuş durumda ve bir ilan edilmemiş bir İmralı tecriti yürürlüğe konmuş durumda. Bunun sürecin ciddiyeti ile uzaktan yakından yan yana gelebilecek bir davranış olduğu düşüncesinde değiliz. Bir an önce hükümetin kendi emeğine bile saygı göstermeyerek devrilmesine sessiz kaldığı bu masa hazır halk tarafından tekrara dört ayağının üzerine oturtulmuşken süratle süreç kaldığı yerden kendisini yenilerek daha da güçlendirerek hayat geçirilmelidir. Dolmabahçe deklarasyonu ile dile getirilen demokratikleşme normlarının dışında bir tek cümle yoktur. Eşit yurttaşlık, özgür ülke gibi bir diz can alıcı nokta Dolmabahçe’de çerçevelendi. Bu seçimin kazanının Dolmabahçe deklarasyonudur aslında" ifadelerine yer verdi.
"BARIŞ KONUSUNDA TOPYEKêN BİR ULUSAL KOALİSYON GERÇEKLEŞTİRMELİYİZ"
Önder, "Barış konusunda topyek?n bir ulusal koalisyon gerçekleştirmeliyiz. Bu kurulacak olan hükümet koalisyonundan daha hayati olacaktır. Böyle yapılması halinde çok kısa bir sürede savaş olgusunun bu ülkenin gündeminden çıkarabileceğimiz gerçeğini hatırlatmayı tarihi bir borç biliyoruz. Bu sorumluluğumuzun bir gereği olarak Adalet Bakanlığı’na müracaatımızı yaptık. Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’nı bilgilendirdik. Sürecin bugüne kadar nasıl yürüdüyse aynı şekilde kimsenin hoyratlığına, iktidar tutkusuna kurban edilmeden bırakıldığı yerden büyük bir ciddiyet ile ele alınmasını istiyoruz" diye konuştu.
"YALÇIN AKDOĞAN GİBİ SİYASETÇİLERİN YERİNDE YELLER ESİYOR"
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın "Çözüm sürecine ilişkin "Ancak filmini" çekerler sözünü değerlendirmesi istenen Önder, "Ben cevap bile vermedim. Birazcık şuur, akıl, nezaket olsa bu sanatı küçümseme ucuzluğundan kendilerini uzak tutarlar. Bu ülkede Yalçın Akdoğan olmanın önünde hiçbir engel yoktur. Ama bir sinemacı, tiyatro sanatçısı olmak için çok şey gereklidir. Onu daha fazla utandırmamak için cevap vermemeyi seçtim. Yalçın Akdoğan gibi bu ülke binlerce siyasetçi gördü. Hepsinin yerinde yeller esiyor. Ama sanata dair küçük bir faaliyeti olan insanlar kendi üretimleri ile ölümsüzleşmişlerdir" diye konuştu.
"HANGİ GÜÇLE HALKIN İRADESİNİ BEĞENMEDİM SEÇİME YENİDEN GİDELİM DİYECEKSİN"
Erken seçim tartışmalarına ilişkin Önder, "Cumhurbaşkanının o kadar kutsadığı külliyeden çıkıp dışişleri lojmanında bir muhalefet milletvekili ile görüşmek zorunda olmasına bakın. Kimsin. Hangi güçle bu ülkeye yeniden ben bu halkın iradesini beğenmedim seçime yeniden gidelim. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış misali. Bir daha sırtı çimenleri görür yıldızları sayar ne olacak" diye konuştu.
"ÖCALAN İZLEME HEYETİ BURAYA GELDİĞİ GÜN SİLAHSIZLANMA KONGRESİ İÇİN TARİH VEREREK ÇAĞRI YAPACAĞIM DEMİŞTİ"
PKK’nın silah bırakmasına ilişkin, Önder, "Hükümet ve devlet sorumluluklarını ve mutabakattan kaynaklanan edimlerini yerine getirirse biz zaten bunun eşiğindeydik. Sayın Öcalan demişti ki bu sağlanan mutabakat ışığında izleme heyeti buraya geldiği gün ben silahsızlanma kongresi için tarih vererek çağrı yapacağım. Bunu duyunca hükümet o masayı devirdi. Sayın Yalçın Akdoğan, ilgili kamu görevlileri sayın Başbakan çıksın desin ki hayır Öcalan öyle demedi. Tutanakları devletin elinde var. Kelimesi kelimesine benim söylediğim gibidir. Eğer izleme heyeti cumhurbaşkanı tarafından bu ne denmeseydi üstelik çoğu da hükümete yakın düşünce insanları o insanlar ile birlikte biz İmralı’ya gitseydik. Öcalan bu çağrıyı yapacaktı. Ve bunu deklere etti. Öcalan ciddi bir insandır. Bu söylediğini bu ciddiyet ile söyledi. Yarın bu mekanizmalara işlerlik kazandırılırsa yarın bunu yapacağını düşünüyoruz. Emekleri var emeklerini çarçur ettirdiler. Cumhurbaşkanın 3, 5 puanlık milliyetçi oyu Kürt düşmanlığı yaparak kazanabiliriz varsayımına bu ülkenin barışını kurban ettiler" ifadelerini kullandı.
"HÜKÜMETLE ZAMANINDA MUTABIK KALDIĞIMIZ İZLEME HEYETİNİN DEVREYE GİRMESİNİ İSTİYORUZ"
İzleme heyetinin devreye girmesini istediklerini belirten Önder, "Hükümetle zamanında mutabık kaldığımız izleme heyetinin devreye girmesini istiyoruz. İmralı’ya gidememeyi kabul etmiyoruz. Çağrıyı yapacak olan orasıdır. Protokolü devlet böyle oluşturdu biz oluşturmadık" dedi.