Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) bünyesinde açılacak Büyük Deney Hayvanları Merkezi’ne yönelik sosyal medyada yer alan içerik ve söylemlerin gerçeği yansıtmadığını belirten DEÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Yılmaz, deneysel hayvan çalışmalarının suiistimal edilmemesi gerektiğini söyledi. Yılmaz, modern tıbbın canlıların yaşam hakkına her zaman öncelik verdiğini belirtti. Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ), Büyük Deney Hayvanları Araştırma Laboratuvarı’nı Mayıs ayında açmaya hazırlanırken; sosyal medyadaki bazı içerik ve söylemlere de yanıt verdi. Son olarak; merkezle ilgili iddialar ve içerikler ile ilgili açıklamalarda bulunan DEÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Yılmaz, deneysel hayvan çalışmalarının suiistimal edilmemesi gereken bir alan olduğunu söyledi. Kalkınma Bakanlığı’nın 2015 yılındaki ‘Büyük Deney Hayvanı Araştırma Altyapı’ çağrısı çerçevesinde desteklenen ülkemizin en değer verdiği projelerden biri olduğunu kaydeden Yılmaz, buradaki çalışmaların bilimsel anlamda son derece önemli olduğunu kaydetti. Modern tıbbın canlıların yaşam hakkına her zaman öncelik ve önem verdiğini ifade eden Yılmaz, “Başta insan olmak üzere; birçok canlı türü için hayati önem taşıyan deneysel çalışmaları, duyusal veya ticari nedenler ile manipüle etmeye çalışmak büyük sorumsuzluktur. Bu gerçeği defalarca söylememize rağmen; Üniversitemizde açılacak birimi işkence merkezi gibi tanıtmak hem vicdansızlıktır hem de toplumu rencide etmektir” dedi.
Deneysel araştırma şart
Günümüzde insanlığın sahip olduğu bütün kazanımların bilimsel araştırmalar sonucu elde edildiği bilgisini veren Yılmaz, "Özellikle sağlık alanında kullanılan aşı, ilaç, biyo-malzeme ve biyo-materyal gibi birçok tıbbi ürün ve cerrahi teknik uygulama, deneysel hayvan araştırmaları sonucunda kullanılabilir duruma gelmiştir. Bilim insanları araştırma soruları ve hipotezlerini test etmek için farklı bilimsel araştırma yöntemlerini kullanmaktadır. Translasyonel tıp araştırmalarında yerine konulmaz durumda olan deneysel hayvan araştırma yöntemleri, sadece insanlar için değil hayvanlar için de gereklidir. Bugün enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan antibiyotikler, salgın hastalıkların önlenmesinde kullanılan aşılar ve cerrahi teknikler, hem insan hem de hayvanların faydası içindir. Öyle ki anne karnındaki bebek için bile bu aşıların önemi ortadadır. Bu gerçekleri bilmemek ise mümkün değildir. Daha doğrusu bilmezden gelmek mantıklı değildir" diye konuştu.
“Hayat kurtaran aşıları neden konuşmuyorsunuz?”
Aşı ve ilaçların geliştirilmesinde bilimsel çalışmaların gerekliliğini hatırlatan Yılmaz, "Salgın ile mücadelenin etkin şekilde yürütülmesi ve başarıya ulaşması için aşı ve ilaç çalışmalarına ihtiyaç duyuluyor. Sonuçta, birey ve toplum sağlığını ilgilendiren konularda deneye dayalı akademik araştırma ve incelemeler yapmak da zorunluluk teşkil ediyor. O yüzden konunun hassasiyetini bilerek; etik ve objektif süreçleri de göz önüne alarak bilimsel çalışma ve yatırımları ele almak gerekiyor. O halde deneysel hayvan çalışmaları yapılmasaydı ne olacaktı? Bu sorunun cevabını, o çirkin iddiaları ortaya atanların vermesi gerekiyor" ifadesinde bulundu.
Şu an için yok
Translasyonel tıp araştırmalarında hayvan modellerinin yerini alabilecek hiçbir araştırma yönteminin şu an için bulunmadığına işaret eden Yılmaz, "Covid-19 pandemisine karşı koruyucu bir aşının geliştirilmesinde preklinik hayvan denemelerinde insanlaştırılmış fareler kullanıldı. Burada görüldüğü gibi insanlaştırılmış fare modeli, bu aşının geliştirilmesinde kritik bir rol oynadı. Fare yerine kullanılabilecek başka bir preklinik yöntemin bulunmaması, hala vazgeçilmez konumunu korumaktadır. Dolayısıyla bu aşının geliştirilmesinde hayvan denemeleri yapılmadan insanlara uygulanması mümkün değildi. Sonuçta bu salgınla mücadelede aşı kullanıldı. Buradan sormak lazım, kötü mü oldu?" ifadesinde bulundu.
İş ve işgüzarlık ayrıdır
Laboratuvar hayvanları olarak genellikle farelerin ve sıçanların kullanıldığını açıklayan Yılmaz, "Fare ve sıçanların yanı sıra kobay, tavşan, hamster, gerbil, domuz, maymun gibi memeliler ile nematodlar, sirke sinekleri, kurbağalar ve zebra balığı gibi alternatif in vivo modellerde model organizmalar kullanılmaktadır. Günümüzde deneysel hedeflerle kullanılan memeli modeli ise fare ve sıçandır. İnsan hastalıklarına dayalı tanımlanmış genetik ve mikrobiyolojik özelliklere sahip laboratuvar faresi ve sıçanının birçok alt soyu da vardır. Elbette hayvanlar bizim can yoldaşımızdır; değerlidir. Onların yaşam hakkı da evrenseldir ama eleştirileri bu noktaya getirmek de iş değildir işgüzarlıktır" dedi.
Nobel ödülü veriliyor
Kamuoyunu yanıltmaya yeltenen kişi ve paylaşımlar hakkında DEÜ Rektörlüğü’nün hukuki işlem başlattığını kaydeden Yılmaz, "Üniversitemizin itibarını; buradaki bilimsel çalışmaları ve hocalarımızı zan altında bırakan dayanıksız ve çirkin iddialar karşısında Rektörlüğümüz de gerekli süreci başlatmıştır. Hayvan deneylerinin sonuçları translasyonel tıp için çok değerli olup, her yıl verilen nobel ödüllerinin üçte ikisi hayvan deneyi çalışmalarına verilmektedir. Hayvan deneyleri, bir insanın yeni bir ilaca verebileceği tüm yanıtları öngöremese de, daha sonra insanlar üzerinde yapılacak testlere hazırlanılmasına yardımcı olacak birçok bilgi verebilir. Bunu lütfen unutmayalım" diye konuştu.
Etik ve yasal zorunluluk var
Hizmete girecek laboratuvarın Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ilgili mevzuatına ve yasal iznine tabi olarak çalışacağını aktaran Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu merkezimiz ilgili mevzuat çerçevesinde çalışacak. Zaten başka türlü bir şey yapılması da hem hukuken hem de ahlaken mümkün değil. Ülkemizde kamu kurum ve kuruluşlarda 150 üzerinde bakanlığın çalışma izni verdiği deney hayvanı laboratuvarı bulunuyor. Bizim merkezimiz de bunlardan birisi olacak. Doğadan alınmış herhangi bir hayvan veya sokaktan getirilen kedi köpekler laboratuvarda kullanılmayacak. Merkezimizde sadece DEÜ Hayvan Deneyleri Yerel Etik Kurulunun onayladığı çalışmalar yapılacak ve denetlenecek. Sonuç olarak buradaki çalışmaları haksız ve bilgisizce eleştirmek, sağlık sorunu yaşadığı zaman modern tıbbın imkanlarını kullanmamak demektir. Bu bazılarının tercihi olabilir ancak birey ve toplum sağlığı için bu gerçekçi bir yaklaşım değildir. Tavsiyemiz, insan hayatı konusunda makul ve mantıklı olunmasıdır.”