Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki 12. Büyükelçiler Konferansı'na katıldı.
Erdoğan’ın açıklamaları şöyle:
Çevrimiçi de olsa sizlerle bir araya gelmeyi arzu ettim.
Gerek büyükelçilerimiz, gerekse danışmanlarım hep birlikte bu salonda bir aradayız.
COVİD-19 SALGINI
Büyükelçilerimiz olağan görevlerinin yanı sıra Koronavirüs salgınıyla da mücadele etmek zorunda kaldı.
Bu salgın dünya genelinde üstü örtülen birçok çarpıklığın gün yüzüne çıkmasını da sağladı.
Maddi zenginliğin sosyal adalet ve refaha yetmediği acı şekilde tecrübe edildi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin getirdiği avantajları en verimli şekilde kullanarak süreci yönettik.
Muhalefetin bizi çekmek istediği tuzağa düşmedik.
Sadece sınırlar içinde değil, yurt dışında bulunan insanlarımızı da sahipsiz, çaresiz bırakmadık.
Sizlerin ve ekiplerinizin olağanüstü çabalarıyla, yurt dışında zor durumda kalan vatandaşlarımıza devletimizin yardım elini uzattık.
141 ülkeden 100 binden fazla vatandaşımızı ailesiyle buluşturduk.
155 ülkeye ve 9 uluslararası kuruluşa tıbbi yardımda bulunduk.
Salgınla birlikte dünyanın yeni bir yol ayrımına geldiğini görüyoruz. Uluslararası kuruluşlar yeni dönemi okumakta çaresiz kalıyor.
Mücadelemiz henüz bitmiş değil.
Hastalığın bir süre daha hayatımızı etkileyeceği anlaşılıyor. Ne zaman biteceği belli değil.
Hasta ve vefat sayılarının ürkütücü boyutlara ulaştığını görüyoruz.
Bu dönemi de kendi özgün politikalarımızla yönetmeye çalışıyoruz.
Karamsarlığa kapılmadan, dengeli, uygulanabilir anlayışla hareket ediyoruz.
'TAMAM' diye sloganlaştırdığımız Temizlik-Maske-Mesafe kurallarına riayet ederek bu sıkıntılı sürecin üstesinden geleceğiz.
"KENDİ GÖBEĞİMİZİ KENDİMİZ KESİYORUZ"
Haklı yerine güçlüyü, çoğunluk yerine bir avuç azınlığı, fakir yerine zengini koruyan mevcut küresel sistemin devam etmesi mümkün değildir.
Ülkemize ve milletimize yeni pişmanlıklar yaşatmamakta kararlıyız.
Ülkemizin yeni dönemin kurucu iradelerinden olması için var gücümüzle çalışıyoruz.
Müttefiklik ilişkilerinin terör örgütlerinin ihtiraslarına kurban edildiği, demokrasi havarilerinin demokrasinin canına kast ettiği herkesin başının çaresine baktığı tabloda biz de kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz.
Suriye'de sadece teröristleri sınırımızdan uzaklaştırmakla kalmadık, 411 bin Suriyeli kardeşimizin de memleketlerine dönüşünü temin ettik.
4.5 milyon mülteciyi ülkemizde barındırıyoruz. Bir o kadarının da Suriye'de bakımını yapıyoruz. Sadece Türkiye bunu yapıyor.
Dünyada garip gurabanın yanında olduğunu söyleyenlerin böyle attığı bir adım yok.
Bu kapitalist ekonominin temsilcileri olanlar, bunların hiçbirinin böyle attığı bir adım yok. Ama Türkiye insani ve vicdani olarak bu adımı atmış, atmaya da devam edecektir.
Bugün Libya'da siyasi çözüm umutları yeniden yeşermişse, bunda Türkiye'nin zamanında yaptığı müdahalenin çok ciddi katkısı bulunuyor.
Libya halkının yanında olmaya devam edeceğiz.
Doğu Akdeniz'deki her türlü gelişmenin yükünü taşıyan ülkemizin, doğal kaynaklar söz konusu olduğunda yok sayılmasına rıza gösteremezdik.
Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın provokasyonlarına rağmen Doğu Akdeniz meselesinde sabırlı, soğuk kanlı davrandık.
Haklı olmanın özgüveniyle hareket ediyor, müzakere masasından kaçmıyoruz.
Avrupa Birliği'nin, Türkiye'yi kendinden uzaklaştıran stratejik körlükten bir an önce kurtulmasını ümit ediyoruz.
Şantaj dilinin fayda sağlamayacağı artık anlaşılmalıdır.
Karadeniz'de keşfettiğimiz 405 milyar metreküplük doğalgaz rezervi bu konudaki irademizi daha da güçlendirmiştir.
İnşallah Doğu Akdeniz'deki araştırma faaliyetlerinden de müjdeli haberler alacağımızı ümit ediyorum.
"BİR KERE YÜKSELEN BAYRAK BİR DAHA İNMEZ"
Azerbaycan topraklarının işgal edilmesine sessiz kalamazdık.
MİNSK 3'lüsü her türlü ihtimallerle bizim Azeri kardeşlerimizi Azeri Türklerinin ifadesiyle 'kaçkın' yaşattı.
Hep oyalamaca... Hep oyalamaca... Bunu kendileriyle konuştuğumuzda da bize bir çözüm üretmediler. Çözüm üretmek gibi bir dertleri de yoktu.
Azeri kardeşlerimiz şimdi kendi göbeklerini kendileri kesti ve işi bitirdi.
Biz gözleri yaşlı olarak dün İlham Aliyev kardeşimizin Suşa'nın düşüşünden sonra yaptığı açıklamaları ekranda izledik. İşte 2 devlet tek millet olmanın aşkı budur.
Şuşa'nın işgalden kurtarılmasıyla sevincimiz ve umutlarımız artmıştır. Karabağ'daki işgal bitene kadar mücadele bayrağı inmeyecektir
'Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez.' İnmeyecektir.
İlham Aliyev başta olmak üzere tüm Azerbaycanlı kardeşlerimi tebrik ediyorum.
Başta Kelbecer ve Laçin olmak üzere buralar da sahiplerine inşallah teslim edilecektir.
İslam düşmanlığı devlet başkanlığı nezdinde teşvik ediliyor, destekleniyor.
Türkiye'nin sınır dışı ettiği yabancı terörist savaşçıların yurt dışında elini kolunu sallayarak eylem yapmasını anlayamıyoruz.