Ankara
Erdoğan, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 16. Liderler Zirvesi'nin yapıldığı Özbekistan'dan dönüşünde uçakta gazetecilere değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın Ankara ziyareti hatırlatılarak, "Sadece Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüştü. Bu ziyaret boyunca siz memleketiniz Rize'deydiniz. Blinken'a uygulanan karşılama ve Dışişleri Bakanı Fidan'ın kendisine yaklaşımı çok konuşuldu. Amerika'ya hem simgesel anlamda hem de görüşmelerde diplomasi manasında nasıl mesajlar verildi?" sorusu üzerine Erdoğan, Dışişleri Bakanlığının diplomasinin gereklerini ve protokol kurallarını gayet iyi bildiğini ve uyguladığını söyledi.
Dışişleri Bakanlığının konuğuna temsil ettiği makama yakışır şekilde yaklaşımda bulunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tüm dünyada ABD protesto ediliyor, neden? Çünkü İsrail'in Gazze'de yaptığı katliama destek vermek, ABD'yi tepkilerin hedefi haline getirdi." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Eğer 3 gün içinde İstanbul Yenikapı'ya 1,5 milyon insan geliyor, orada toplanıyorsa bu, bir şeyi ifade ediyor. Yani 'Bizim sesimize kulak verin. Bizim sesimizi dünyaya haykırın.' diyorlar. ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın en büyük hatası en başta oldu. İsrail'e gittiğin zaman, 'Ben buraya ABD Dışişleri Bakanı olmanın yanında bir Yahudi olarak geldim.' dersen bunun da bir karşılığı olur. Bunun karşılığı ne? İşte bunun karşılığı da bir anda Yenikapı'ya 1,5 milyon insanın toplanmasıdır. Türkiye'nin değişik yerlerinde birçok bu tür toplulukların bir araya gelmesidir. İngiltere'de, Fransa'da, Amerika'da Beyaz Saray'ın önünde on binler bir araya geldi. Bunlar, bir işaret fişeğidir. Biz, Türkiye olarak bu konuda ne düşündüğümüzü, çözüm formüllerimizi herkesle paylaşıyoruz. Biz artık bu sorunun ortadan kalkmasını istiyoruz.
Diplomasinin tüm imkanlarını kullanarak insan odaklı yaklaşımımızın sahada karşılık bulması için çaba harcıyoruz. İnsan hakları ve uluslararası hukuk, bu kirli savaşın bir an önce durdurulmasını emrediyor. Kimse kendini uluslararası hukukun dışında bir yere konumlandırmamalı ve böylesi bir pervasızlık sergilendiğinde herkes ona karşı tutum takınmalıdır. Maalesef İsrail, sözünü ettiğim pervasızlığın odağıdır. İsrail meselesi çözülmeden de ne bölgemizde ne dünyada tam manasıyla barıştan ve tam anlamıyla uluslararası hukuk düzeninden söz edilemez."
Dünyanın her yerinde İsrail aleyhtarı gösterilerin yapıldığı hatırlatılarak, "Günün sonunda fatura Netanyahu'ya kesilip bugüne kadar yapılan katliamlar örtbas edilir mi?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yani şunu çok açık net söylemem lazım: Bu konu üzerinde fazla durmak bana göre çok da isabetli olmayabilir ama Netanyahu'nun bugünü yarına göre iyi günleridir. Şu anda İsrail halkının yüzde 60-70'i Netanyahu'nun karşısında yer alıyor." ifadelerini kullandı.
Rehinelerle ilgili konuya da değinen Erdoğan, Hamas'ın sivilleri rehine olarak tutmak gibi bir derdinin olmadığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Tam aksine, olması gereken İsrail'in elindeki Filistinlilerin bırakılmasıdır. Şimdi biz Türkiye olarak burada araya gireceksek burada İsrail'in yapması gereken şey, Filistinlilerin süratle bırakılması ve öbür taraftan da İsraillilerden Hamas'ın elinde olanların hemen bırakılmasıdır ama burada iki şey var: Asker var, sivil var. Zaten Hamas'ın sivilleri bırakmamak gibi bir kararlılığı yok, 'Bırakırız.' diyorlar. Tabii orada askerler var. Bu askerlerin içerisinde üst rütbeliler de var ama İsrail'in kalkıp da 5 yaşında, 10 yaşında, 15 yaşında çocukları rehine alacak kadar vicdani olmayan tutumu da ortada. Olumlu adımlar atıldığı takdirde biz her türlü riski alır ve bu işin çözümüne katkıda bulunmaya çalışırız. İsrail, son bir ayda Batı Şeria'da 2 bine yakın kişiyi tutukladı. Ondan önce içinde kadın ve çocukların da bulunduğu hapishanelere atılmış 10 bin civarında insan var. Hamas, öncelikle kadın ve çocuklar olmak üzere Batı Şeria ve Gazze’de İsrail tarafından tutuklanan Filistinlilerin serbest bırakılmasını istiyor."
İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi
Hafta sonu Riyad'da düzenlenecek İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'nde Türkiye'nin ajandasında nelerin olacağı yönündeki soruyu Erdoğan, "Şu anda bu konuştuklarımızı orada aynen konuşacağız." diyerek cevaplandırdı.
Zirvenin ana başlığını İsrail ile Filistin arasındaki bu savaşın oluşturacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Konunun tüm detaylarına varıncaya kadar orada konuşmak ve bir an önce insani ateşkesin sağlanmasının teminine yönelik müzakereler yapmak için toplanacağız. 'Buraya katılan ülkelerin her biri ne yapabilir?' sorusuna odaklanacağız. Körfez ülkeleri ne yapabilir? Körfez ülkelerinin dışındakiler ne yapabilir? Malezya'sı, Endonezya'sı, Pakistan'ı, Türkiye'si, hepimiz ne yapabiliriz, bunları orada ayrıntılı bir biçimde konuşacağız. Zaten konuştukça da birçok şey o masanın üstüne dökülecek."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ben, Riyad'daki toplantıyı bu nedenle çok önemsiyorum. İslam ülkelerinin Filistin davası ile ilgili hassasiyeti malum ve hem ateşkesin sağlanması hem kalıcı barış ile ilgili yapabileceğimiz çok şey var. Adımlarımızı sağlam, etkin ve barışa hizmet edecek şekilde atmalıyız. Stratejisi oluşturulmamış, iyi planlanmamış adımlar en başta Filistin davasına zarar verir. Bu sebeple yaşanan katliamlara da tepkimizi gösterecek, barış için hangi alanların açılabileceğini de konuşacağız. Tüm önerilerimizi kardeşlerimizle paylaşacak bir ortak aklın oluşması için çaba göstereceğiz. Orada alınacak kararların sürecin devamı için çok önemli olacağını düşünüyorum. İnanıyorum ki bölge ülkelerinin ve İslam dünyasının temsil edildiği bu zirveden çıkacak kararlar, İsrail'in zulmünü durdurmak için büyük bir adım olacaktır. Bizler, bu bölgenin insanlarıyız, dışarıdan bu bölgeye gelenler gibi fevri ve popülist politikalar ortaya koyamayız. Buradaki her acı bizim canımızı yakıyor. Buradaki her istikrarsızlık bizleri etkiliyor. Birlik içinde çözüm yolu vardır ve biz Riyad'da o yolları konuşacağız. Bizim önceliğimiz de derdimiz de barış."
CHP'deki genel başkan değişimi
CHP'deki genel başkan değişimiyle ilgili görüşü sorulan Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Biz ne dedik? 'Bay Bay Kemal' dedik. Dediğimiz oldu mu? Oldu. Bunu ilk söylediğimiz zaman yapsaydı bu kadar olumsuz olmayacaktı ama o zaman durum çok farklıydı. Bunların birbirinden farkı yok. Bunu zaten söyledim. Ne dedim? Al birini, vur öbürüne. Biri Demirtaş'a selam gönderiyor, biri Kavala'ya selam gönderiyor, aynı şekilde diğeri de onlara selam veriyor. Şimdi bunlar hala 'Demirtaş'a selam gönderirsem ben güçlenirim' havasındalar. 'Kavala'ya selam gönderirsem güçlenirim' diye düşünüyorlar. Yahu güçlenemezsin. Sen de kaybedeceksin. Öbürü de kaybedecek. Eğer bu parti, Atatürk'ün partisiyse Atatürk'ün partisinde milli olmayan, yerli olmayan kimse barınamaz ve barınamayacaktır. Şimdi 31 Mart bunun kantarı olacak ve bu kantarda İstanbul, Ankara başta olmak üzere inşallah Cumhur İttifakı gereğini yapacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi, başına kimi getirirse getirsin değişmez, değişemez."
Yeni asgari ücret ve emekli zammı
Enflasyonla mücadelenin hız kesmeden devam ettiği belirtilerek, "Asgari ücretle emeklilere yapılacak zamla ilgili bir açıklamanız olur mu?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Küresel gündemi de meşgul eden enflasyon sorunu ile mücadelede kararlıyız. Enflasyonun belini kırdık, etkilerini de önümüzdeki süreçte sileceğiz." dedi.
Sürekli olarak "Çalışanları ve emeklileri enflasyona ezdirmeyeceğiz." dediklerini ve sözlerini tuttuklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Asgari ücrete Cumhuriyet tarihinde yapılmamış oranda zam yaptık. Emeklilerimizin maaşlarını artırdık ve onları daha da rahatlatacak çözümleri geliştirdik ve çok yakında uygulayacağız. Biliyorsunuz, emeklilerimizi kısa vadede rahatlatacak 5 bin liralık ikramiye ödemelerini de bu ay içerisinde yapmayı planladık. Aldığımız tedbirlerle, yapacağımız ödemelerle emekli ve çalışanlarımızın yanında durduk, bundan sonra da durmaya devam edeceğiz. Asgari ücret konusunun kendi takvimi var, biliyorsunuz. İşçilerimizi ara zamla rahatlatmıştık, şimdi de işçi ve işveren kesimini bir araya getirip en makul çözümü bulacağımıza inanıyorum."
Anayasa Mahkemesinin Can Atalay'la ilgili verdiği ihlal kararına karşın Yargıtay 3. Dairesinin aldığı kararın, ilk kez iki yüksek mahkemeyi karşı karşıya getirdiği, Yargıtayın Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmamasını ve Anayasa Mahkemesinin üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulunduğu hatırlatılarak, "Bu karar ve yüksek mahkemeler arasındaki bu gerilimle ilgili görüşünüzü merak ediyoruz." şeklindeki soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Her şeyden önce Yargıtayın bir yüksek mahkeme olduğunu herhalde kimse inkar edemez. Anayasa Mahkemesi, bu noktada maalesef birçok yanlışları da arka arkaya yapar hale geldi. Bu da bizi ciddi manada üzmektedir." şeklinde konuştu.
Şu an itibarıyla Yargıtayın aldığı kararın asla bir kenara atılamayacağına işaret eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Anayasa Mahkemesinin kararına karşı Yargıtay da şu anda demiştir ki: 'Sen yüksek mahkemeysen ben de yüksek mahkemeyim ve yüksek mahkeme olarak da şu anda sizinle ilgili bir yaptırımı ben de talep ediyorum.' Bu talebinin gereğini bekliyor ve bu talebine karşı bunun gereğini yerine getirecek olan merci neresiyse o merciden bu talebini istiyor. Bu, parlamentoysa parlamentodan istiyor. Şimdi Can Atalay'ı alın, koyun bir kenara. Bundan önce yine benzer şeyler maalesef oldu. Parlamentomuz bu konularda ağır hareket ediyor yani birçok terörist, parlamentoda dokunulmazlıkların kaldırılması süreci geciktiği için kaçtılar, yurt dışına çıktılar."
Bu konuların bu kadar ağır ele alınmaması gerektiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çok seri kararla bu işlerin bitirilmesi lazım." dedi.
"Seri olarak bu adımlar atılmayınca ondan sonra bakıyorsunuz birisi Amerika'da, birisi Almanya'da, birisi Fransa'da meydana çıkıyor." ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Ondan sonra da oralardan Türkiye'yi tehdit ediyorlar. Benim ülkem yurt dışına kaçmış sapıkların tehdidiyle karşı karşıya kalmamalı, kalamaz. Anayasa Mahkemesi de bu konuyla ilgili olarak Yargıtayın attığı bu adımı hafife de alamaz, almamalıdır. Eğer partimden bazı arkadaşlar da burada Yargıtayı yerip Anayasa Mahkemesine övgüler düzüyorsa onlar da yanlış yapıyorlar. Bizim 'Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz' anlayışıyla hareket etmemiz lazım. Buralarda kalkıp da birilerine şirin görünmenin anlamı yok. Son olarak şunu da vurgulamak isterim ki Anayasa yapma yetkisi Yüce Meclisimizindir ve bu yetkisini devredemez. Kimse de milletin iradesi ile oluşmuş Meclisin bu mutlak yetkisine el uzatamaz."