1999 Gölcük depreminde bir haftaya yakın süre deprem Bölgesi’nde bulunmuştum. O yüzden az çok neyle karşılaşacağımı bilerek Hatay’a doğru hareket ettim. Ancak bu depremin çok daha geniş alana yayılmış ve daha çok daha büyük bir yıkıcı etkisi olduğunu uzaktan da olsa tahmin ediyordum.
Nitekim de deprem bölgesine ulaşır ulaşmaz bunun aynen böyle olduğunu gördüm.
İlk olarak G.Antep’in Nurdağı ilçesine ulaştık. Toplam 40 bin, merkez nüfusu 20 bin olan ilçede her 10 kişiden 1’i maalesef hayatını kaybetmişti. Binaların çoğu enkaz halinde ayakta kalanlar ise kullanılmaz derecede hasarlıydı.
İlçe halkından imkanı olanlar yakınlarının yanına başka kentlere gitmiş, kalanlar ise konteyner ve çadır kentlerde yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar.
Hemen şu dikkatimi çekti burada devlet yetkilileri sadece barınma ve yemek sorununu çözmemiş.
Her şeyi, gelen yardımları koordineli bir şekilde dağıtımını sağlıyor.
Ayrıca bir insanın yaşaması ve moral bulması için gerekli ne varsa zor ve iptidai şartlar altında kurmuşlar.
Her aileye verilen kartla ihtiyaç oranında yapılan gıda yardımları, kadın, erkek, çocuk kıyafetleri, Sahra Hastaneleri, sağlık ocakları, hijyen malzemeleri, duş alanları, kadın-erkek kuaförleri, sosyal alanlar, çocuk parkları, tiyatro gösteri alanları. Çocukları eğlendiren palyaçolar, depremzede hayvanlar için kurulan hayvan hastanesi.
Hele o depremzede çocukların çocuk parklarında eğlenirken gözlerindeki mutluluk, sahiplerini, bazı uzuvlarını kaybetmiş hayvanların masum gözlerle bize bakışları unutulur gibi değil.
Nurdağı’nın ardından Hatay’ın Hassa ilçesine geçtik. Orada koordinasyonu sağlamakla görevli Yozgat Valisi Ziya Polat’tan çalışmaları ile ilgili bilgi aldık. Toplantı salonunda bizleri kabul eden Vali Polat faaliyetlerini anlatırken bu depremin daha öncekilerden çok daha büyük ve yıkıcı olduğu vurgusunu yaparken buna rağmen Milletin ve Devletin kol kola yürütüldüğü yardım çalışmaları nedeniyle daha önceki depremlerde yaşanan birçok sıkıntının olmadığını ifade etti.
Vali Polat’ın “1999 Gölcük Depreminde bölgedeydim ekmek bile 3 gün sonra gelmeye başlamışken burada deprem günü öğle saatlerinde yardım tırlarını karşımızda görmeye başladık” söylemleri dikkat çekiciydi.
Hassa ilçesinden ayrılıp depremin en yıkıcı hasarı verdiği Hatay’a geçtik.
Hatay'a varır varmaz da tablonun vehametini gördük. Hatay diye bir şehir kalmamıştı. Adeta 2. Dünya Savaşı bombardımanından çıkmış gibi bir hali vardı.
Enkaz haline gelmiş evler, içlerinde sattıkları malzemeler duran ve yıkılmış beyaz eşya mağazaları, gelinlikçiler, her türlü dükkan, enkaz altında ezilmiş arabalar, ayakta kalan evlerin uçuşan perdeleri...
Gerçekten o anları yaşarken Amerikan askerlerinin 'Vietnam Sendromu' gibi ben de "Hatay Sendromu" oluştu diyebilirim.
İnsanın içini dağlayan tablolardı.
Kısa bir şehir turunun ardından depremin ilk anından beri yaklaşık 1500 personeli ile deprem şehirlerinde yardım faaliyetlerini sürdüren ve lojistik, dağıtım, barınma başta olmak üzere birçok alanda organizasyonun yönetim birimi konumunda olan Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin çalışma yaptığı noktaları dolaştık.
Hatay'ın neresine gitsek Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin yardım faaliyetleri kapsamında konumlandığını gördük.
Biliyorsunuz depremin ilk gününden itibaren Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş deprem Bölgesindeki koordinasyonu sağlaması için görevliydi.
İlk zamanlar arabada yatıp kalkarak görevini yapan Başkan Aktaş kısa zamanda yoluna koydukları organizasyonu anlattı.
Bugüne kadar 90 milyon liralık destek sağlayan bölge toparlanana kadar da orada kalacak olan Bursa Büyükşehri Belediyesi’nin özverili çalışmalarına şahit olduk.
Özellikle Hatay Mobilyacılar Çarşısını dev bir lojistik merkeze dönüştüren Başkan Alinur Aktaş ve oradaki Bursalı çalışanları görmenizi istedim.
Onlarca belediye çalışanını hep bir ağızdan söylediği ve “Yeşil-beyaz en büyük Bursa” diye biten motivasyon konuşması insanın gözlerini dolduruyordu.
Başkan Aktaş depremzedeler için yaklaşık 2500 konteyner kurmayı planladıklarını ifade ederken şu ana kadar 2000 konteynerin bir kısmını hayata geçirdik. Diğerlerini de hızı bir şekilde kuruyoruz dedi.
Bu arada BTSO’nun Bursa Büyükşehir’in kurması için söz verdiği konteynerleri vermediği bilgisini yetkililerden öğrendik; ancak sebebini anlayamadık. BTSO Başkanı Burkay’ın buna açıklama getiresi şart bana göre.
Evet Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin Hatay’ın farklı noktalarındaki konteyner kentlerini, lojistik bölgelerini tek tek gezdik.
Gerçekten Bursa adına gurur verici çalışmalar yapıldığına şahit olduk.
Bu arada bölgede gorev yapan ekipler belli zaman aralığında değiştiriliyor. Böylece zorlu şartlarda sürekli taze güçler mücadele ediyor. Bu da çok doğru bir strateji.
Bir yandan enkaz kaldırma çalışmaları sürerken, bir yandan da konteynerler kuruluyor. Başkan Aktaş bir müjde de verdi Aktaş kalıcı konutların temel atma aşamasına gelindiğini hatta bazı yerlerde temel atıldığını ifade etti.
Ki buna şahsen çok sevindim zira 21 metrekarelik konteynerlar şu an çok önemli bir ihtiyaç; ancak uzun süreli yaşam için uygun dahil haliyle. O yüzden kalıcı konutlar bir an önce bitmeli.
Evet deprem bölgesindeki çalışmaları nedeniyle Başkan Alinur Aktaş başta olmak üzere orada tüm emeği geçen diğer yöneticileri ve emekçileri kutluyorum.
Fedakarlıklarına, emeklerine, yüreklerine sağlık.
Bursa'yı mükemmel temsil ediyorlar.
Yazının son kısmını ise biz Bursalılara ayırıyorum.
Deprem bölgesini gezip gördük. Yıkılan bütün binaların kötü malzeme ile yapılmış olduklarını, çoğunun eski binalar olduklarını ve kolon kesme başta olmak üzere birçok yapı güvenliği ihlaline maruz bırakıldıklarını gördüm.
Dolayısıyla aynı acıları deprem hattı üzerinde olan Bursa’da yaşamamak adına binalarımıza gereken özeni gösterelim gereken fedakarlıkları da yapalım.
Hiçbir şey sevdiklerimizin ve bizlerin hayatından değerli değildir.