Erzurum
Depremlerin ardından "yarım kalan hikayeleri" sanatla anlatmak için çalışma başlatan Dr. Öğr. Üyesi Kırkıncıoğlu, depremin unutulmayan anlarını tablolara halatlarla işledi.
Ortaya çıkan eserlerinin kenarına, duygularını aktaran ifadeler yazan Kırkıncıoğlu, hazırladığı 14 eserini farkındalık yaratabilmek adına birçok yerde sergilemek istiyor.
Kırkıncıoğlu, AA muhabirine, psikolojik olarak depremlerden derinden etkilendiğini ve depremi yaşayan öğrencilerinin acılarını derinden hissettiğini söyledi.
Çalışmasında, insanların deprem bölgesinde yaşadıkları sıkıntılar ve yarım kalan hikayeleri konu edindiğini dile getiren Kırkıncıoğlu, o günün unutulmaması için bir farkındalık çalışması yapmaya karar verdiğini belirtti.
Tasarladığı çalışmalara depremden etkilenen bir öğrencisinin anlatımlarından etkilenerek başladığını vurgulayan Kırkıncıoğlu, "Gerek anlatımları gerekse televizyonlarda ve sosyal medyada sıklıkla rastladığımız fotoğrafları okulumuzda ve kendi atölyemde tablolara aktardım." diye konuştu.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin yıkıma neden olduğu Suriye'de enkaz altında doğum yapan bir annenin hikayesinden etkilenerek o anı da halatla tabloya işlediğini anlatan Kırkıncıoğlu, "O bebeğe 'Mucize' ismi verildi. Annelik kutsaldır. O bebeğin şu an ailesi, en önemlisi annesi olmadan hayata tutunuyor olması gerçekten adı gibi mucize." ifadelerini kullandı.
"Hikayeler halat ipleriyle enkaza tutundu"
Kırkıncıoğlu, eserlerine "yarım kalan hikayeler" adını verdiğine değinerek, "Eserlerimde yarım kalan tüm hikayeler halat ipleriyle enkaza tutundu. Sonrasında da halat iplerini çok kullandım. Çünkü insanların yaralarını beraber halat iplerine sarılarak sarması gerektiğini vurguladım ki bunu zaten ülke olarak bu olaylardan sonra iyice anladık." dedi.
Deprem fotoğraflarına baktığı zaman hissettiklerini sözlerle de anlatmak istediğini dile getiren Kırkıncıoğlu, şunları kaydetti:
"Örneğin bir çocuğun annesini kaybettikten sonra ona olan özlemini dile getirmek için 'Anne beni eve çağır.' demesi ve annenin de çocuğuna "Sırtın terlemiş eve gel.' demesi gibi ya da 'Karnın acıktı mı? Üşüdün mü?' gibi yazıları tabloların yanına asarak daha büyük bir etki yaratmak istedim.
Enkaz altında kalan kızının elini saatlerce bırakmayan baba vardı. Kızının öldüğünü bilmesine rağmen kızı enkazdan çıkarılana dek başında beklemişti. Bu sahneye çalışmalarımda özellikle yer vermek istedim. Günlerce unutamadığım rüyalarımdan çıkmayan bir sahneydi. Bunu işlediğim tabloyu görenlerin birçoğu ağlamıştı."