7 Haziran’dan çıkan sonucun milli iradeye saygı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Erdoğan, Meclis’e giren 4 partinin lideriyle de görüşeceğini belirtti. Erdoğan “Siyasi ahlakım gereği, en fazla oyu olan siyasi partinin genel başkanını görevlendiririm. Gelişmeleri hep beraber göreceğiz. O kuramaz ise, yine siyasi ahlakım gereği, görevi bu kez de en fazla oy almış ikinci partinin genel başkanına veririm” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. 7 Haziran seçimlerinin sonucunda oluşan tabloda hükümeti kurma görevlendirmesi yapmadan önce dört siyasi partinin genel başkanı ile görüşeceğini açıklayan Erdoğan, “Her birini ayrı ayrı davet edip sürece ilişkin görüşlerini almak istiyorum. Programıma bakacağım. Bu görüşmelere yemin töreninden önce de başlayabilirim. Dolayısıyla kendilerini önümüzdeki hafta davet edebilirim” dedi. Erdoğan, “Siyasi ahlakım gereği, en fazla oyu olan siyasi partinin genel başkanını görevlendiririm. Gelişmeleri hep beraber göreceğiz. O kuramaz ise yine siyasi ahlakım gereği, görevi bu kez en fazla oy almış ikinci partinin genel başkanına veririm. Malum o noktada 45 günlük bir süreç var. İnşallah uzamaz” diye konuştu. Erdoğan, “Her şey tabii mecrasında cereyan ederse, koalisyon yapılırsa, problem olmaz. Ama diyelim ki seçimlerden birinci çıkan parti bunu başaramadı, ikinci çıkan da hükümeti kuramadı... Böyle bir durumda, Anayasa gereği, tekrar sandığa gitmek kaçınılmaz olur. Ben buna ‘erken seçim’ değil, ‘tekrar seçim’ diyorum. Zira ülkenin hükümetsiz kalması düşünülemez. Ülkemizin yatırımlarının, uluslararası ilişkilerimizin kesintiye uğramaması açısından da belirsizlik uzun sürmemeli; hükümet bir an önce kurulmalı” dedi. Erdoğan, halkın yüzde 52’sinin oyuyla seçildiğini anımsatarak “Cumhurbaşkanlığı makamının tartışma konusu yapılmasını doğru bulmam” ifadesini kullandı. Cumhurbaşkanı’nın gündeme ilişkin görüşleri şöyle:
Genel seçimlere ilişkin değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Milli irade sandıkta tecelli etti. Milli iradenin tecellisine şu anda bütün siyasi partiler zaten saygı gösteriyor. Sonuçlara hep beraber saygı duymak durumundayız. Ancak bir Cumhurbaşkanı olarak bazılarının farklı spekülasyonlar içerisine girmeye çalışmalarını doğru bulmadığımı da belirtmek isterim. Halkın yüzde 52’sinin oyuyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı’nın, Cumhurbaşkanlığı makamının tartışma konusu yapılmasını doğru bulmam. Bu milli iradeye saygısızlık olur. Milli iradeye saygı, yüzde 52’ye de saygı göstermeyi gerektirir. Zira Cumhurbaşkanı’na bu görevi de bizzat millet vermiştir.
“Siyasi acemilik”
Her parti kendini seçimin galibi görüyor. Buna ne diyorsunuz?
Rakamlar ortada. Bu seçimin birincisi bellidir, ikincisi, üçüncüsü ve dördüncüsü bellidir. En küçüğü en büyük gösterme gayreti siyasi acemiliktir. Ayrıca ülkenin geleceği açısından da müspet bir yaklaşım değildir. Ben öteden beri çoğunluğun azınlığa tahakkümünü doğru bulmadım, hakeza azınlığın çoğunluğa tahakkümünü de doğru bulmadım. Seçimden sonra, bazılarının azınlığın çoğunluğa tahakkümünü teşvik eder bir tutum sergilemesini yanlış buluyorum. Buna ulusal ve uluslararası düzeyde bazı medya kuruluşları da dahil. Bu milli iradeye de ülkemize de saygısızlık olur. Bundan kaçınmak lazım.
“Kimse zorlamamalı”
Deniz Baykal ile bir görüşmeniz oldu. Neler konuştunuz?
Görüşmenin içeriği genel hatlarıyla zaten basına da yansıdı. Kendisini davet etmemin sebebi, en yaşlı üye sıfatıyla TBMM’nin açılışını yönetecek olması. Ayrıca gerek parlamento gerekse koalisyonlar konusunda kendisinin ciddi tecrübeleri... Konuştuk ve tüm bu hususlarda kanaatlerimizi paylaştık. Herkes sandıktan çıkan milli iradenin çizdiği istikamette adımlar atmalı. Kimse süreci farklı istikamette zorlamamalı. Temennim odur ki aklı selim hakim olur, egolar bir tarafa bırakılır, ülkemiz için neler yapılabileceği en iyi şekilde karara bağlanır.
Abdullah Gül ile de bir telefon görüşmenizin olduğu basına yansıdı. Mahiyeti neydi bu görüşmenin?
Sayın Gül seçim günü aramıştı, seçimden sonra da tekrar aradı. Kısaca süreci konuştuk. Bir an önce hükümetin kurulmasının iyi olacağını ifade etti. Ben de aynı kanaatte olduğumu belirttim.
“Önce birinci, kuramazsa ikinci”
Bundan sonraki yol haritası ne olacak? Başka görüşmeleriniz de olacak mı?
Bu hususta görüşmem gereken, söyleyecek sözü olan, istifade edilebilecek herkesle tabii ki görüşürüm. Yemin törenleri sanırım ayın 24’ü 25’i gibi biter. Meclis başkanlık divanının belirlenmesi akabinde görevlendirme yapılır. Net söyleyeyim, siyasi ahlakım gereği, en fazla oyu olan siyasi partinin genel başkanını görevlendiririm. Gelişmeleri hep beraber göreceğiz. O kuramaz ise, yine siyasi ahlakım gereği, görevi bu kez de en fazla oy almış ikinci partinin genel başkanına veririm. Malum o noktada 45 günlük bir süreç var. İnşallah uzamaz. Sandık koalisyonu işaret etmiş, herhangi bir partinin tek başına iktidar olabilmesine izin vermemiştir.
“Erken değil tekrar seçim”
Peki bahsettiğiniz süreç zarfında bir sürpriz olabilir mi?
Her şey tabii mecrasında cereyan ederse, koalisyon yapılırsa, problem olmaz. Ama diyelim ki seçimlerden birinci çıkan parti bunu başaramadı, ikinci çıkan da hükümeti kuramadı... Böyle bir durumda, Anayasa gereği, tekrar sandığa gitmek kaçınılmaz olur. Ben buna ‘erken seçim’ değil, ‘tekrar seçim’ diyorum. Zira ülkenin hükümetsiz kalması düşünülemez. Ülkemizin yatırımlarının, uluslararası ilişkilerimizin kesintiye uğramaması açısından da belirsizlik uzun sürmemeli; hükümet bir an önce kurulmalı.
Bu seçim sonuçlarının ardından baraj konusu yeniden tartışma konusu olmaya başladı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ben Başbakanlığım dönemimde, bu konudaki düşüncelerimi çok açık biçimde söyledim. Barajın yüzde 5’e düşürülüp daraltılmış bölge sistemine geçilebileğini ya da barajın tamamen kaldırılıp dar bölge sisteminin benimsenebileceğini belirttim. Mesela mevcut sistemde, Ankara’da 116 bin oyla bir milletvekili seçilirken, Bayburt’ta 27 bin oyla, Tunceli’de 32 bin oyla bir milletvekili seçiliyor. Manisa’da 112 bin oy, Kilis’te 39 bin oy yeterli olabiliyor. Dolayısıyla mevcut sistemin de tümüyle adil olduğu söylenemez.
Dört lidere davet
Önümüzdeki süreçte parti liderleriyle görüşmeyi de düşünüyor musunuz?
Görevlendirmeyi yapmadan önce liderlerle görüşmek gibi bir planım var. Her birini ayrı ayrı davet edip sürece ilişkin görüşlerini almak istiyorum. Programıma bakacağım. Bu görüşmelere yemin töreninden önce de başlayabilirim. Dolayısıyla kendilerini önümüzdeki hafta davet edebilirim.
Suriye’yle ilgili takvim belirledik
Putin’le yaptığınız görüşmeye dair biraz daha ayrıntı alabilir miyiz?
Bakü’den ayrılmadan önce Rusya Federasyonu Başkanı Putin ile de yaklaşık 2 saat süren bir ikili görüşmemiz oldu. Önce beraberimizdeki bakanlarımızla birlikte, ardından baş başa görüştük. Ağırlıklı olarak Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkileri ele aldık. Bunların başında da nükleer santral ve Türk Akımı konuları geliyor. Türk Akım’da Türkiye’nin ihtiyacı olan bir hat söz konusu ama bunun hedefi 4 hat olacak. Diğer hatlar Avrupa ülkeleri için gerekli. Bu hükümetler arası bir anlaşma olarak yürütüleceği için belirsizlik dönemi hızla geride bırakılıp gerekli adımların tamamlanması gerekiyor. Devlette devamlılık esastır. Aynı şey nükleer enerji konusunda da geçerli. Rusya’nın nükleer enerji için yapacağı yatırım 22 milyar dolardır. Yaklaşık 450 megavatlık yatırım yapılması ve Türkiye’nin bu imkana kavuşması demek, ilerideki sıkıntılarımızı aşma noktasında bizi ciddi manada rahatlatacaktır. Daha ucuz enerjiye kavuşacağız. Hele Sinop’taki de tamamlandığında Türkiye sıkıntılarını aşmış konuma gelecektir. Sayın Putin’le ulaşımda kotalar ve serbest ticaret konularını da ele aldık. Bir diğer konu özellikle Kırım Tatarları’ydı. Kırım’a gönderdiğimiz bir heyet vardı. Bu heyetin raporunu Rusça olarak teslim ettik. Tatar Türkleri’nin endişelerinin olduğunu akıbetleri noktasındaki sıkıntıları dile getirdik. O da bundan sonraki süreç Kırım Tatarları açısından çok daha güven ve teminat altında olacaktır. Kırım Tatarları’nı resmi dil olarak tanıdık. Ayrıca medya kuruluşları ile ilgili herhangi bir sıkıntı olmayacak, prosedürler de bir an önce halledilecek. 1915 olayları ilgili konuları görüştük. Bununla ilgili daha önce Sovyet Rusya zamanındaki kendi bünyelerinde kullanılan ifadelere atıf yaptığını söyledi. Ayrıca içeriye dönük olduğunu belirtti. Duma Başkanı’nı da Türkiye’ye göndermesinin bu konudaki hassasiyetinin göstergesi olduğunu söyledi. Dayanışmanın aynı kararlılıkla sürmesini istedi. ‘Yukarı Karabağ konusunda elimden gelen her şeyi yapıyorum ve yapacağım’ dedi. Ayrıca Suriye konusunu görüştük. Suriye ile ilgi takvim belirledik ve gerekli talimatları verdik.Dışişleri bakanlarımız sürecin takipçisi olacak.
‘AB’den katılım çok azdı’
Azerbaycan ziyaretiniz ve buradaki ikili görüşmeleriniz hakkında bilgi vermeniz mümkün mü?
Azerbaycan’ı ziyaret nedenimiz, malum, Birinci Avrupa Oyunları’nın açılış törenine katılmak. Güzel ve başarılı bir organizasyon yapmışlar. Ancak Avrupa Olimpiyatları olmasına karşın, AB ülkelerinden Bulgaristan ve Romanya dışında başbakan veya devlet başkanı düzeyinde katılan kimseyi göremedim. Bunu Sayın Aliyev de doğruladı. Putin, bana ‘Siz varsınız?’ biçiminde bir nükte yaptı. Ben de kendisine bizim henüz AB’ye üyelik için müzakere sürecinde olduğumuzu belirttim. Ziyaret vesilesiyle Aliyev’le çok iyi geçen bir ikili görüşme yaptık. Çok daha güçlü adımlar atacağımızı, sadakatimizi ve dayanışmamızı da aynı kararlılıkla sürdüreceğimizi vurguladık. Türkmenistan Devlet Başkanı Berdimuhammedov ile de bir ikili görüşme yaptım. İnşallah bu yılın son ayı içerisinde, Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan arasındaki üçlü görüşmeyi de yapacağız. Bu toplantıyı Türkmenistan’da gerçekleştireceğiz.
‘Hayra alamet değil’
Suriye sınırındaki gerginlik hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tel Abyad bölgesinde, Araplar ile Türkmenlerin hedef alındığı gibi bir hava var. O bölgeden yaklaşık 15 bin Arap ve Türkmen Türkiye tarafına geçti. Onların boşalttığı yerlere, PYD ve PKK yerleştiriliyor. Bu pek hayra alamet değil. Zira bu, sınırımızı tehdit edebilecek bir yapı oluşmasına yol açılması demek. Bu konudaki hassasiyetlerimizi herkesin göz önünde bulundurması lazım.