Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından en tehlikeli hastalık olarak kabul edilen kuduz hastalığı ile ilgili bilgi veren Dr. Öğr. Üyesi Ömer Serdar Sonceley, yapılan araştırmalarda her yıl dünya genelinde 55 bin kişinin bu hastalıktan öldüğünü belirtti.
Adıyaman’ın Besni ilçesine bağlı üç köy, ölen bir köpekte kuduz tespit edilmesi üzerine karantinaya alındı. Bu olayla birlikte kuduz hastalığı yeniden ülke gündemindeki yerini aldı. Dünyanın en ölümcül hastalıkları arasında kabul edilen kuduz, enfekte hayvanların tükürüğünden, yani salyasından insanlara bulaşan bir viral hastalıktır. Genellikle ısırma yoluyla diğer canlılara bulaşan kuduz virüsüne erken müdahale edilmesinin hayati önem taşıdığını söyleyen İstanbul Esenyurt Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksekokulu Müdürü Dr. Ömer Serdar Sonceley, dünya genelinde görülen kuduz vakalarının sayı olarak hafife alınamayacak boyuta olduğunu ifade etti. Dr. Ömer Serdar Sonceley, elde edilen bilgilere göre; dünya genelinde günde 160 kişinin, yılda ise 55 bin kişinin kuduz hastalığından hayatını kaybettiğini, Türkiye’de ise 2008’den bu yana kadar yılda yaklaşık bir veya iki ölüm vakası görüldüğünü kaydetti. “En kötü ölüm şekli”
Virüslerle mücadele etmenin zor ancak aşı başta olmak üzere diğer hijyen tedbirleri sayesinde engellenebildiğini belirten Sonceley, “Hastalık özelikle sinir dokuda, omurilikte ve beyinde hasar meydana getirmesiyle en kötü ölüm şeklini oluşturmaktadır” dedi.
Her ısıran köpek veya tırmalayan kedinin kuduz olma durumunun söz konusu olmayacağını da hatırlatan Sonceley, “Türkiye’de 2014 yılında 250 bin şüpheli ısırık vakası olmuş ancak bunların bir veya iki tane vatandaşımızın ölümü ile sonuçlanmıştır. Gerek insanlarda ve gerekse hayvanlarda kuduz virüsünün canlı dokuya bulaşmasının ardından önce kas dokusuna yerleşmekte, kas dokusunda üreyip belli bir sayıya ulaştıktan sonra çevresel sinir sistemine dahil olmaktadır. Oradan da omurilik ve beyne kadar ulaşarak tahribat oluşturmaktadır” diye konuştu. Şüpheli hayvan kontrol altına alınmalı
Hastalığın hayvanlardaki etki sürecinden de bahseden Sonceley, “Hayvanlarda kuduz hastalığında 3 dönem var. Başlangıç dönemi, saldırganlık dönemi ve felç dönemi. Bir insanın şüpheli hayvan tarafından ısırılma veya tırmalanması durumunda mümkünse temasta bulunulan hayvanın kontrol altına alınması yani on gün süre ile müşahede altında tutulması gerekiyor. Bu müşahedenin sebebi hayvanların gözlem altında tutulmasıdır” dedi.
Yaraya ilk müdahale hayati önem taşıyor
Dr. Öğr. Üyesi Ömer Serdar Sonceley, şüpheli bir hayvan tarafından ısırılan veya tırmalanan bir kişide alınacak tedbirleri şu ifadelerle anlattı:
“Virüs vücutta ilk olarak yaralanmış doku içindeki sinir dokuya geçiyor. Bu nedenle ne kadar erken müdahale edilirse o kadar etkin tedbir alınmış olur. İlk müdahalede sabunlu su ile yara bölgesini bolca yıkamak çok önemli ve etkili. Ek olarak yara yeri ne kadar büyük olursa olsun yaranın kapatılmaması gerekmektedir.” “Hastalığın gelişimi için ısırık bölgesi önemli”
Isırık yarasının beyne olan uzaklığının hastalığın gelişim sürecini etkilediğini kaydeden Sonceley, “Kuduz etkeninin beyne ulaşma noktasında ayak bileğinden ısırılma ile boyundan ısırılma arasında muazzam fark var. Tabi ki burada etkenin sayısı, ısırık bölgesinin yeri, ısırılan dokunun sinir yoğunluğu, hastalığın gelişim sürecini etkiliyor” şeklinde konuştu. “Alınan tedbirlerle kurtulmak yüzde 100 mümkün”
Hekimler tarafından çok acil bir durum görülürse ilk etapta hazır antikorların ısırılan insanlara verilmesi gerektiğini daha sonra ise aşılamaya başlandığını belirten Sonceley, “Aşılamanın başlandığı ilk gün 0’ıncı gün olarak kabul edilirse 3, 7, ve 14. günlerde aşılama yapılıyor. Alınan tedbirler ile müdahale edildiğinde insanların yüzde 100 kurtulması söz konusu” dedi.
Son olarak 2007 yılında ‘Amerikan Veteriner Hekimler Birliği’ ile ‘Amerikan Hekimler Birliği’nin Tek Sağlık’ adı altında yayınladıkları deklarasyondan da bahseden Sonceley, “Bu deklarasyon birçok bilim insanı tarafından dünyada da kabul gördü. Sebebi sağlığın bir bütün olduğu anlayışıdır. Zaten insanlarda görülen enfeksiyon hastalıkların pek çoğu hayvansal kaynaklı. Bunun haricinde gıdalardan geçen hastalıklar da söz konusu. Dolayısıyla ülkemizde de ‘Tek Sağlık’ politikasının yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum” diyerek sözlerini sonlandırdı.