Altılı masanın İHA ve SİHA’ları hedef almasını, Türkiye’yi güvensiz ve itibarsız olarak lanse etmesini de eleştiren Erdoğan, “İftiralar karşısında biz siyasetçilerden önce iş dünyası güçlü tepki vermeliydi. Yıkım masasının son dönemde bürokrasiden savunmaya, ekonomiye, tehdit dozunu arttırmasında bu sessizliğin önemli payı olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Bursa Ticaret Sanayi Odası tarafından 48.kez düzenlenen 2022 Ekonomiye Değer Katanlar Ödül törenine katıldı.
Törene Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Derya Yanık ile çok sayıda işadamı, milletvekili,protokol mensubu ve davetli katıldı.
Bakanlar ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Bursa Ticaret Sanayi Odası Başkanı İbrahim Burkay ile birlikte 4 kategoride işadamlarına ödüllerini takdim etti.
Törenin finalinde kürsüye çıkan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, muhalefete ve iş dünyasına önemli mesajlar verdi.
Türk sanayisinin lokomotif şehri Bursa’nın marka değerini arttıracak potansiyelini harekete geçirecek her türlü projeyi hayata geçirdiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletimiz yetki verdikçe, Rabbim sağlık verdikçe Bursalılara hizmet etmeyi sürdüreceğiz. Bu sene Cumhuriyetimizin yüzüncü yıl dönümünü idrak edeceğiz. 29 Ekim 2023 tarihinde Türkiye cumhuriyeti devletinin ilk asrını tamamlayıp ikinci asrına merhaba diyeceğiz. BM üyesi 193 devletin çoğunun geçmişinin 50-60 yılı zor bulduğu denklemde 100 yıl bir devlet için elbette önemlidir. Güçlü bir birikim ve geleneği ifade eden bir zaman dilimidir. Sadece bu vasfıyla Cumhuriyetimiz dünyada farklı bir konuma sahiptir. Türkiye tarihi bir asra hapsedilemeyecek köklü maziye, eşine az rastlanır zengin müktesebat sahip devlettir. Cumhurbaşkanlığı forsunda temsil edilen 16 Türk devletinin tarihi 2200 yılı aşıyor. Kara kuvvetlerimizin ilk kuruluş tarihi milattan önce 209 yılına uzuyor. Hariciye teşkilatımız inşallah bu sene 500.yaşını kutlayacak. Jandarmamız 183. Yıldır emniyet teşkilatımız 177. Yıldır milletimize hizmet ediyor. Hangi kuruma bakarsak bakalım benzer bir durumla karşılaşıyoruz. Ancak kökü mazide olan ati ifadesinin ete kemiğe büründüğü yer hiç şüphesiz Bursa’mızdır. Bursa sanayi ve ticaret odamız 134 yıllık köklü geçmişi ile şehrimizin hafızası konumundadır. Odamız 1,5 asra yaklaşan tarihi süreç içerisinde Osmanlı’nın dağılmasına, vatan topraklarının işgal edilmesine yeni devletimiz Cumhuriyetimizin kuruluşuna tek parti faşizmini millet iradesiyle yıkılmasına, menderes ve arkadaşlarının öncülüğünde demokrasiye geçişe, her on yılda tekrarlanan darbe ve vesayet girişimine, 70 sente muhtaç olduğumuz günlere, kargaşanın kol gezdiği yıllara milletimizin yaşadığı tüm sıkıntılara ekonomik ve siyasi çalkantılara bizzat şahitlik etmiştir” diye konuştu.
“Bu odanın üyeleri rahmetli Adnan Menderes’in başlattığı demokrasi ve kalkınma hamlesinin nasıl darbelerle kesintiye uğratıldığını gördüler. Merhum Turgut Özal’ın Türk ekonomisini dışarıya açma çabalarının nasıl önünün kesildiğine şahitlik ettiler. Sermayeyi renklere ayıran 28 Şubat darbesinin ekonomiye verdiği darbeye şahitlik ettiler. Bir anayasa kitapçığının ülkeyi nasıl bir ekonomik krize sürüklediğini bilfiil yaşadılar. Bursa iş dünyası olarak size ve milletimize ağır bedeller ödeten tüm krizlerle beraber son 20 yılda yakalanan ekonomik ivme ve topyekun kalkınma hamlesini bizzat görüp yaşadınız. Güçlü siyasi ifade yönetiminde Türkiye’nin nelere kadir olduğunu, Türk ekonomisinin neleri başaracağını yakından tecrübe ettiniz. Bu tecrübeler ışığında şu gerçeği hepimiz müşahede ediyoruz. Siyasi istikrar ekonomi için vazgeçilmezdir. Belirsizliğin hakim olduğu iklimde ne ekonomi ne demokrasi gelişir. Hükümetlerin ortalama ömrünün 1,5 yılı bulmadığı siyasi atmosferde istikrardan bahsedilemez. 24-34 günlük 2 aylık hükümetlerin görev yaptığı ülkede iş dünyası önünü göremez, geleceğini planlayamaz. AK Parti öncesi eski Türkiye ile yeni Türkiye arasındaki en büyük fark budur. Son 20 yılda ülkemizin yazdığı başarı hikayesinin arka planında siyasette güven ve istikrar ortamının kalıcı şekilde sağlanmış olması vardır” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü; “Bu önemli kazanımı sayesinde ülkemiz terör örgütlerinden uluslar arası güçlere darbe girişimlerinden sokak eylemlerine kadar maruz kaldığı onca saldırıya rağmen her türlü badireyi atlatmayı bilmiştir. Türkiye ilk defa orta ve uzun vadeli programlar yapabilme, hepsinden önemli bunları hayata geçirme imkanına kavuşmuştur. Mesela, Bolu tüneli gibi 17 bakan eskiten nice eseri tamamlayarak milletimizin hizmetine sunduk. Koalisyon hükümetleri olsa 10- 15 yılda bitmeyecek yüzlerce köprüyü otoyolunu, havalimanını birkaç yılda rekor sürede hizmete açtık. 3-5 sene sonrasını görmekten aciz ülkeyi hamdolsun 20-30 yıllık planlar yapan 50 yıllık vizyonlar ortaya koyan kapasiteye ulaştırdık”
“Dünya enerji ve gıda krizini konuşurken biz ihracata 254 milyar dolara ulaşmamızı konuşuyoruz” diyen Erdoğan, “Artan işgücüne rağmen 32 milyon sınırına yaklaşan istihdam oranların, geçen yılın ilk üç çeyreğinde elde ettiğimiz yüzde 6,2’lik büyümeyi. Turizmde 46 milyar doları bulan turizm gelirimizi, savunmadan enerjiye her alanda yakalanan tarihi başarıları konuşuyoruz. Bölgemizde yaşanan sıcak çatışmalara rağmen Türkiye’nin yıldızı daha çok parlıyor. Bir dönem sadece kriz ve darbelerle gündeme gelen türkiye artık ekonomik büyümesi, diplomatik hamlesiyle kendinden söz ettiriyor. Ülkemizin küresel siyasetteki özgül ağırlığı her yaşanan hadiseyle daha da artıyor. Türkiye bu başarı ile yalnızca bölgesine değil, aynı zamanda Afrika’dan Asya’ya tüm mazlum milletlere ilham kaynağı oluyor. Ülkemizi 20 yıl gibi kısa sürede böyle bir dönüşümün baş aktörü yaptığımız için hükümet olarak biz de iftihar ediyoruz. Türkiye yüzyılımızı inşa edene kadar mücadelemizi sürdürecek, evlatlarımıza çok daha müreffeh bir Türkiye emanet edeceğiz” şeklinde konuştu.
Yapmak imar ve ihya etmenin zor olduğunu, yıkmanın kolay olduğunu Mehmet Akif Ersoy şiiriyle anlatan Erdoğan, “Gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen iki kazma kürek, iki de ırgat yeter. Hadi gel yapalım şunu desen bir Sinan gerek, bir de Süleyman. Başta iş dünyası olmak üzere her alanda yapma ile yıkma arasındaki devasa farkı görmek mümkündür. Bir işletmeyi büyütmek çoğu zaman yıllar, on yıllar alır. Bir beceriksiz idareci elinde iflasa sürüklenmesi sadece aylar alır. Aynı durum ülke siyaseti için de geçerli. Bin bir emekle belli seviyelere getirilen projelerin akamete uğratılması, yanlış kararın ürünü bir imzaya bakar. Bunun acı örneklerine Devrim otomobili başta geçmişte defalarca rastladık. Özellikle ülkemiz ekonomisi için çarpan etkisi yapacak hamleleri daha emekleme safhasında nasıl boğulduğunu gördük. Aynı kirli oyun tekrar sahnelenmek isteniyor” dedi.
"İHA ve SİHA konusu altılı masanın ülkemizin stratejik yatırımlarına yönelik ilk değil en son örneği"
Erdoğan sözlerine şöyle devam etti; “Türkiye’nin son 20 yılda en büyük başarıyı elde ettiği savunma sanayisinde kopartılan fırtınayı görüyorsunuz. Daha sandıktan bile çıkmadan gurur kaynağı projelerini dillerini dolamaya başladılar. Hiçbir hakikati olmayan ithamlarla milyarlarca dolar ihracat yapan firmalarımızı itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Attıkları yalanın altında kalınca çıkıp özür dilemek yerine masanın diğer ortakları gibi başkalarını suçladılar. İHA ve SİHA konusu altılı masanın ülkemizin stratejik yatırımlarına yönelik ilk değil en son örneği. Masanın büyük ortağı düşmanlıkta ilk sıradadır. Milletle gönül bağını kopartmış olan bu ortak havalimanları, şehir hastaneleri, enerji tesisleri, köprülerimiz teknoloji şirketlerimiz dahil pek çok yatırımımızı doğrudan hedef aldı. Tüm dünyada başarıları ile adından söz ettiren şirketlerimize çete iftirası atmaktan çekinmedi. Üreten ihraç eden insanımıza istihdam sağlayan, ülkemize yatırım yapan firmaları açıkça tehdit etti. Yurt dışındaki yatırımcılara Türkiye’ye gelmeyin burada can mal emniyeti yok diyecek kadar ileri gittiler. Pekçok ihanet varan hezeyanlarla iş dünyamıza yönelik iftirada bulundular. İş dünyamızın çatı kuruluşlarından sanayi ve ticaret odalarımızın önemli kısmından bu tehditler karşısında ciddi ses yükselmedi. Bize gelince sürekli güven, demokrasi şeffaflıktan dem vuranlar bu ülkenin şirketlerinin düşmanlaştırılmasına tek bir laf dahi etmedi. Bu zatın özel sektörü alenen tehdit eden ifadeleri ile ilgili serbest piyasa ekonomisi savunucularından da tek bir eleştiri duymadık. Türkiye güvenli değil iftirası karşısında biz siyasetçilerden önce en güçlü tepkiyi iş dünyamızın vermesi gerekirdi. Çete yaftası karşısında en sert eleştirinin iş dünyamızın kendisinden gelmesi beklenirdi. Ekonomimizi açıkça çökertmeyi amaçlayan sermaye ırkçılığı karşısında herkesten evvel bu ülkenin sanayi ve ticaret odaları tavır koymalıydı” ifadelerini kullandı.
“Siyasi istikrarsızlık ikliminin yeniden hortlatılmasına müsaade etmeyeceğiz”
Yıkım masasının son döneminde bürokrasiden savunmaya, ekonomiye, tehdit dozunu sürekli arttırmasında bu sessizliğin önemli payı olduğunu düşündüğünü dile getiren Erdoğan, “Önümüzdeki seçimler bir dönüm noktası olacaktır. Sükutun yerini inşallah çok güçlü bir tepki alacaktır. İş dünyamızı fütursuzca tehdit eden, ekonomimizi kötüleyenlere, sermaye düşmanlığı yapanlara hak ettiği cevabı sandıkta vereceğiz. Ülkemizin stratejik yatırımlarını engellemeyi hayal edenlerin bu heveslerini bir kez daha kursaklarında bırakacağız. Yabancı komiserlerden medet uman müstemleke temsilcilerinin ülkemizi bataklığa sürüklemesine göz yummayacağız. Siyasi istikrarsızlık ikliminin yeniden hortlatılmasına müsaade etmeyeceğiz. Sadece son birkaç ayda yaşadıklarımız bile bu çürük yapının Türkiye’ye kavga, entrika, kriz ve kaos dışında hiçbir şey vaat etmediğini gösteriyor. Bunların tek derdi gel deyince koşa koşa gelen git deyince tıpış tıpış tıpış giden iradesi olmayan güdük bir şahsiyeti millete Cumhurbaşkanı adayı olarak kabul ettirmektir. Ülke ve millete dair hiçbir hayalleri hiçbir hedefleri yoktur. Ne milletimizin ne iş dünyamızın böyle bir tuzağa düşmeyerek tercihini güçlü Cumhurbaşkanından, güçlü hükümetten, güçlü Türkiye’den yana kullanacağına inanıyorum. Rabbim yolumuzu bahtımızı açık etsin” diye konuştu.