Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü, hepatit için farkındalık oluşturulan ’Hepatit Farkındalık Günü’ nedeniyle uyarıda bulunurken, insan vücudunda halsizlik dışında hiçbir belirti vermeyen, bu nedenle de yorgunluk olarak algılanan bu hastalığın genelde çok geç fark edildiğini bildirdi. Hepatitin bulaştıktan sonra çoğu hastada genellikle gribal enfeksiyon gibi seyrettiğini, az bir kısmının ise sarılıkla ilerlediğini belirten Prof. Dr. Gümürdülü, “Bu dönemde hastalık tanınamazsa, sonrasında sessizleşerek kronikleşiyor. Oysa yapılacak bir kan testi ile hastalığın teşhisinin konması mümkün” diye konuştu.
Gümürdülü, "Hepatit, en basit anlamıyla karaciğerin fazla belirti ve sessiz seyreden bir enfeksiyon ve birçok nedenle bağlı olarak oluşabilmekte. Bu nedenlerin başında viral enfeksiyonlar gelmektedir. Viral hepatitlere sebep olan farklı hepatit virüs tipleri (hepatit A, B, C, D ve E) bulunmaktadır. Bunlardan Hepatit B, C ve D kronik karaciğer hastalıklarına yol açmaktadır’’ uyarısında bulundu.
Hepatitin, HIV (AIDS), sıtma ve tüberküloz gibi bulaşıcı hastalıklardan çok daha yaygın olduğunu belirten Gümürdülü, Dünya Sağlık Örgütü’nün 2017 Küresel Hepatit Raporu’na göre, 2015 yılında 257 milyon kişinin Hepatit B ve 71 milyon kişinin Hepatit C enfeksiyonu ile enfekte olduğunun açıklandığını vurguladı.
YÜZDE 5’İ HASTALIĞI FARK EDİYOR
Dünyada viral hepatit hastalarının sadece yüzde 5’inin bu virüslerle karşılaştığını fark edebildiğini dile getiren Gümürdülü, “Viral hepatit B ve C, dünya çapında 300 milyondan fazla insanı etkileyen önemli sağlık sorunudur. Karaciğer sirozunun temel nedenleridir, ayrıca karaciğer kanserine de neden olabilmektedir. Her yıl yaklaşık 1 milyonun üstünde ölüme yol açar. Dünyada viral hepatit ile yaşayanların sadece yüzde 5’i bu virüslerle karşılaşıp karşılaşmadıklarının farkındadır. Çünkü çoğu zaman siroz olana kadar belirti vermez” dedi.
HEPATİT B VE C
Hepatit B ve Hepatit C virüslerinin uzun dönemde kronik karaciğer hastalığı, siroz veya karaciğer kanserine yol açabildiği için ayrı bir öneme sahip olduğunun altını çizen Prof. Dr. Gümürdülü, hastalığın bulaşma yöntemlerini şöyle sıraladı:
‘’Kontrol edilmemiş kan ve kan ürünlerinin transfüzyonu, uygun şekilde steril edilmemiş cerrahi malzemelerin kullanıldığı tıbbi girişimler ya da diş hekimliği müdahaleleri, kullanılmış enjektör paylaşımı, tıraş bıçağı, diş fırçası gibi eşyaların paylaşımı, uygun şekilde steril edilmemiş araçlarla yapılan dövme, akupunktur ya da vücut takılarının uygulanması, Hepatit B ve C taşıyıcılarının aile içi teması, anneden bebeğe doğumda ve sonrasında, korunmasız cinsel ilişkidir’."
Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü, Hepatit B’den korunmanın en etkili yolunun ise aşılama olduğunu, 1998 yılında çocukluk çağı aşı takvimine eklenen Hepatit B aşısının görülme sıklığının azalmasını sağladığını ifade etti. Gümürdülü, ülkemiz için Hepatit B’nin hala ciddi bir sağlık problemi olduğunun altını çizdi.
Hepatit C virüsüne karşı aşı henüz bulunmadığını, ancak kullanılmaya başlayan yeni ilaçlarla yüzde 95 üzerinde iyileşme sağlandığını söyleyen Gümürdülü, aşı dışında hastalıktan korunmanın en etkili yolunun korunma önlemlerinin alınması ve hijyene dikkat edilmesi olduğunu söyledi.
HAPATİT A
Çocukluk çağlarında hafif belirtilerle geçirilen Hepatit A enfeksiyonunun ilerleyen yaşlarda daha ağır seyrettiğini söyleyen Yüksel Gümürdülü şunları kaydetti:
‘’Ülkemizde hijyen kurallarına ve temizlik koşullarına uyum, temiz su kaynaklarına ulaşımın artışı, sosyoekonomik koşullarla ilgili diğer göstergelerin iyileşmesi ve 2012 yılı sonu itibariyle başlayan Hepatit A aşı uygulamaları başarılı sonuç vermiştir. Halen ülkemizde çocuklara 18. ve 24. aylarda, risk grubundaki kişilere aşı programı sağlık kuruluşlarımızda ücretsiz uygulanmaktadır.’’
HEPATİT D
Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü, Hepatit D’nin ise hepatit B virüs (HBV) ile enfekte olan kişilerde hastalığa yol açabildiğini belirterek, “HBV’nin yokluğunda enfeksiyon yapamaz. Hafif seyreden HBV enfeksiyonunu daha ağır ve hızlı seyreden bir hastalığa dönüştürebilir. Bulaşma esas olarak damar içi madde bağımlılarında, kan ve kan ürünleri transfüzyonuyla olur, cinsel yolla bulaşma ve anneden bebeğe bulaş riski düşüktür” dedi.
HEPATİT E
İç Hastalıkları, Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü Hepatit E virüsünün (HEV) spesifik bir tedavisi ve aşısı olmadığını anlattı. Gümürdülü, "HEV, erişkinlerde çocuklardan daha sık görülür. Özellikle gebelikte geçirildiğinde Hepatit E hastalığı daha ağır seyreder. Gebelerde son 3 aylık dönemde HEV enfeksiyonu geçirildiğinde düşük, erken doğum, ciddi karaciğer yetmezliği ile ölüm riskinin artmasına sebep olabilir’’ diye konuştu.